kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
15 Aralık 2008, Pazartesi
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Ergenekon'da Veli Küçük savunması

AJANSLAR
Giriş Saati : 15.12.2008 17:54
Güncelleme : 15.12.2008 21:48
Yeni Haber
Ergenekon tutuklusu Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Ergenekon davasını 'trajikomik' olarak niteledi. Memleketini sevmekten başka suçu olmayan insanların terörist olarak gösterildiğini iddia eden Küçük, "Böylesine trajikomik bir davada yargılanmaktan gurur duyuyorum" dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın bugünkü duruşmasında Emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün savunması alınıyor. İddianamenin kendilerine karşı değil Türk milletine karşı hazırlandığını savunan Küçük, hakkında basında büyük bir kampanya yürütüldüğünü söyledi. Davaya 'Ergenekon' isminin verilmesinin kendisinin günahı olmadığını söyleyen Küçük, davada Atatürk Cumhuriyeti'nin yargılandığını, yapılmak istenenin ise rejimi değiştirmek olduğunu ileri sürdü.

"Böylesine komik aynı zamanda trajikomik bir davadan yargılanmaktan gurur duyuyorum" diyen Küçük, "Bu dava; iftira ve karalama kampanyasıdır. Memleketini sevmekten başka suçu olmayan insanlar terörist olarak gösteriliyor. Asılsız iddialar karşısında sanık olmaktan üzgünüm. Başta silahlı kuvvetler olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumları hedef alınmakta. Gülünç yalanlarla insanlar bu kadar kolay suçlanmamalıydı. Cumhuriyet'i hazmedemeyen karanlık zihniyet kendine muhalif olan sesleri devlet kurumları ile susturmaya çalışıyor." iddiasında bulundu.

"DEVLETİN KOMPLO KURACAĞINI HİÇ DÜŞÜNMEMİŞTİM"

''Ergenekon'' davasının 26'ncı duruşmasında savunmasını yapan tutuklu sanıklardan emekli Tuğgeneral Veli Küçük, ''Devletin komplo kuracağını hiç düşünmemiştim'' dedi.

Veli Küçük, uzun zamandan beri planlı bir şekilde üzerine gelindiğini ve bu planın icra safhasına konulması sonucu gözaltına alındığını söyledi.

Küçük, gözaltına alınmadan bir gece önce rahatsızlığı nedeniyle geceyi hastanede geçirdiğini, ertesi gün de hastaneye gitmesi gerekirken emniyete götürülmesine itiraz dahi etmediğini anlattı.

Küçük, ''Çünkü hayatım boyunca hiç hata yapmadım, yasaların dışına çıkmadım. 'Veli Küçük korktu' dememeleri için hastalığımı sakladım. Ancak devletin komplo kuracağını hiç düşünmemiştim'' diye konuştu.

''Evinde arama yapılırken, cezaevi firarisi ya da PKK'lılar aranıyormuş gibi evinin kuşatıldığını'' ileri süren Küçük, bu görüntülerle polisin darbe yaptığının düşünülebileceğini savundu.

Gözaltına alındığını ilgili askeri birime bildirdiğini, ancak bunun ''yardım isteniyormuş'' şeklinde kamuoyuna yansıtıldığını dile getiren Küçük, kimseden yardım istemediğini, yardıma da ihtiyacı olmadığını belirtti.
Bu olayın kendisini topluma tanıtması açısından bir fırsat olduğunu dile getiren Küçük, ''iddianamenin yüce Türk milletine karşı hazırlandığını'' öne sürdü.

''İddianamede 'terör örgütü' deyiminin, Türk'ün Kabe'si olan Ergenekon ile birlikte kullanıldığını'' ifade eden Küçük, ''İki kelimeyi birlikte kullanmasının kendisinin ayıbı olmadığını, bu yüzden de yüce Türk milletinden özür dilediğini'' söyledi.

Küçük, ''iddianame ile Atatürk'ün Cumhuriyeti'nin yargılanmak istendiğini, rejimin, dinin değiştirilmek istendiğini'' savundu.

''Ergenekon'' davasının tutuklu sanığı emekli Tuğgeneral Veli Küçük, ''Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmayı hedefleyen bilinçli, sinsi ve sürekli bir şekilde oluşturulan Veli Küçük imajı üzerine kurulan, uydurma ve hayali senaryolarla sanık olarak mahkeme huzuruna getirildiğini'' ileri sürerek, ''Bu hazin, hazin olduğu kadar da gülünç oyunda başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti'ni ayakta tutan kurumlar hedef alınmaktadır'' dedi.

''Aziz Türk milletine 40 yıldan fazla sadakatle hizmet etmiş, Cumhuriyet kanunlarına bağlılığı ve her türlü yasa dışı faaliyetlerle yasal yollardan sonuna kadar mücadele etmeyi şiar edinmiş Veli Küçük olarak, yüce heyetinizi ve tarihe not düşmekte olan herkesi saygıyla selamlıyorum'' diyen Küçük, milletlerin tarihinde emsallerine rastlanması çok güç olan komik, aynı zamanda da trajik bir davada sanık olarak bulunmaktan hem memnun hem üzgün hem de gururlu olduğunu ifade etti.
Küçük, ''Yıllardır her puslu ortamda yeniden yoğrulup üzerime sıçratılan çamurları temizleme ve yüce mahkemeniz huzurunda milletime doğruları anlatma fırsatı buluyorum'' diye konuştu.

''TÜRKİYE CUMHURİYETİ'Nİ AYAKTA TUTAN KURUMLAR HEDEF ALINIYOR''

''Bu davayla Türk gençliğinin, memleketini ve milletini sevmekten başka bir suçu olmayan, tamamen masum insanların nasıl suçlu ve adeta bir darbeci, katil, cani, kaçakçı, şantajcı ve terörist gibi kamuoyuna yansıtılmakta olduklarını kavrayabildiklerini'' ifade eden Küçük, vatandaşların da Cumhuriyet'in temel değerlerine bağlı insanları ''Türküm. Vatanımı, milletimi, bayrağımı seviyorum'' demekten korkar hale getirmek için acımasız ve vicdansız senaryolar sergileyeceklerini anlayacak ve ders alacaklarını kaydetti.

Küçük, bu senaryolar çerçevesinde uydurulan tamamen asılsız gerekçelerle sanık olarak mahkeme huzurunda bulunmaktan son derece üzgün olduğunu dile getirerek, ''Üzgünüm çünkü, bu hazin, hazin olduğu kadar da gülünç oyunda başta Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'ni ayakta tutan kurumlar hedef alınmaktadır. Huzurunuzda bulunmaktan aynı zamanda gururluyum. Gururluyum çünkü, askerliğe girdiğim anda ettiğim yemine uygun olarak devletime, milletime, Cumhuriyete hep sadık kaldım ve bu uğurda canımı ortaya koymaktan çekinmedim'' diye konuştu.

''İDDİANAMEDE YER ALAN VELİ KÜÇÜK SANAL VELİ KÜÇÜK''

Her zaman hırsızlıkla, yolsuzlukla, namussuzlukla mücadele ettiğini, devletin verdiği tüm görevleri yasal zeminde yerine getirmek için her türlü fedakarlığı yaptığını anlatan Küçük, şöyle devam etti:

''Gururluyum çünkü, yıllardan beri benim üzerimden Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmaya çalışanların tahriklerine kapılmadım. Medyatik olmaktan sürekli uzak durdum, sustum. Ben sustukça bunu fırsat bilenler tarafından, esasen faili yıkıcı şer güçleri olan olaylar benim üzerime yıkılmaya başlandı. Devletine, milletine legal alanda hizmet eden Veli Küçük yerine, bölücü, yıkıcı çevrelerin algıladığı puslu ortamın yaratılmasına katkı sağlayan gerçek veya uydurulmuş her olayın faili gibi gösterilen, illegal ve sanal bir Veli Küçük yaratılmaya çalışıldı.

Esasında Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmayı hedefleyen bilinçli, sinsi ve sürekli bir şekilde oluşturulan bu Veli Küçük imajı üzerine kurulan, bu uydurma, bu hayali senaryolarla huzurunuza sanık olarak getirilmiş bulunmaktayım. Şu anda karşınızda bulunan Veli Küçük, gerçek bir Veli Küçük'tür. İddianamede belirtilen Veli Küçük ise sanal bir Veli Küçük'tür. Yine sanal olan fiillerin faili gibi gösterilen sanal Veli Küçük, sanal olarak yaratılmış olan bir örgüt ile birlikte huzura getirilmiş gerçek Veli Küçük ve uzun yıllar hizmet etmekten büyük gurur duyduğu Türk Silahlı Kuvvetleri karalanmaya çalışılmıştır.''

''İDDİALAR MANTIKTAN UZAK, TUTARSIZ''

Veli Küçük, terörle mücadele adına yasaların verdiği yetki çerçevesinde ''savaştığını'' belirterek, ''bu şekilde savaşmak suç ise TSK'nın her kahraman mensubu gibi yıllarca bu uğurda savaştığını ve bu suçun faillerinden biri olduğunu'' söyledi.
''Uluslararası aktörlerin sözde Ermeni soykırımı safsatasına ilave olarak piyasaya sürmeye çalıştıkları sözde Pontus soykırımı safsatasını ve Karadeniz bölgesindeki Pontusculuk faaliyetlerini deşifre etmek anlamında bir fail aranıyorsa, evet esas faillerden biriyim. Ülkemiz üzerinde oynanmak istenen oyunları ve bu oyuna alet olanları yasal olan her zeminde ifşa etmek bir suç ise yine faillerden biriyim'' diyen Küçük, hakkındaki iddiaların hukuki tutarsızlıkları bulunduğunu ve mantıktan uzak olduğunu iddia etti.
Küçük, almış olduğu aile terbiyesi, askeri terbiye ve devlet terbiyesi gereği ''devletin temel kurumlarının sinsi bir polemik içine çekilmemesi adına sessiz kaldığını'' belirterek, son yıllarda Türkiye'de cereyan etmekte olan olaylar ve bu olaylar karşısında yetkili mercilerin sergilediği tutum ve davranışların birer ibret vesikası olarak tarihe geçeceğini kaydetti.

Ülkemizde içeriden ve dışarıdan sergilenen oyunlarla bir kardeş kavgası yaratılarak iç savaşın içerisine çekilmeye çalışıldığını savunan Küçük, böylesine kötü bir gidişata demokratik tepkilerini gösteren herkes ve her kurumun da bölünmenin önüne birer engel olarak algılandığını ve yıpratıldığını savundu.

''KAZANIN DİBİ TUTTU''

Küçük, Cumhuriyet'in temel değerleri ile vatanın ve milletin bölünmezliği uğruna mücadele eden herkesi yıldırmanın esas alındığını ileri sürerek, savunmasını şöyle sürdürdü:
''Bu maksatla bir kısım medyanın ve uluslararası karanlık çevrelerin desteğiyle bir yamyam kazanı oluşturulmuş ve sesi çıkan herkes bunun içine atılmaya başlanmıştır. Bir türlü inandırıcılık dediğimiz nefaseti ve ayarı tutturamadıklarından, kazanın dibi tutmuş ve hatta yanmıştır. Artık pis kokular herkes tarafından algılanabilmektedir. Artık aklı selim her insan, rejimin koruyucu unsurlarını hedef alanların büyük bir hesaplaşma içerisinde olduklarını açıkça görebilmektedir. Kazanda gerçekte kaynatılmak istenen ben veya benim gibiler değil, bizim üzerimizden laik ve bağımsız Cumhuriyet rejimidir. Böylece buharlaştırılmak istenen büyük Atatürk'ün rejimi emanet ettiği ve bu görevini sonuna kadar yapmaya amade olan kurumlarımızdır. Buharlaştırılmak istenen Türk milletinin tarihi ve milli değerleridir. Türk milletinin Cumhuriyeti savunma refleksleridir. Bu değerler, buharlaşmaya devam ettiği ve önü alınamadığı sürece, Cumhuriyet rejimi de devlet de, millet de tarihin akışı içerisinde acımasızca yok olacak ve tarih sahnesinden silinecektir.''

''BURADAN YA TAM OLARAK AKLANIP ÇIKMALIYIM, YA DA YOK OLMALIYIM''

''Ergenekon'' davası kapsamında savunmasını yapan tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük, ''Buradan ya tam olarak aklanıp çıkmalıyım, ya da yok olmalıyım'' dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde savunmasını yapan Veli Küçük, ''İddia makamının, olmayan örgüte suç ve suçlu bulmak için başvurduğu yollar adeta hukuk skandalıdır'' diye konuştu.

Soruşturma savcısının, aleyhinde tanıklık yapması karşılığında bazı sanıklara çeşitli vaatlerde bulunduğu öne süren Küçük, davada yargılanan 80 sanıktan 50'sine benzer teklifler yapıldığını iddia etti.
Bu kapsamda bazı sanıkların dinlenmesini istediğini belirten Küçük, ''Kişiler birbirlerine komplo kurabilir. Ancak devlet vatandaşına komplo kurmaz. Bu komplo Veli Küçük'e değil, Veli Küçük üzerinden TSK'yadır. Bu ülkenin ordusuna bu kini anlayamıyorum'' dedi.

Görülmekte olan davanın ve bu konuda sürdürülen soruşturmanın ''günah keçisi'' olarak ilan edildiğini savunan Küçük, yıllarca terörle mücadelede görev aldığını ve çeşitli terör örgütlerine karşı mücadele ettiğini anlattı.
Bu açıdan savcıların hakkında gizli tanık bulmakta güçlük çekmediklerini umduğunu belirten Küçük, ''Dilovası'' adlı gizli tanığın da beyanlarından anlaşıldığı üzere DHKP-C örgütü üyesi olduğunu ve kimliğinin de zaten açığa çıktığını söyledi.

Söz konusu tanığın ifadesinde, hakkında istihbarat yaptığını ancak örgütün eylemde bulunmamasına şaşırdığını anlattığını kaydeden Küçük, bunun bile tanık konusunda bir fikir verebileceğini söyledi.
Küçük, ''Veli Küçük yok olabilir. Bu önemli değildir. Türk ulusu ve devleti ilelebet kalacaktır'' dedi.

Zihni Çakır'ın kitabını eleştiren Küçük, kitaptaki anlatımlara ilişkin suç duyurusunda bulunduğunu, Çakır'ın bu konuda cezaya çarptırıldığını söyledi.

Küçük, Çakır hakkında cezaya hükmeden hakime ilişkin soruşturma başlatılmış olabileceğini de ifade etti.

KÜÇÜK HAKKINDAKİ SUÇLAMALAR

Hakkındaki suçlamaların tümünün ya gizli tanıkların ya da Osman Yıldırım gibi tutukluların ifadelerine dayandığını savunan Küçük, söz konusu ifadelerin yasal geçerliliğinde tartışılır olduğunu kaydetti.

Küçük, gizli tanıkların ve Osman Yıldırım gibi sanıkların ifadelerinin iddianameden çıkarılmasını istediğini de söyledi.

Hakkındaki komploların ceza evine girdikten sonra da sürdüğünü dile getiren Küçük, ceza evinde bazı kişilerin kendisine mektup göndererek isteklerde bulunduğunu anlattı.

Bu kişilerden birinin, tanımadığı Durmuş Anuçin olduğunu belirten Küçük, şöyle devam etti:

''Bana gayet samimi bir ifadeyle mektup yazmıştı. Benden avukat talep ediyordu. Araştırdığımda Türkiye'de herhangi bir işlenmiş faili meçhul cinayetleri üstlenen biri olduğunu öğrendim. Bir dilekçeyle mektubu ceza evi idaresine iade ettim. Bu kişinin savcı Zekeriya Öz ile görüştükten bir gün sonra bana mektup yazmış olması düşündürücüdür. Yine ismen tanıdığım Oğuz Yorulmaz'ın annesi Nurhan Yorulmaz'ın faali meçhuller için benim adımı kullanması da düşünülmesi gereken bir durumdur. Bunlar hep araştırılması gereken, komplo kokan konulardır.''

Medyayı kontrol altına aldığının belirtildiğini de kaydeden Küçük, bu iddianın doğru olmadığını, hakkında engellemeyemediği bir sürü yayın yapıldığını ifade etti.

Küçük, medyadan tanıdığı iki kişinin Güler Kömürcü ve Vedat Yenerer olduğunu, bu kişileri tanımasının da medyayı kontrol altına aldığı anlamına gelmeyeceğini söyledi.

Geniş bir çevresi olduğunu belirten Veli Küçük, ''Her kurumdan selam verdiğim insanla örgüt faaliyeti mi yürütüyorum?'' dedi.

Türk ve Kürt çatışması yaratmaya çalışmakla suçlandığını da belirten Küçük, yıllardır yaptığı bütün konuşmalarında Türk ve Kürtlerin aynı soydan olduğunu savunduğunu aktardı.

Ziya Gökalp'ten bu konuda bir dörtlük okuyan Küçük, Azerbaycan'ın 17 bin kilometre kare toprağının işgal altında bulunduğunu, bu topraklardan Ermenilerin çıkacağını söylediği için suçlandığını öne sürdü.
Küçük ''Ben tutuklandığımda Ermeni televizyonlarında şenlikler düzenlendi. Bu bana dokundu. Beni Türk yargısı yargılayacak. Asarsa da kabulüm, ama Ermeni televizyonları şenlik düzenleyemez'' dedi.

İDDİANAMEDE ADININ GEÇMESİ

İddianamede adının 1874 kez geçtiğini belirten Küçük, bunun kasıtlı olduğunu savundu.

Küçük, ''İddianameyi okuyan kişi, suçlu imajıyla okuyacaktır. Bu da bilinçaltına yerleşecektir. Bu senaryo TSK ve benim üzerimden yazılmıştır. Bundan daha iyi karalama sistemi yoktur. Bunu CIA iyi bilmektedir'' şeklinde konuştu.

Örgüt faaliyeti kapsamında TSK'ya sızmaya çalıştığının iddia edildiğini belirten Küçük, bu faaliyetler sırasında yanında yer aldığı önü sürülen kişileri tamamına yakınının emekli asker olduğunu kaydetti.
Küçük, telefon görüşmelerinin sayısının da abartılı olarak iddianamede yer aldığını savundu.

Görüşmelerinin iddianamede defalarca kullanılarak zihin karıştırıldığını savunan Küçük, şöyle konuştu:

''Mesela Sami Hoştan ile yaptığım bir konuşmada 'hallederiz' kelimesi eklenerek bu suç örgütüne delil olarak gösterilmiştir. Oysa telefon çözümlemesinde bu kelime yoktur. Sonra Sedat Peker ile yaptığı görüşme örgütün hiyerarşik yapısına delil olarak gösterilmiştir. Ev aradığım dönemde Sedat Peker bir ev bulmuştur. Zaten pahalı olduğu için o evi tutmadık. Konuşma buna ilişkindir. Başka bir içeriği yoktur. Bu doğrudan doğruya suç icat etmektir.''

Elektronik posta adresi olmadığını, bunu almamakla da isabetli davrandığını düşündüğünü belirten Küçük, şirket mailimi Osman Baydemir'e eylem yapılması konusunda gelen bir elektronik postayı da hemen yetkililere bildirdiğini anlattı.

Savcılık sorgusu sırasında bu elektronik postanın üzerinde durulmadığını öne süren Küçük, ''Adıma elektronik posta adresi olsaydı, bu iddianame 2455 sayfa daha olurdu. Bana gönderilen veya göndertilen elektronik postalar da eklenirdi'' dedi.

Emniyetteki sorgusunda tek hedefin Türk ordusu olduğunu önü süren Küçük, yöneltilen soruların hepsinin generallerle ilgili olduğunu söyledi.
Küçük, ''Bunları bana soracaklarına beraber kitabını yazdıkları Şamil Tayyar'a sormaları daha isabetli olurdu'' diye konuştu.

Kendisine soru soranların bu senaryoya çok inandıklarını söyleyen Küçük, bu nedenle bir ara kendisinin de şüpheye düştüğünü, endişelendiğini, böyle bir şey varsa üst kademenin haberinin olmadığını düşündüğünü anlattı.

''BÜYÜK KISMI BURADA TANIŞTI''

Küçük, şunları söyledi:
''Gözaltına alınan kişileri gördükçe bırakın üst kademeyle böyle bir örgütlenmeye gitmeyi, üst kademeyle ziyaretçi olarak bile görüşemezler. Bu davada sanık olarak bulunan kişiler örgütlenmek bir yana çoğu birbirini tanımıyor. Büyük kısmı burada tanıştı. Bunlara iki okey masası kur desen, kuramazlar. Yarısı birbiriyle kavgalı. Yarısı bugün tahliye olsa şehre gitmek için kamyon bekleyecek. İstanbul'a gidecek parası yok. Biz mi devirecektik, biz mi yıkacaktık? Takdirlerinize bırakıyorum.''
Sorgusu sırasında kullanılmaya çalışıldığını önü süren Küçük, tutuklanmasından çok kendisini bunun üzdüğünü söyledi.
Küçük, ''Deniz Feneri de dahil hiçbir örgüt ve örgüt üyesini tanımıyorum. Ancak F tipi örgütlenmeyi bu vesileyle tanıdım'' dedi.

Ajandasındaki notların göreviyle ilgili çalışmalar olduğunu, görevleri sırasında istihbarata her zaman ihtiyaç duyduğunu, her meslekten ve tipten kişiyle bu nedenle iletişim kurduğunu, zaman zaman yurt dışı istihbarata ihtiyacı olduğunu anlatan Küçük, bunların örgütsel faaliyet olarak görülmesini eleştirdi.

Bu görevleri sırasında kendisine çok sayıda belge ve doküman gönderildiğini, mektupla gelenler olduğunu bu durumun emekliliğinden sonra da devam ettiğini söyleyen Küçük, şöyle konuştu:

''Adil Serdar Saçan ile ilgili belgeler de böyle geldi. Bu bilgilerin nasıl geldiğini şimdi anlıyorum. Çünkü belgelerdeki anlatımlar Emniyette Adil Serdar Saçan'a düşman olan kişiler tarafından hazırlanmıştı. Adil Serdar Saçan, beni 1 yıl boyunca dinletmişti. Bunu şimdi öğreniyorum. O belgeleri de bana göndererek Saçan'ın üzerine gitmem istendi. Ancak ben o belgeleri dosyalayıp bir kenara koymuştum.''

DANIŞTAY SALDIRISI

Cem Ersever ile ilgili bilgileri ve Danıştay saldırısına ilişkin Muzaffer Tekin konusundaki notlarının savcı tarafından örgütle ilgili değerlendirildiğini belirten Küçük, Muzaffer Tekin'in saldırıyla suçlandığını, kendi adının bu saldırıyla ilgili geçirildiğini bu nedenle konuyla ilgilendiğini söyledi.
Küçük, Danıştay üyelerine saldırının yaşam felsefesine ters olduğunu kaydetti.

Cem Ersever ile ilgili aldığı notları da yetkililere ilettiğini belirten Küçük, Öztürkler internet sitesinin açılışında yaptığı konuşmanın hedefe konulmasına neden olduğunu savundu.

İllegal ticari faaliyetlerde bulunduğu iddiasını da eleştiren Küçük, şöyle devam etti:

''Mersin'den Irak'a bir sevkıyat yapılacaktı. Uluslararası bir şirketti. Bizden güvenlik hizmeti istedi. Irak'a geçemeyeceğimiz için o bölgeden başka bir güvenlik şirketiyle anlaştık. İyi para getirecek bir işti. Ancak daha sonra bu sevkıyatın Amerikan askerlerine gideceğini öğrendim. Ve prensiplerim gereği işten vazgeçtim. Sayın savcının yurt dışında faaliyet gösterdiğim yönündeki iddiası buna dayanmaktadır herhalde...''

Şirketinin durumunun iyi olmadığını, çalışanlarının maaşlarını bile kişisel kefaletiyle aldığı krediyle ödediğini belirten Küçük, ''Sayın Başkanım; Veli Küçük olarak yaşamak çok zor. Başka biri olsa gider adamın dişini söker, gider alacağını alır. Ben telefon etsem ertesi gün tehdit edildik diye televizyona çıkarlar. Gayri yasal yerlerin korumasını almazsanız şaibeli işlere girmezseniz kar edemezsiniz. Zaten devlet ihaleleri Veli Küçük'e verilmez. Onların yeri ayrıdır'' dedi.

Köydeki evinin kümesindeki tavuğunun altındaki samanın bile araştırıldığını söyleyen Küçük, buna rağmen hala hakkındaki iddiaların son bulmadığını kaydetti.

Türkiye'nin zor ve kritik bir süreçten geçtiğini belirten Küçük, ''Emniyetteki F tipi yapılanma emniyet altına alınmadan Türkiye'nin güvende olmayacağını'' savundu.

''NEMRUT MUSTAFA DİVANI...''


Veli Küçük, şunları söyledi:
''Benim suçum Türkiye Cumhuriyeti ve bölünmez bütünlüğüne bağlı olmam, Atatürk'ün izinde olmam, Atatürk ve Türk milliyetçisi olmam, 'Ermeniler 17 bin kilometre kare toprağımızdan derhal çıkacaklar' demem, 'bir soykırım varsa 1992 yılında Azerbaycan'da Ermeniler tarafından yapıldı' demem, ABD ve AB karşıtı olmam, 'İslam İslamdır, İslamın ılımlısı yumuşağı, yuvarlığı olmaz' demem, Atatürk'ün birinci emri olan görevimi yerine getirmemdir. Buradan ya tam olarak aklanıp çıkacağım, çıkmalıyım, ya da yok olmalıyım. Hakkımdaki iddialar arasında yıllarca mücadele ettiğim terör örgütlerine ilişkin de iddialar bulunmaktadır. Hakkımdaki iddialar vatana ihanet kapsamındadır. Bunlar benim taşıyamayacağım suçlamalardır. Bölücülerin Nemrut Mustafa divanını kuramayacaklarından eminim. Takdir yüce mahkemenindir.''

Savunmasını tamamlayan Küçük'ün, mahkeme başkanı Köksal Şengün tarafından daha önce verdiği ifadeler okunmaya başlandı. Emniyet ifadesinin okunması sırasında söze giren Küçük, savunmasında belirttiği konular dışında ifadelerini kabul ettiğini söyledi.

Bunu üzerine Küçük'ün Emniyet ifadesini okumayan Şengün, savcılık ifadesinden hatırlatmalarda bulundu.

Küçük, evinde ele geçtiği öne sürülen belgeleri kabul etmediğini, bu konudaki Emniyetin hazırladığı tutanakları da kabul etmediğini belirterek, ayrıntılı açıklamanın avukatları tarafından yapılacağını söyledi.