kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
12 Kasım 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

Tıp fakültelerini diğerlerinden ayırmak gerek

Cumartesi gecesi İstanbul milletvekili Nursuna Memecan ile Salih Memecan'ın verdiği davette, hazır Başbakan Erdoğan'ı karşımda bulmuşken, zihnimi kurcalayan bir meseleyi açtım:
"Aman ne yapıp edin, tıp fakültelerini diğer fakültelerden ayırın. Yani bir üniversite içinde hem tıp fakültesi, hem de (mesela) iktisat fakültesi olmasın."
Bunun üzerine Başbakan da "Bunun bir benzerini biz zaten sağlık kentleri projesiyle yapmaya çalışıyoruz" dedi.
Sağlık kentlerinde; uzmanlaşmış hastanelerden yüksek teknolojiye sahip laboratuvarlara, araştırma merkezlerinden acil servislere herhangi bir hastanın tüm ihtiyaçları karşılanacaktı.
Evet, bir paralellik olduğu söylenebilirdi ama benim kastettiğim ile bu proje aynı şey değildi.
Masada Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Deniz Ülke Arıboğan vardı. Arıboğan da bana hak veren bir konuşma yaptı.
En azından Başbakan'a, bu noktada önemli bir yapısal sorun olduğu fikrini iletmiş olduk.
Peki, tıp fakülteleri, diğer fakültelerden niye ayrılmalı? Kısaca anlatmaya çalışayım:
1) Yönetim açısından: Tıp fakülteleri işin gereği olarak çok sayıda eleman barındırıyor. Böylece üniversite yönetimine tıpçılar egemen oluyor.
Her mesleğin hayata karşı belli bir yaklaşımı, duruşu, bakışı, iş yapma biçimi vardır.
Bünyesinde tıp fakültesi barındıran üniversiteler, ister istemez "tıpçı bakışla" yönetiliyor.
2) Parasal açıdan: Tıp fakültelerinin talepleri çoktur. Malzeme ve araç gereç ihtiyaçları bitmek bilmez. Üniversitenin maddi kaynakları tıp fakültesine doğru akar. Böylece diğer fakülteler, tıp fakültesinin gölgesinde yaşamaya başlar.
Ayırma fikri nasıl uygulanabilir?
Mesela Çapa ile Cerrahpaşa'nın, İstanbul Üniversitesi'nin parçası olmaktan çıkarılması gerekiyor.
Bu iki kurum, diyelim ki 'İstanbul Tıp Üniversitesi' gibi yeni bir yapılanmanın içinde yer alabilir. Ya da ayrı ayrı iki üniversite haline de gelebilirler. Gerekiyorsa, verimli olacaksa dişçilik fakülteleri de tıplarla aynı çatı altına alınabilir.
Yukarıda olaya yönetim ve mali açıdan değindik. Bunlar her yerde geçerli sorunlar. Yani dünyanın neresinde bir üniversiteye tıp fakültesini de dahil ederseniz, böyle sorunlarla karşılaşma olasılığı artar.
Bir de "Türkiye'ye has" diyebileceğimiz "ideolojik sorun" var:
3) İdeolojik açıdan: Türk tıpçıları arasında kaba materyalist, pozitivist, sopayla modernleşmeden yana ve dolayısıyla laikçi tipler çoktur. (İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin askeri tıp mektebinde kurulması tesadüf olmasa gerek.)
Tıp fakültelerini diğerlerinden ayırmak; sürekli sorun çıkaran, olur olmaz yaygara koparan, darbecileri destekleyen bu zevatın etkisini bir miktar olsun azaltacaktır.
(Karşılaştırın: Kemal Alemdaroğlu ve Mesut Parlak gibi tıpçı rektörlerin İstanbul Üniversitesi'ndeki uygulamaları.)
Not: Fakülteleri bu biçimde yeniden yapılandırma fikri elbette bana ait değil. Medyada bu yönde yazan başkaları da oldu. Mesela Prof. Ayhan Aktar bunlardan biridir. (Taraf, 11 Ağustos 2008)