kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
22 Aralık 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ÜLKÜ TAMER

"Nankör yaratıklar"ın gizemli dünyası

"Beş kedim, beslenme saatleri geldiğinde bacaklarıma dolanarak etrafımda dört dönüyorlar... Genellikle benden bir şey istedikleri zaman, örneğin dışarı çıkabilmeleri için kapıyı açmamı istediklerinde de bacaklarıma sürtünüyorlar... Bu tür sevgi gösterilerini sadece benden bir şey istediklerinde yapsalardı, kedilerimin bana karşı içtenlikleri konusunda şüpheye düşebilirdim. Öte yandan Minna sırf beni gördüğü için duyduğu sevinçten dolayı da bacaklarımın arasında dolanarak aynı dansı yapıyor."
Bu satırları okuduğum gün Bodrum'daydık. Eşimle otogarda çay içiyorduk. Küçük, sıska bir kedi ilişti gözümüze. Neslihan bu, durur mu, hemen çağırdı kediyi, bir güzel doyurdu. Kedi yiyeceği kadarını yedi, yiyemediğini bıraktı. Ama çekip gitmedi hemen. O ana kadar yaltaklanmayan kedi, bizden ayrılmadı, dakikalarca sevgi gösterisinde bulundu. Neslihan'a uzun uzun teşekkür etti. Sonra sessizce uzaklaştı.
Şaşırmadık. Çünkü kedilerin "nankör yaratıklar" olmadığını zaten biliyorduk.
Yazının girişindeki satırlar Jeffrey Moussaieff Masson'un "Kedilerin Dokuz Duygusal Canı" (Çeviren: Ayşegül Çetin Tekçe; Kitap Yayınevi) adlı kitaptan.
Masson, eşi, çocuğu, üç köpeği ve beş kedisiyle Yeni Zelanda'da yaşayan bir yazar. Hayvanlar üstüne kitaplar yazmış. Biri, geçenlerde sözünü ettiğim "Köpekler Aşk Hakkında Asla Yalan Söylemez". (Kimi kediseverler, "Kediler için benzer bir kitap yok mu?" diye sormuşlardı. Bu yazı da onlar için...)
Masson, giriş yazısında "Amerika'nın en tanınmış kedi uzmanı merhum Roger Caras, kedilerin insanların dünyasına sızarken 'kendi gizemli duyguları hakkında en ufak bir ipucu bile vermediklerini' söylerdi," diyor.. kendi kitabının bu sırların hiç olmazsa birkaçını açığa vurmayı amaçladığını belirtiyor.
Kedilerin "dokuz duygusal canı"nı şöyle sıralamış Masson: Narsisizm, sevgi, halinden hoşnutluk, bağlılık, kıskançlık, korku, öfke, merak, oyunculuk.
Her bölümde edebiyattan, tarihten, hayvan davranışı araştırmalarından örnekler veriliyor, kanıtlanmış gerçek olaylar anlatılıyor.
"Sevgi" bölümünde anlatılan bir olay özellikle ilgimi çekti:
"Olay 1972'de Fransa'da, o sırada yirmi iki yaşında olan Claire'in ailesiyle birlikte yaşadığı Paris'in güneydoğusundaki Burgundy'de geçiyor. Bir gün Claire, yaklaşık dört yüz elli kilometre uzaklıkta terk edilmiş bir dağ kasabası olan Argenteuilla-Bassee'de kamp yapmak üzere evden ayrılmış. Ne var ki, gidişinin ardından haftalarca ondan bir haber alınamamış. Bütün aile büyük bir endişeye kapılmış. Kedisi Minou da endişeliymiş, öyle ki bir gün yemek yemeyi tamamen bırakmış ve bunu izleyen üç hafta boyunca bir şey yememiş. Derken bir dağcı, bir dağın eteklerinde üç haftadır park edilmiş halde duran arabayı fark etmiş. Bu, Claire'in arabasıymış. Olay yerine gönderilen arama timi, kısa süre sonra Claire'in cansız bedenine ulaşmış. Bana bu olayı anlatan Marie, ablasının arabası getirildiğinde evde olduğunu, Minou'nun arabanın altına girip oturduğunu ve oradan çıkmayı reddettiğini söylüyor. Bütün çabalarına rağmen kediyi arabanın altından çıkarmayı başaramamışlar. Bu olaydan birkaç gün sonra Minou ölmüş. Daha sonra, Minou'nun yemek yemeyi bıraktığı günün, Claire'in hayatını kaybettiği gün olduğu anlaşılmış. Böyle bir olay nasıl açıklanabilir? Bir insanla onun sevdiği hayvan arasında bu tür bir bağ olabilir mi?"
Evet, olabilir. Benzer bir olayı biz de yaşamıştık. Veterinerimiz, "Boşuna kimseye anlatmayın. Ben inanıyorum. Ama başkası inanmaz," demişti.
Yine de kısaca anlatayım:
Neslihan'ın babasının bir Van kedisi vardı: Pamuk. Birbirlerine inanılmaz derecede bağlıydılar. Bir sabah Baba yataktan kalkamadı. Bacakları tutmuyordu. Yatalak olmuştu. Aynı gün Pamuk'un iki arka bacağı da tutmaz oldu. O da yürüyemiyordu artık. Baba'nın hastalığı boyunca onun odasından çıkmadı, yatağının başından bir an bile ayrılmadı aylarca. Yemeden içmeden kesildi. Baba'yla birlikte o da öldü.
Masson'un sorusunu ben de yineleyeyim: "Böyle bir olay nasıl açıklanabilir? Bir insanla onun sevdiği hayvan arasında bu tür bir bağ olabilir mi?"
"Kedilerin Dokuz Duygusal Canı"nı bütün kediseverlerin ilgiyle okuyacaklarına kuşkum yok. Ben kitabı "kedisevmez"lerin dikkatine sunuyorum; belki kedilerin "insansever" olduklarını görecekler, "nankör yaratık"lara başka gözle bakmaya, onların davranışlarını başka türlü değerlendirmeye başlayacaklardır.