kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
15 Aralık 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Bankaların duyarlılık analizi

Küresel mali kriz dalgasının Türkiye kıyılarına vurduğu bugünlerde taraflı tarafsız herkes için güven unsuru "bankacılık sektörünün sağlam yapısı." Başbakan Tayyip Erdoğan, reel sektörü fonlamakta isteksiz gördüğü bankaları eleştirse de "sermaye yeterlilik oranının" nasıl bir teminat olduğunu anlatmayı ihmal etmiyor. Benzeri bir yorum haftasonu Hamburg'da Türk işadamları ile buluşan Devlet Bakanı Mehmet Şimşek'ten de geldi. BDDK Başkanı Tevfik Bilgin zaten her fırsatta bankaların olgun davrandığını söylüyor. Gerek Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince gerekse Birlik teknisyenleri ise mevduatın krediye dönüşmesinde sorun olmadığını savunuyor. Oysa piyasa gerçekleri bankaları değil, Başbakan'ı teyit ediyor.
Neredeyse kamusal sermayeli bankalar bile eskisi kadar uygun koşullu kredi açmakta hevesli görünmüyor. Özellikle, global sermaye akışının 1-1.5 yıl azalacağı kanısı, bankaları kontrollü davranmaya zorluyor.
İşte böylesi bir ortamda TÜSİAD'ın Ankara'da yapılacak yılın son Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı hayli önem kazanıyor. Patronlar kulübünün bankalardan IMF ile ilişkilere, mali önlem gerekliliğinden yapısal reformlara kadar pek çok alanda net mesaj vermesi bekleniyor.

Bu tabloya dikkat!
Peki, siyasi ve ekonomik hesaplaşma arasında bankalar neden ince eleyip sık dokuyor? Aslında bu sorunun yanıtı ve piyasadaki tıkanıklığın kaynağı bizzat BDDK verilerinde gizli. BDDK'nın son Finansal İstikrar Raporu'nda ilginç senaryolar var. Faiz ve kredi riski altındaki bankaların olası sermaye erozyonu ile uğrayacakları zararlar hiç de yabana atılır cinsten değil.
Bankacılık uzmanlarının çalışmalarına göre, 1 aylık YTL mevduat faizi 1 puan arttığında bankaların kaybı 1.6 milyar YTL. Aynı durum döviz mevduatında 732 milyon YTL yük yaratıyor.
1 aylık YTL mevduat faizi 1 puan, 13 aylık mevduat faizi 2 puan, 36 aylık mevduat faizi 3 puan, 12 aylık mevduat faizi 6 puan arttığında banka sistemi 16.8 milyar YTL zarara katlanıyor.
1 aylık yabancı para mevduat faizi 0.25 puan, 13 aylık döviz faizi 0.5 puan, 3-6 aylık döviz faizi 0.75 puan, 12 aylık döviz faizi 1.5 puan arttığında ise maliyet 4.2 milyar YTL'yi aşıyor.
1 aylık YTL mevduat faizinde 10 puan artış bankalara 16.6, 36 aylık YTL mevduat faizinde 10 puan artış 23.5 milyar YTL fatura kesiyor.
İş bununla da bitmiyor. Olayın bir de kredi boyutu önem kazanıyor.
Nitekim bankalar, nakdi kredilerinin yüzde 1'i kadar zarar ederse 2.8 milyar YTL külfete katlanıyor ve sermaye yeterliliği 0.5 puan düşüyor. Nakdi kredilerin yüzde 5'i kadar zarar halinde 14.1 milyar YTL kayıp çıkıyor ve sermaye yeterliliği 2.6 puan eriyor.
Yani bankacılık sektörünün ortalama yüzde 16 olan sermaye yeterlilik oranı, faiz ve kredi riskinin aynı ana denk gelmesi halinde yüzde 12 barajına iniveriyor. Ki bu oran BDDK'nın fiili müdahale sınırı.
Somut rakamlar karşısında, bankaların 2008 karını eritebilecek risklerle karşı karşıya olduğunu, ortauzun vadeye ilişkin belirsizlik giderilmedikçe cesur davranamayacaklarını kabul etmek gerekiyor.