kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Eylül 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Satılınca...

Memlekette adına "iş ortamı" denen ama modern yahut ilkel, çalışma koşulları "köle düzeni" hallerden sıkça bahsediyoruz bu kuyuda.
Lakin, hep aklımda olan, ama kabullenmek istemediğim için sık sık öyle şey yokmuş gibi davrandığım bir husus var.
"Köle düzeni"nde, için için tüm kırıklığına rağmen, "köleleştirilmiş emek" de, "daha beteri"nin endişesiyle, en azından bir işinin, sabit gelirinin olmasına şükrederek, rıza gösterir.
"Piyasa"nın bütün sihri burada zaten.
Gazeteci de böyle, fiziken ya da manen köleleşiyor, tersane işçisi ölüme de sıtmaya da razı oluyor, öğretmen de, bankadaki üniversite mezunu genç kadınlar da, askerlerin çoğu da.
Şu sırada, THY'nin "çağrı merkezi" çalışanları öyle bir durumda.
Bir "çağrı merkezi" nde çalışmanın koşulları, insanın ruh ve beden sağlığına etkileri, işin kuşatıcı, baskıcı, zincirleyici niteliği filan hepsi bir yana.
Onlar, niteliği ne olursa olsun, sarıldıkları, çoluk çocuk sığındıkları, kentten kente taşındıkları, güvenip de borçlara girdikleri bu işi kaybetme korkusuna gömülmüş halde.
İşin (ve çalışanların) özel bir şirkete devriyle, "daha ucuz maliyet" adına, daha az kişiyle, sendikasız, "esnek emek"le yapılacağını biliyor ve "kara" bir bayrama sürükleniyorlar.
Hani tatil seyahati sırasında telefonla rezervasyon yaparken filan... Karşınızdaki sesin gıcır bir makine değil, kırık insan olduğunu bilin diye!