kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
30 Ekim 2008, Perşembe
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
Orhan Gencebay, senfoniyi çok beğendi.

Doğu'dan yükselen ses

EVRİM ALTUĞ - SABAH
30.10.2008
Orhan Gencebay Arap dünyasının ilk senfonisi niteliğindeki Katar Senfonisi'ni ayakta alkışladı. Gencebay: "Dünyanın en zengin bölgesi Ortadoğu. Batı'dan daha fazla malzemeye sahibiz"..
Katar Senfonisi dünya turnesine önceki akşam İstanbul Harbiye Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda başladı. 100'ü aşkın müzisyenin görev yaptığı ve kadrosunda 20'ye yakın Türk sanatçının da yer aldığı dört bölümlük senfoni, zil, arp, yaylılar ve klarnet gibi enstrümanların öne çıktığı Doğu ezgileriyle yüklü müziği ile göz doldurdu. Iraklı ud virtüözü Dr. Salem Abdul- Karem'in besteleyip şefliğini üstlendiği ve Katar Emiresi Sheikha Mozah bint Nasser Al Missned'in hamiliğinde, Katar Vakfı tarafından finanse edilen Katar Senfonisi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı İsmet Yılmaz ile Katar Kültür Bakanı Hamad bin Abdulaziz al-Kawari tarafından da izlendi. Konserin sürprizi ise, senfoniye ait özel CD'lerin dinleyicilere dağıtılması oldu. Besteci Abdul-Karem'in sözleriyle, "düşleyen, zorluklara meydan okuyan, başarıyı yakalayan, aydınlık geleceğe güven ve umutla bakan insanların" hikayesini anlatan senfoniyi dinleyenler arasında, sanatçı Orhan Gencebay da bulunuyordu. Gencebay'la, Katar Senfonisi üzerinden çok sesli müzikte Doğu ve Batı sentezi üzerine söyleştik:

- Katar Senfonisi'ni niçin bu kadar beğendiniz?
Şef de çok iyiydi ve orkestra çok iyi bir icrada bulundu. Yay 'sound'u bir âlemdi; 60 - 70 kişilik bir yaylı grubu... Benim her zaman için söylediğim bir şey vardır: Türk müziği yumuşak seslerden oluşuyor. Bunu en iyi ortaya koyacak alet de keman ailesidir, yaylılardır. Yay ailesinin yumuşaklığı ve çok olması itibariyle güçlülüğü, bizim duygumuzu da çok daha iyi ifade eder. Arap müziği için de bu geçerliydi ve neticede gayet iyi ve güzel çalışmışlar. Senfonik eserler, Ortadoğu da fazla yazılmıyordu; ama bundan sonra daha fazla yazılacağı kanaatindeyim. Buna yönelen insanlarımız da çoğalmaya başladı. Şimdi şöyle de düşünmek lazım: Arapla Türk, tarihte din kardeşi ve aynı zamanda kültür bütünlüğü içinde. Bu, yedi, sekiz bin yıl evveline kadar da gider. Ben amatör bir tarihçiyim; müşterek o kadar çok yönümüz oluyor ki kültür konusunda, işte biz burada kendimize göre bir sentez yapabiliriz, yapıyoruz da zaten. Senfoni deyince ille de Batı mı akla gelecek, bizde de senfonik boyutta eserler yazmak, mümkün. Bizim duyarlılığımızı ve duygularımızı yansıtan fevkalade eserler yazmamız, mümkün. Üstelik bu konuda Dünyanın en zengin yöresi zaten Ortadoğu'dur. Yani biz Batı'dan daha fazla malzemeye sahibiz.

- Bu malzemeyi Türkiye'de başarıyla nasıl değerlendirebiliriz?
Biz senfonilerimizi Batı'dan daha değişik bir teknikle kullanarak bunları yapabiliriz. Malzeme son derece güçlü. Bu akşam senfonide kullanılan makamlara da baktım. Muhayyerkürdi, Kürdilihicazkar, Türk müziği ile ifade edersek, Nihavend, Neveser, Acemaşiran ve Saba geçkileri bir hayli vardı. Bunların hepsi senfonide kullanıldı ve hoşuma gitti. Tabii bunlar başlangıç diye düşünüyorum ve şefimizi de tebrik ediyorum. Tabii bizdeki malzemenin onlarda da olduğunu görüyoruz ve bunların birbirine benzemesi gayet doğal. Bu da bana şunu anımsatıyor: Bir Fransız, bir İngiliz, bir Alman, bir İtalyan ve bir Avusturyalı nasıl ki eser yazdıklarında yaptıkları senfoniler birbirine benziyorsa, Ortadoğu'daki kültürlerin sahiplerinin yazdığı eserler de birbirlerine son derece benzeyebilir, bu doğaldır. Oradaki kültür bütünlüğü, buradaki kültür bütünlüğü gibi.

- Sizin kapınızı böyle bir proje için çalsalar, nasıl bir hazırlık yapardınız?
Benim bu konuda başlayıp da yarım kalan dolu eserlerim var; malzeme de gerçekten çok fazla. Ama biz bu konuya çok fazla konsantre olmadık. Olabiliriz. Yeterli malzememiz ve duygumuz, isteğimiz var. Örneğin geçen gün bir davet gelmişti, ona üzülüyorum: 27 Kasım'da, Berlin Senfoni Orkestrası, Karajan Müzik Akademisi benim üç bestemi çalacakmış. O gün ayrıca, üstadımız Ahmet Adnan Saygun'un da bir eseri çalınacaktı. Yapmam gereken işlerimden dolayı gidemeyeceğim için üzülüyorum. Üstelik orada bana müzik alanında profesör ünvanı da vereceklermiş.
Haberin fotoğrafları