kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
24 Kasım 2008, Pazartesi
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

"Lodos çıktığında kıyıya değil açığa kaçılır"

Giriş Saati : 24.11.2008 16:17
Güncelleme : 24.11.2008 22:14
Yeni Haber
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Ersin Özince, yatırımcıların, kendi ülkelerine ve düşük riskli varlıklara yöneldiğini belirterek, "Lodos çıktığı zaman kıyıya kaçılmaz, açığa kaçılır. Daha derin piyasalara gidilir ki karaya oturulmasın" dedi.

Özince, TBB, Avrupa Finansal Yönetim ve Pazarlama Birliği (EFMA) ile yazılım şirketi SAP'ın düzenlediği Perakende Bankacılık Trendleri toplantısında yaptığı konuşmada, krizin ABD'de başladığını, kısa sürede ABD ekonomisi ile yakın ilişkide olan ülkeleri, daha sonra gelişmiş ve gelişmekte olan diğer ülkeleri etkileyerek küresel bir nitelik kazandığını söyledi.

Krizin ne zaman sonuçlanacağı ve etkilerinin ne boyutta olacağının henüz öngörülemediğini ifade eden Özince, finasal piyasalarda borç verilebilir kaynaklarda büyük bir daralma olduğunu, bir yandan finansal koşulların kötüleşirken, bir yandan da risk algılamasının hızla değiştiğini kaydetti.

Yatırımcıların kendi ülkelerine ve düşük riskli varlıklara yöneldiğini belirten Özince, "Lodos çıktığı zaman kıyıya kaçılmaz, açığa kaçılır. Daha derin piyasalara gidilir ki karaya oturulmasın" dedi. Özince, bu nedenle büyük miktarda sermaye çeken gelişmekte olan ülkelerden net sermaye çıkışı başladığını bildirdi.

Özince, uluslararası piyasalardan özel sektörün ve bankaların borçlanma imkanlarının daraldığını, vadesi gelen borçların tamamının çevrilmesinin çok zor olduğunu, bu kez borçluların değil alacaklıların durumu bozulduğu için kreditörlerin, borç verdikleri ülkelerin durumuna bakmaksızın alacaklarını geri istediğini ifade etti.

ÜMİT VEREN TEK GELİŞME...

Ersin Özince, bu dönemde ümit veren tek gelişmenin küresel nitelikteki soruna küresel nitelikle çözüm arayışları olduğunu belirterek, "Şu anda asıl çabanın, sorunun derinleşmesinin ve yayılmasının önlenmesine verilmesi olumlu bir gelişmedir. Alınacak önlemler önemli ölçüde finansal sektörün yeniden yapılandırılması, düzenlenmesi ve denetimine ilişkin olacaktır" diye konuştu.

Geleceğe yönelik risk hesaplanması, fiyatlanması, yönetimi ve denetiminin bundan sonraki dönemin belirleyici unsuru olacağı beklentisinin bulunduğunu dile getiren Özince, yaşanan gelişmelerden önemli dersler çıkarılarak alınacak önlemlerin daha istikrarlı ve sağlıklı bir ekonomik işleyişi getireceğinden kuşku duymadığını söyledi.

Türkiye'de yaşanan deneyimlere de değinen Özince, finansal sektörün mali yapısının güçlenmesi yanında, kamunun iç tasarruflar üzerindeki baskısının azalması sayesinde özel sektöre açılan kredilerin arttığını ve çeşitlendiğini anlattı.

Özince, 2002'de kredilerin milli gelire oranının yüzde 15 iken bu yılın Eylül ayında bu oranın yüzde 36'ya yükseldiğini, bu dönemde kredi/mevduat oranının yüzde 37'den yüzde 87'ye çıktığını, kredilerin bilanço içindeki payının yüzde 25'ten yüzde 50'ye ulaştığını kaydetti.

Toplam kredilerin içinde KOBİ'lere açılan kredilen yüzde 27, diğer kurumsal kredilerin payının yüzde 36, bireysel kredilerin payının ise yüzde 33 olduğunu belirten Özince, Türkiye'nin demografik yapısınını bireysel bankacılık hizmetlerine olan potansiyel talebi destekler nitelikte olduğunu vurguladı.

Özince, son dönemde Türkiye'de tasarruf oranının düştüğüne dikkati çekerek, yurt içi tasarrufların GSYH'ye oranının 2002 yılında yüzde 18,8'den 2008'de yüzde 16'ya gerilediğini, tasarruf oranının düşmesinin sadece tüketim artışıyla açıklanamayacağını, katma değer yaratılmasındaki güçlüklerin de dikkatli değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.

Özince, terörizmin finansmanı ve kara paranın aklanmasının önlenmesiyle kayıt dışılık ile mücadelede bankaların ve diğer finansal kurumların ciddi sorumlulukları ve görevleri bulunduğunun da üzerinde önemli önemle durulması gereken diğer konular olduğunu, bu konularda ilgili düzenlemelere tam olarak uyulmasına, ulusal kurumlar ve uluslararası kurumlar ile işbirliğine tam destek verilmesine hassasiyet gösterilmesi gerektiğini söyledi.

AA