kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
8 Aralık 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ÜLKÜ TAMER

Sadece "sadakat" ve "itaat" mi?

İki hafta önceki "Karabaş' tan Kara' ya" yazımdan ötürü beklemediğim kadar eposta aldım. Çoğunda köpekler hakkında daha sık yazmam öneriliyordu.
Köpekleri severim, ama bu sadece sevgi çerçevesinde kalıyor, uzmanlık alanına taşmıyor. Olsa olsa köpeksever okurlarıma kitaplar önerebilirim.
Jeffrey Moussaieff Masson'un "Köpekler Aşk Hakkında Asla Yalan Söylemez" (Çeviren: Serpil Çağlayan; Kitap Yayınevi) kitabı onlardan biri, belki en güzeli.
Masson, 1968'de Bombay yakınlarındaki Poona'da tanık olduğu bir olayı anlatıyor. Sokakta bulup beslediği bir köpeği, Hindistan'dan ayrılacağı sıralarda 30 kilometre ötede oturan bir arkadaşına bırakmış. Birkaç gün sonra da köpeği çıkagelmiş.
"Köpeğim beni nasıl bulmuştu?" diyor Masson. "Üniversitedeki insanlara sorduğumda, bana onun Poona Üniversitesi'nden geçen bir otobüse binerken görüldüğünü anlattılar. Peki, doğru durakta inmeyi nasıl başarmıştı? Bunu hâlâ çözebilmiş değilim."
Tanık olduğum bir olay... Aziz Nesin'e anlatmıştım bunu. O da
"Hayvan Deyip Geçmeyin" kitabına almıştı.
Kent Oyuncuları "Fareler ve İnsanlar" ı oynuyordu Harbiye'de. Oyun için bir köpek gerekiyordu. Şişli'de oturan biriyle anlaştılar. Adam her akşam oyun saatinde köpeğini tiyatroya getiriyor, oyundan sonra da alıp götürüyordu.
Kenter'ler turneye çıktı. Köpeği de taşıyamazlardı elbet. Gittikleri yerde bir köpek bulacaklardı.
Turneye çıktıklarının ertesi akşamı, Harbiye'deki boş tiyatronun müdür odasında birkaç kişi oturmuş çene çalıyorduk. Biri sesler duydu kulise açılan arka kapıda. "Gidip bir bakayım," dedi. Biraz sonra şaşkınlıkla döndü: "Bizim köpek gelmiş! Yanında sahibi de yok!"
Sahibine telefon edildi. Adam, öğleden sonra sırra kadem basan köpeğinin tiyatroda olduğunu öğrenince çok şaşırdı.
Her akşam belirli saatte Şişli'den Harbiye'ye gelip sahneye çıkan köpek, evden ayrılma zamanı geçince, dizginleri kendi ele almış, tiyatronun yolunu bir başına tutmuştu.
Masson, köpeklerin duygularının gerçekliğini göstermek için sunduğu "kanıtlar" ın çoğunun hikâyelerden oluştuğu söylüyor.
"Bilimadamları bunlara, küçümsemek amacıyla, anekdot kanıtlar adını veriyorlar," diyor. "Veriler de tıpkı bir hikâye gibi kolaylıkla uydurulabilir ya da saptırılabilir. (...) Laboratuarda çalışan bir bilimadamının neden başka herhangi birinden daha güvenilir bir gözlemci sayılması gerektiğini hiç anlayamamışımdır."
Köpeklerle ilgili "anekdot kanıtlar" öylesine zengin ki... Başka tür kitapları bir yana bırakın, edebiyat ürünleri bile yeter. Ben, kendi adıma, köpeklerin davranışlarını daha iyi kavramak için, bir bilimadamının açıklamalarını dinlemek yerine, Jack London'a ya da Tibor Dery'ye başvurmayı yeğlerim.
Köpek denilince, akla ilk gelen kelime belki de "sadakat" tir. Bunun, çıkar uğruna sürdürülmediğine, köpeğin sahibiyle aralarında kurulmuş bağdan doğan saf bir duygu olduğuna inanıyorum.
İşte kitaptan bir kanıt daha:
Tokyo Üniversitesi'nden bir profesörün köpeği olan HachiKo, her akşam sahibinin trenini beklermiş istasyonda. Dalgın profesörü alıp eve getirirmiş. 1925 yılının soğuk bir gününde boş yere beklemiş; sahibinin öldüğünü, bir daha o trene binemeyeceğini bilmiyormuş çünkü. Profesörün arkadaşları, köpeği bir başka eve yerleştirmişler. Ama Hachi-Ko, tam on yıl boyunca, ölünceye kadar her gece kaçıp istasyona, treni beklemeye gitmiş. Öldüğünde Shibuya'da ulusal yas günü ilan edilmiş, istasyona heykeli dikilmiş.
Bir başka akla gelen kelime de
"itaat" ... Köpekleri anlamaya fazla vakit ayırmamış kişiler için bu iki kelime, "sadakat" ve "itaat", onları betimlemeye yeterlidir. Masson'un kitabını okuyunca, köpeklerin çok başka özelliklere de, çok daha zengin duygulara da sahip olduklarını görüyoruz. Onur, utanç, yalnızlık, oyun, saldırganlık, özlem, keder, hayal kırıklığı, sevecenlik...
Bunlar bir bilimadamının sayfalarda kalan bilgiçliğiyle değil, çocuklarını anlamaya çalışır gibi köpeklerini anlamaya çaba gösteren bir "dost" un sıcaklığıyla anlatılıyor.
Köpeğiniz varsa, veterinerle elbette dirsek temasında bulunacaksınız, köpek bakımıyla ilgili kitaplar karıştıracaksınız, market raflarında mama arayacaksınız.
Ama araya "Köpekler Aşk Hakkında Asla Yalan Söylemez" i okumayı da sıkıştırın. Belki daha mutlu bir ilişkinin ipuçlarını yakalarsınız.