kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Aralık 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

Babaannem 'şu yatağa asla çirkin adam sokma' derdi

TULUHAN TEKELİOĞLU
25.12.2008
Asena
* Vurulduğum zaman hastaneye giderken kendi kendime 'Bir şey yok ben gene dans edeceğim,' dedim. İnsanlar dünyanın en vahşi, en tehlikeli yaratıkları.
* Babaannem çok otoriterdi. Son 10 senedir biraz yumuşadı. Sevmezdi laubaliliği.
* Asıl adım Onur. Asena, Onur'u kuvvetlendiriyor. Onur Heidi gibi yaşadı. Gerçek hayattaki tüm sıkıntıları Asena çekti.
* Erkekler için 'Kızım bunlar hayırlı bir şey olsaydı koca değil, gonca olurdu,' derdi.
* Dansöz olunca benimle iki sene konuşmadı. Evlatlıktan reddetti önce, sonra ikna ettim.
* Babaanne yakışıklı hastasıydı. 'Bana şu yatağa asla çirkin bir adam sokma sakın,' derdi.
* Derler ya 'Annesiz babasız büyüdü, psikolojisi bozuk...' Hiç öyle yaşamadım ben. Çok mutluydum.

Hayatta ailenin yeri hazırdır, doğuştandır. Ama bazı durumlar vardır ki, ezberi bozar... İçine doğduğunuz değil, size hayatında yer açan 'insan' olur, aileniz. Aynı Nuriye Hanife Serindere'nin, kanatlarının altına aldığı torunu Onur Çakmak (Asena) gibi... Dört aylıkken babaannesinin kucağına atlayan Asena, bir daha onun kollarından hiç ayrılmamış. Ne annesi, ne babası... Onun ailesi babaannesi olmuş! 24 yaşında dul kalmış, çok acılar çekmiş olan babaanne Nuriye Hanife Serindere, hayatın acılarına hazırlarken torununa hiç de yumuşak davranmamış. Mesela "Yolda yürürken sarılmak isterdim, iterdi. Laubaliliği sevmezdi. Temizliği iyi yapamamışsam, halının suyu ona kirli gözükmemişse, ayağıyla kovayı devirirdi. Ondan çok dayak yerdim ama hiç nefret etmezdim," diyor Asena. Almanya'da aşçılık yapan, meşhur köftesiyle tanınan, sportmen, güçlü, üç kez evlenmiş, erkekleri sevmiş ama onlara pek de güvenmemiş olan Asena'dan babaannesini dinledikçe, beraber ne kadar eğlendiklerini de fark ettim. Nuriye Hanife Serindere, şu an torunuyla kaldığı evde, beş aydır yarı felç durumda, şuuru yarı kapalı, suni solunum cihazına bağlı olarak yaşıyor...

- Babaanne sizin için ne demek?
-
Yaşamak, mutluluk, nefes almak, aşk... Ona 'Anne,' derim.

- Annenizle babanız....
-
Evlenmemişlerdi zaten. Sonra ben doğmuşum. Anne konusunu kapattım. Çünkü babaannem de çok üzülüyor. İnsanlar bir şeyi istedikleri zaman muhakkak olur, istemiyorlarsa da olmaz. Babam ve annem böyle yaşamak istemiş.

- Babaannenizle nasıl bir aile yarattınız?
-
Babaannemin üstüne hiçbir anne sevgisi geçemez.
Çok insan büyüttü, kardeşlerinin çocuklarına da baktı ama hepsi nankör çıktı.

- Haberleri var mı şimdi çok hasta olduğundan?
-
Var tabii canım... Onlar nankör, hamurları hain, bencil, o yüzden bu saatten sonra göremezler gelmek isteseler bile. Bekledim onları. Ama hayvanmışlar, gelmediler.

- Ne zamandır suni solunuma bağlı yaşıyor?
-
Beş buçuk ay oldu. 'Her şeye hazırlıklı ol,' dediler. Böbrekleri çalışmıyor, yarı felç. Alzheimer da geldi yanında. Ama beni tanıyor. Çok sigara içiyordu, günde üç paket falan.

- Her gün onunla konuşuyor musunuz?
-
Tabii canım, içeri girdiğim anda kafasını bana doğru çeviriyor. Her şeyimi ona verdim.

- Babaanneniz aslında çok sert bir kadınmış.
-
Çok dayak yerdim, o zaman derdim 'Niye dövüyor?' diye ama nefret etmezdim, kendime sorardım 'Neden dövüyor?' diye. Çok döverdi ama iyi ki yemişim. Yalnız büyüdüm.
Babaannem kimseyle arkadaşlık etmemi istemezdi.

- Kocası?
-
Bıçaklanarak babamın gözü önünde öldürülmüş.
Babaannem 24 yaşında, iki çocuğu ile dul kalmış. Babam dokuz yaşındaymış.
Kavga eden komşularını ayırmaya çalışırken öldürmüşler onu. Babaannem onları yurtdışına varıncaya kadar okutmuş.

- Babaannenizin size hayatla ilgili tavsiyeleri neler oldu?
-
Babaannem biraz vahşiydi. O dönemde dul kadınlara insanlar değişik bakardı. Bizde tam tersiydi.
Herkes çok çekinirdi ama çok da severlerdi. Dürüstlüğü, otoriteyi ondan öğrendim. Çok çalışkandım, çok titizdim. Çok küçük yaşta babamın pantolonlarını ütülerdim.
Şimdi millet evlenirken bile doğru dürüst yemek yapmayı bilmiyor, ben ilkokuldayken yemek yapmayı biliyordum. Her şeyi öğretmişti bana.
Her cuma günü bizim evin temizlik günüydü. 'Gidiyorum, bu ev geldiğimde o halıları sildiğin suyu leş gibi göreceğim, kirli görürsem bir daha temizletirim sana,' derdi. Sonra gelirdi, halının suyuna bakardı, bazen beğenmez, ayağı ile kovayı fırlatırdı. 'Hadi bir daha temizle,' derdi.
Haberin fotoğrafları