kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
12 Kasım 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Ah şu zeytin gözlü güzel... Ayvalık!

Hava ağır ağır kararmakta!
Bense yol kenarında ulu bir ağacın altına oturmuş çayımı yudumluyorum. Kahve istemiştim ama garson "yeni demledim abi" diyerek çayı tavsiye etmişti.
Biraz futbol, biraz kuraklık üzerine laflarken telefonum çalıyor. Rahmi (Gencer) arıyor. Merak etmiş.
Ona " öğleden sonra Ayvalık'a varırım " demiştim ama uzattıkça uzattım yolu; keyif olsun diye mola üstüne mola verdim!
Olay şu... İki yıl önce Ayvalık Ticaret Odası'nın Zeytin Hasat Günleri'ne katılmıştım ve o bayram havasının tadı damağımda kalmıştı. O yüzden bu yıl hem hasat şenliğini hem de " zeytin pazarı "nı kaçırmak istememiştim.
Şimdi artık hiç durmadan gaza basmanın zamanı!
Akşamın o güzelim eflatun şalı gökyüzüne yayılırken Ayvalık'a ulaşmalıyım.
Gümrük Caddesi'nden 2. Sokak'a sapıyorum.
Beni önce denize açılan bir aralık karşılıyor.
Kocaman bir yağ küpünün arkasında tele serilmiş beyaz çarşaflar dikkatimi çekiyor.
Restorasyonu geçen baharda tamamlanmış yüz yıllık taş binadan içeri giriyorum.
Koridor ve geniş taşlıktan denize açılan kapıya doğru ilerliyorum.
Aman Allah'ım! Bu ne muhteşem manzara!
Sızma Han adlı bu küçük otelrestoranın harika bir terası var.
Uzun bir masaya bembeyaz bir örtü serilmiş. Üzerinde atıştırmalıklar. Dostlar şezlonglara kurulmuş manzarayı seyrediyor.
Ayvalık koyu şimdi bir sonbahar bahçesinin asude havuzunu andırıyor.
Tam karşıdaki Cunda Adası'nın ışıklarını seyrettikçe anladım: özlemişim burayı, çok özlemişim!
Kendime de içten içe kızdım.
Neden mi? Geçen yaz boyunca bu güzel Ege kasabasına bir türlü yolumu düşürememiştim. Daha doğrusu ihmal etmiştim.
Düşündüm neleri kaçırdığımı...
Ayvalık sokaklarında, Cunda sahilinde geçecek günler geceler, sıcacık dost sohbetleri, eşsiz lezzetteki yiyecekler...
Ve havayı tutan zeytin kokusu...
Bunları yaşamak için zaman geri gelmezdi ki!
O an karar verdim...
Daha sonra "niye Ayvalık'a uğramadım, orada kalmadım" diye hayıflanmaktansa...
Şu ölümlü dünyada, önümüzdeki bahardan başlayarak sürekli uğrayacaktım buraya...
Hatta kısmetse...
Bütün zamanımı Alaçatı-İzmir-Ayvalık-İstanbul yollarında gide gele harcamaya hazırdım.