kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
8 Kasım 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

Hâlâ Alevi sorunu!

Dün ilanı vardı: Alevi Bektaşi Federasyonu ülke çapında başlattığı yürüyüşü, 9 Kasım pazar günü Ankara'da yapılacak mitingle noktalayacakmış.
İlan iki bölümden oluşuyordu. Üst kısımda, Alevilerin talepleri dile getiriliyor, altta ise bu çağrıya imza atanların adları yer alıyordu.
Taleplerin bir kısmı " genel " ifadelerle ortaya konmuştu. Ancak gayet somut talepler de yer alıyordu ilanda.
Mesela şöyle denmişti:
* "Gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve gerekse Danıştay tarafından, 'Zorunlu Din Derslerine' ilişkin verilen yargı kararlarının derhal uygulanmasını, 12 Eylül diktatörlüğünün toplumumuza zorla kabul ettirdiği 'Zorunlu Din Dersleri' uygulamasına derhal son verilmesini talep ediyoruz."
Talepler arasında " Sünni " karakterli Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bir devlet kurumu olmaktan çıkarılması da var.
Ancak 100 bin görevlisiyle Türkiye'nin en büyük kurumlarından biri olan Diyanet'in, " istense bile " bu konumuna son verilmesi pratikte çok ama çok zor.
Buna karşılık, yukarıda değindiğim diğer talebin hayata geçirilmesi ne kadar kolay!
Anayasa'nın 24'üncü maddesinde yapılacak küçük bir değişiklikle, ilk ve orta öğretimdeki " zorunlu " din dersleri " seçmeli " hale getirilecek.
İşte bu kadar!
Dersleri toptan kaldırmıyor, sadece " isteğe bağlı " hale getiriyorsunuz.
İsteyen veli çocuğunu o derse yazdırıyor, istemeyen yazdırmıyor.
Böylece milyonlarca Alevi'nin temel bir talebini karşılıyor, onların birazcık mutlu ve huzurlu olmalarını sağlıyorsunuz.
Dersler toptan kaldırılmadığı için de Sünnilerde bir rahatsızlık yaratmıyorsunuz.
Ancak bu kadar kolay çözülecek bir sorun dahi, dokunulmadan öylece duruyor.
İnsanlar yürüyüş ve miting yapıyor. Tartışmalar, kırıklıklar aynı yoğunlukta devam ediyor. Sorun can sıkmayı sürdürüyor.
Halbuki Başbakan Erdoğan bu alanda bir " açılım " yapmayı arzulamıştı.
Hatta ünlü Alevi araştırmacı Reha Çamuroğlu'nu partisine alarak İstanbul milletvekili seçilmesini sağlamış, ardından da danışmanı yapmıştı.
Ancak birkaç olumlu hamleden sonra girişim kadük kaldı. Çamuroğlu da danışmanlığı bıraktı.
Önde gelen hükümet üyeleri, zorunlu din dersinin, bir " eğitim " dersi değil, " dinler hakkında bilgi veren ders " olduğunu belirtiyor ve soruyorlar: " Aleviler bundan niye rahatsız oluyor? "
Kendi açılarından haklı olabilirler ama bu konuda şunu kavramaları gerekiyor:
"Ortada bir sorun yok; niye bağırıp çağırıyorsun" demenin siyasette hiçbir geçerliliği bulunmuyor.
Bunca insan herhalde durduk yerde, vakit geçsin, heyecan olsun diye gösteri yapmıyor.
Sence bir sorun olmayabilir ama onlar " sorun var " diyorsa vardır!
" Ekonomik kriz " ya da " işsizlik " ha deyince çözülemez. Çünkü birçok kısıtlayıcı faktör (sermaye yetersizliği, küresel etki, vb.) devrededir.
Halbuki Alevi ve Kürt meselelerinin, elbette tamamını değil ama hiç olmazsa bir kısmını halletmek kolay.
Eğer çözülmüyorsa, " sorun sürsün lobisi " baskın çıkıyordur. Bunu bilir, bunu söylerim.