kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
9 Eylül 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MAHMUT ÖVÜR

Deniz Feneri'ni yazmıştım...

Şu sıralar yeni ve sert bir siyasetmedya savaşı yaşanıyor. Bu savaşın en güzel tarafı, toplumun görünenin arka yüzünde neler olduğunu birinci şahısların ağzından dinlemesi...
Büyük adamların İstanbul'da yaratılan rantı nasıl kovaladığını, başaramayınca da neler yaptığını dizi seyreder gibi öğreniyoruz.
Bu gerçeğin bir yüzü, bir de öteki yüzü var. İşin öteki yüzünde Deniz Feneri yanıp sönüyor. Okuyucuların bir kısmı soruyor; "Deniz Feneri'ni ne zaman yazacaksınız?" diye...
Cevabım, Hürriyet yazarları Hilton'u ne zaman yazarlarsa ben de Deniz Feneri'ni o zaman yazarım biçiminde olmayacak. Daha net olacak. Farkında mısınız bilmiyorum, şu Deniz Feneri'nin bir gün patlayacağını belki de ilk yazan benim...
Tarih 31 Aralık 2006, Kurban Bayramı'nın ilk günü yazımın başlığı: "Denetleyen kimse yok mu?"
Olsaydı büyük olasılıkla bu noktalara gelinmezdi.
O yazıdaki şu tespiti yinelemek isterim:
"Trilyonlara ulaşan yardımların nereye, nasıl kullanıldığı konusunda kafalarda soru işareti var. Hatta adı geçen vakıf, dernek yönetimlerinde ciddi gerilimlerin yaşandığı konuşuluyor."
Ve Kızılay'ın avukatı Haluk Pekşen'in o yazıda söylediklerini de:
"Bizim tüzüğümüzde yazılı, bize verilmiş görevleri yapan başka bir derneğin kurulamayacağı hüküm altına alınmış. Ama ne yazık ki aynı amaçlarla kurulmuş dernekler var. Biz bunu Ankara Valiliği'ne İçişleri Bakanlığı'na bildirdik ama bir sonuç yok."
O günden bu yana yardım toplama işleri devam etti. Ne denetim yapıldı, ne de yasal çeki düzen verildi. Sadece Deniz Feneri değil, İHH İnsani Yardım Vakfı, Kimse Yok mu ve Cansuyu da aynı şeyleri yapıyor.
Bir gün birinin patlayacağı belliydi.
Aynı konuda 9 Ocak 2007 tarihinde bir yazı daha yazdık. O yazının son paragrafı bu sona işaret ediyordu:
"Kızılay'ın 1999 Marmara depreminde yaşadığı rezaletin ya da Yimpaş ve Kombasan'da yaşananların bir benzeri yarın adı geçen kurumlarda yaşanırsa sorumlusu kim olacak?"
Herkesin kendi penceresinden bakıp, görmek istendiğini gördüğü bir süreçten geçiyoruz. Bunu, son dönemlerdeki büyük olayların birçoğunda gördük. En başta da Ergenekon Çetesi olayında... Birçok insan o çetenin bu ülkede cinayetler işlediğini, darbe ve suikastlar planladığını görmezden geldi. Aynı şeyi şimdi farklı bir konuda başkaları yapıyor.
Oysa eğer iddia edilenler doğruysa ikisinde de suç işleniyor... Ama siz "yolsuzluk" yapanları manşetlere çekip, "katilliğe, darbeciliğe" soyunanları görmezlikten gelirseniz, sizin neyi sakladığınız ve neyi hedeflediğiniz de sorgulanır.
Hiç de fena olmaz.