kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
13 Eylül 2008, Cumartesi
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Şıracı-bozacı tezgahı bozuluyor

Giriş Saati : 13.09.2008 15:26
Güncelleme : 13.09.2008 22:12
Yeni Haber
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AKP Beyoğlu İlçe Kongresi'nde konuşma yaptı.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'un ''küçük bir Türkiye'' olduğunu belirterek, ''Türkiye'nin mutlu ve müreffeh yarınlara doğru gittiği yolculukta İstanbul'un nabzına bakarak Türkiye'nin hissiyatının ne olduğunu anlayabilirsiniz'' dedi.

*FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ...

Erdoğan, AK Parti Beyoğlu İlçe Teşkilatı'nın Cemal Kamacı Spor Kompleksi'nde düzenlenen kongresinde yaptığı konuşmada, Beyoğlu'nun, İstanbul'un hem geçmişi hem bugünüyle sembol ilçelerinden biri olduğunu vurguladı.

Burada doğup büyüdüğünü anımsatan Erdoğan, ''Semt olarak buraların bostanlık olduğu günleri bilen birisi olarak ayrı haz duyuyorum. Buralarda tek ev olmadığını bilen birisi olarak ayrı heyecan duyuyorum. Nereden nereye geldik? Şimdi böyle bir mekanda bir arada yarınların aydınlık Türkiyesine yürüyoruz, hayırlı olsun'' diye konuştu.

Bu muhabbet, heyecan ve sevginin eksilmeden devam etmesini temenni eden Erdoğan, millete layık olmaktan, milletin rızası ve duasını almaktan daha büyük bir mutluluk olmadığını söyledi.

Başbakan Erdoğan, kültürel hayatın önemli kavşak noktalarından Beyoğlu'nun, çağın gerektirdiği birikimi bütün boyutlarıyla gerçekleştirme yolunda emin adımlarla ilerlediğini ifade ederek, şöyle konuştu:

''İstanbul, küçük bir Türkiyedir. Türkiye'nin aynasıdır. Türkiye'nin mutlu ve müreffeh yarınlara doğru gittiği yolculukta İstanbul'un nabzına bakarak Türkiye'nin hissiyatının ne olduğunu anlayabilirsiniz. Çünkü İstanbul, biraz Trabzon, biraz Sivas, biraz Malatya, biraz Çankırı, biraz Giresun, biraz Mardin, biraz Denizli, biraz Kastamonu'dur. Her şey var İstanbul'da. İstanbul, aynı zamanda Ankara'dır, İzmir'dir, Adana'dır, Gaziantep'tir, Kahramanmaraş'tır, Şanlıurfa'dır. İstanbul'un dinamizmi, Türkiye'nin kalkınma heyecanını yansıtıyor. Dolayısıyla İstanbul'un yakaladığı dönüşüm ivmesini, Anadolu'nun her şehrinde esmekte olan değişim rüzgarının bir habercisi sayabiliriz.''

TOPYEKUN MÜCADELE

Erdoğan, bu sözlerle İstanbul'un ya da Anadolu'nun bütün sorunlarının çözüldüğünü, dertlerinin bittiğini ifade etmiş olmadıklarını belirterek, ''Bunu söylemekle bugün İstanbul'un gözlenmekte olan sorunlarını çözme iradesinin, atılım ruhunun, gelecek inancının Türkiye'nin tamamında aynıyla bulunduğuna, yaşandığına işaret ediyorum'' dedi.

Türkiye'nin 3 Kasım 2002'den bu yana bir yandan dağ gibi birikmiş dertlerine derman ararken bir yandan da kayıp yıllarını telafi etmenin, geleceğini adım adım inşa etmenin mücadelesini verdiğini anlatan Erdoğan, bu mücadeleyi hükümetle birlikte 70 milyonu aşkın insanın da büyük bir özveriyle verdiğini söyledi.

Bu topyekun mücadelenin bu sinerjinin sonucu olarak bugün Türkiye'nin yeniden umut ülkesi haline geldiğini, insanların geleceğe umutla bakmaya, hayal kurmaya ve ülkenin yarınları için heyecan duymaya başladığını kaydeden Erdoğan, sıkıntılar tümüyle ortadan kalkmasa da yapılacak daha çok iş olsa da bu ülkenin uzun yıllar sonra milletin beklentileri doğrultusunda rotaya girdiğini ve bunun Türkiye'yi aydınlık yarınlara taşıyacağına kalpten inandıklarını ifade etti.

''O güzel geleceğin ilk işaretlerine her gün, her anlamda şahit oluyoruz'' diyen Erdoğan, Türkiye'nin 6 yıldan kısa zamanda aldığı mesafelere bakıp milletle gururlandıklarını kaydetti.

''BU ÜLKENİN AK PARTİ DÖNEMİNDE NEREDEN NEREYE GELDİĞİ APAÇIK ORTADA''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye'nin yıllar yılı içine düştüğü çözümsüzlük dönemlerinde doğrudan rolü ve payı bulunan zihniyet, bugün medya gücünü de belli ölçüde yanına alarak siyasi bozgunculuk peşinde koşuyor'' dedi.

Erdoğan, AK Parti Beyoğlu İlçe Teşkilatı'nın Cemal Kamacı Spor Kompleksi'nde düzenlenen kongresinde yaptığı konuşmada, ''Türkiye'nin AK Parti döneminde nereden nereye geldiği apaçık ortadayken bu atılımın tezahürleri her alanda açık ve net görünürken maalesef bu gerçeği ısrarla örtmek isteyenler var'' ifadesine yer verdi.

Milletle aynı yöne bakmayanların, milletin hissiyatına ortak olmasını, milletin umutlarını ve heyecanlarını paylaşmasını beklememek gerektiğini ifade eden Erdoğan, ''Türkiye'nin yıllar yılı içine düştüğü çözümsüzlük dönemlerinde, istikrarsızlık dönemlerinde doğrudan rolü ve payı bulunan bu zihniyet, bugün medya gücünü de belli ölçüde yanına alarak siyasi bozgunculuk peşinde koşuyor'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, geçen hafta sonu İstanbul'da partisinin Bayrampaşa İlçe Teşkilatı Kongresi'nde ''Aydın Doğan medyası''nın yayınlarıyla ilgili bazı gerçekleri açıkladığını anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bazı sorular sordum. Dedim ki; 'Size bir hafta süre. Haftaya yine bir kongredeyim. İstanbul'dayım. Bu soruların cevaplarını çıkın açıklayın. Siz açıklamazsanız ben açıklarım'... O gün geldi. Şimdi son 5 gündür yazılıp çizilenleri birlikte değerlendirelim. Bazı taşları yerli yerine oturtmak için bu değerlendirmenin önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü 16,5 milyon insanın oyunu almış bir siyasi partiyiz, sadece oy verme hakkı olanları konuşuyorum.''

Erdoğan, ''yolsuzluk'', ''yoksulluk'' ve ''yasaklar'' diye tanımladığı ''3Y''yi yok etme mücadelesi vererek buralara geldiklerini söyledi.

''HORTUMLAR KESİLİNCE RAHATSIZLIK BAŞLADI''

Seçim sonuçlarına bakıldığında AK Parti'nin devamlı büyüyen bir parti olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:'

''Acaba bu rahatsızlık niye, neden? Tabii ki 'hortumlar kesilecek' dedik, hortumlar kesildi. Hortumlar kesilince rahatsızlık başladı. Çünkü geçim kaynakları orasıydı. Oradan geçiniyorlardı ve bu hortumlar kesildiği andan itibaren de artık gidiş başladı. O alışkanlıkla büyüme yok artık. Bu bunları ciddi manada rahatsız etmeye başladı. Siyasetçilerde bile bunların uzantıları vardı. Bu uzantılarda bunlarla dayanışma içinde 'acaba biz de buradan ne kaparız veya kapabiliriz' bunun hesabı içine girdiler. Oradan hiçbir şey kapamazsın. Çünkü millet neyin ne olduğunu çok iyi biliyor.

Aydın Doğan medyası, müflis tüccarın eski defterleri karıştırması gibi defterleri karıştırmak suretiyle 'acaba ben AK Parti'yi nereden vururum' gayreti içinde koşturup dururken evet Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı AK Parti'nin Genel Başkanı da 'Elmadağ rampalarında acaba 10 yıllardır yapılamayan bu yolları biz nasıl duble yollar olarak yapar da Ankara-Samsun arasını açarız' bunun koşturmasını yapıyoruz. Farkımız bu.''

''DEDİKODU İLE MEŞGUL OLAN BİZ DEĞİLİZ''

Başbakan Erdoğan, bir akşam Erzurum'da, bir akşam Gaziantep'te, bir akşam Bitlis'te koşturduğunu ifade ederek, ''Çünkü Türkiye'yi Atatürk'ün ifade ettiği muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkaracağız. Dedikodu ile meşgul olan biz değiliz, sizsiniz Bay Doğan grubu'' diye konuştu. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bugün de bir tanesi çıkmış akıl veriyor. Yerin altındaki deneyleri takip ediyor muyuz, etmiyor muyuz? İşaretlerle bunları takip etmemize gerek yok. En az sizin takip ettiğiniz kadar. Ama biz şunu da biliyoruz, evet eğer Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını takip etmiş olsaydınız, bir gün daha bu göreve geldiğimizde milletvekili arkadaşlarımla yaptığım ilk konuşmada, 'bu makamlar, mevkiler gelip geçicidir' demiştim.

'Hepimiz öleceğiz' demiştim. 'Ve bizleri bir gün şu toprağın altına koyacaklar, yanımızda da çok fazla durmayacaklar' demiştim. 'Benim boyum 1,85 falan. Belki 2-2,5 metrelik bir çukur, ama küçük olanlarınki daha küçük olacak. Bu tevazu içinde olun' demiştim. Biz gidici olduğumuzu biliyoruz bay köşe yazarı, sen durumunu düşün. Çok geç kaldın. 'Günaydın' diyorum 'günaydın'... Kaldı ki biz bunu Başbakan olunca hatırlamadık. Çok daha önceden bunu biliyorduk. Demek ki sen çok geç kalmışsın. Yerin altında biz gelenleri mi bekleyeceksin? Neyse geç de olsa yine uyandın. Hayırlı olsun.''

''GAZETELER, MEDYA PATRONLARI HEM HAKİM HEM SAVCI YERİNE GEÇTİKLERİNDE YARGISIZ İNFAZLAR ORTAYA ÇIKAR''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Gazeteler, medya patronları hem hakim hem savcı yerine geçtiklerinde, mahkemelerden rol çaldıklarında kişilik hakları çok ağır yara alır. Yargısız infazlar ortaya çıkar'' dedi.

Erdoğan, partisinin Beyoğlu İlçe Teşkilatı Kongresi'nde yaptığı konuşmada, ''hiç kimsenin sapla samanı birbirine karıştırmaması'' gerektiğini söyledi.

Kendi açılarından meselenin, Almanya'da görülmekte olan bir davanın konusu olmadığını anlatan Erdoğan, geçen hafta Bayrampaşa'da da söylediği gibi bu dava sonucunda mahkemenin, iddianamede yer alan hangi iddiaların doğru, hangilerinin yanlış olduğuna karar vereceğini belirtti.

Hiçbir zaman yanlışın ve yanlış yapanın yanında yer almadıklarını, bundan sonra da almayacaklarını vurgulayan Erdoğan, ''Halkımız hiçbir zaman bizi bu tür suistimaller içinde görmedi, bundan sonra da görmeyecektir. Bunu da hatırlatmak isterim'' diye konuştu.

Erdoğan, yanlış yapanların cezasını çekeceğini, bedelini ödeyeceğini ifade ederek, dava sonucunda Türkiye'yi ilgilendiren bir boyutun ortaya çıkması halinde idari yönden gerekeni yapacaklarını kaydetti.

-''BU KARARLARIN VERİLECEĞİ YER MAHKEMELER OLMALI''-

İnsani yardım amacıyla toplanan paralarla ilgili hesaplarda usulsüzlük yapıldığı iddialarının kendileri için çok ciddi iddialar olduğunu vurgulayan Erdoğan, mahkemede kanıtlanması durumunda bunun sorumlularının hak ettikleri cezayı mutlaka almaları gerektiğini bildirdi. Başbakan Erdoğan, ''Ancak bu kararların verileceği yer mahkemeler olmalıdır, yoksa gazete sayfaları değil'' dedi.

İçişleri Bakanlığının, Türkiye'deki Deniz Feneri Derneğinin hesap ve faaliyetlerini düzenli olarak izlediğini, son olarak 3-3,5 ay süreyle denetlediğini anlatan Erdoğan, yapılan son denetimlerde bu hesapların incelendiğini, denetim mekanizmasını bundan sonra da hassasiyetle çalıştırmaya devam edeceklerini söyledi. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Gazeteler, medya patronları hem hakim hem savcı yerine geçtiklerinde, mahkemelerden rol çaldıklarında kişilik hakları çok ağır yara alır. Yargısız infazlar ortaya çıkar. Bunu ben partim ve hükümetim, bütün milletimizin gözü önünde yaşadık. Böyle bir saldırı kampanyasına hedef olduk. Zaten daha sonra yalan olduğu ortaya çıkan iki iftiraya muhatap olduk. Doğruluğu kanıtlanmamış tek taraflı iddialarla kişilik haklarıma saldırıldı.

Hürriyet, Milliyet, Vatan, Radikal ve Posta gibi Aydın Doğan'ın 5 gazetesi ile Star, Kanal D ve CNN Türk gibi 3 televizyon topyekun bir iftira kampanyası yürüttüler. Sonra partimizi ve hükümetimizi de bu kampanyaların hedefi haline getirdiler. Şimdi ben bunu söyleyince diyecekler ki 'Bizi hedef gösterdi'. Sen benim partimi hedef gösteriyorsun, beni hedef gösterme kampanyasını yürütüyorsun. Ben seni söyleyince, 'beni hedef gösterdi' diyorsun. Yok öyle yağma, yerini bileceksin. Geçen hafta sonu Sayın Doğan'a çağrı yaptım 'Ya çık bu iftiraları kanıtla ya da neden iftira kampanyası başlattığını açıkla' dedim. Ben derdini biliyorum, ama sen çık açıkla. 'Açıklamazsan ben açıklarım' dedim. Peki ne oldu? Bu iftiraları ispatlayabildi mi? hayır... Tam aksine her iki iftirasının da yalan ve iftira olduğu ortaya çıktı.

Alman Mahkemesine baskı yaptığımı, bizzat iddianameyi hazırlayan Alman Savcısı yalanladı. Yardım için toplanan paraların bana elden verildiği iddiasının da iftira olduğu kanıtlandı. Tek taraflı iddialarla ülkenin başbakanına, başbakanlık makamına böyle ağır bir iftira atılır mı? soruyorum size. Kimsenin buna haddi de hakkı da yoktur. Bana elden herhangi bir paranın verilmesi asla söz konusu olmadığı gibi Başbakanlığın resmi yardım hesabına yatırılan parayı da paranın sahibini de ben ne görürüm ne tanırım.''

''PARA MAĞDURLARA ULAŞTIRILDI''

Tsunami sonrası bu kampanya başlatıldığında gelen her kuruşun Kızılay aracılığıyla Açe'ye gittiğini ve yatırımları da Kızılay'ın yaptığını ifade eden Erdoğan, teslim edilen paranın toplam 21 milyon dolar dolayında olduğunu kaydetti. Erdoğan, bunların hepsinin kayıtlarda bulunduğunu, bu paranın mağdurlara ulaştırıldığını, konutlar, okullar ve ibadethaneler yaptırıldığını söyledi.

Sadece Açe değil, Sri Lanka'ya da yardım yapıldığını, Müslüman-Budist ayrımı yapılmaksızın herkese bu yardımların gittiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Şimdi soruyorum sizlere. Aydın Doğan medyasında bu gerçeklerin yer aldığını gördünüz mü? Ben söyleyeyim, hayır. 5 gün bekledim düzeltirler diye. Ama düzelttiler mi? Hayır. Yalan ve iftiraya devam ettiler. Dedim ya bazı istisnaları bir kenara koyalım, maaşlı silahşörleri var. Benim öyle maaşlı silahşörlerim yok, köşe yazarı olarak. Bunlar da çok rahatsız olmuş beyefendiler. Niye rahatsız oluyorsunuz? Ben sizden zaten bugüne kadar methüsena beklemedim. Ve bizler bu iktidara Doğan Grubunun destekleriyle gelmedik, halkın desteğiyle geldik, farkımız bu. Aydın Doğan'ı, eğer ispatlayamazsa bu iftira kampanyasını niye açtığını çıkıp açıklamaya davet etmiştim. Kendi kanalında çıkmış bana cevap veriyor.

Dedik ya şıracı bozacı meselesi. Tutuşturmuşlar eline soruları, o ona cevap veriyor. Ve enteresandır, kendi adamları bile 'ya patronun verdiği cevaplar da pek bizi tatmin etmedi' diyor. Ama tabii bunu diyenler gene kendi köşelerinde sipariş üzerine yazılarını yazmaya devam ediyor. O ayrı mesele. Yerin kulağı var. Her şeyi duyuyoruz. Ama bütün bunlara rağmen yine birileri bir şeyler yazmaya devam ediyorlar, edecekler. Ama şunu bilmelerini istiyorum. Yerin kulağı var. Yeri geldikçe de birçok şeyler yine açıklanacak.''

"KUSURA BAKMAYIN, BİZİM MEZHEBİMİZ BÖYLE GENİŞ DEĞİL "


AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bir de derler ki 'milletvekillerinin dokunulmazlığı var.' Böyle dokunulmazlık, böyle özgürlük nerede görülmüş? Kime nasip olmuş? Bunlar her istediğini yazacak, kimse sana cevap veremeyecek. Böyle tek taraflı özgürlük mü olur? Böyle bağımsız ve tarafsız gazetecilik mi olur?'' dedi.
Erdoğan, AK Parti Beyoğlu İlçe Teşkilatı'nın Cemal Kamacı Spor Kompleksi'nde düzenlenen kongresinde yaptığı konuşmada, ''Aydın Doğan'a ait medya grubunun yalan ve iftiralara devam ettiğini'' savunarak, ''Biz cevap hakkına saygı istiyoruz. Bizim iftiralara cevaplarımızı yayınladılar mı? Yok. Hayır onu da yapmadılar. Tek yanlı karalamaya devam ettiler. Ne dediler? 'Biz bağımsız ve tarafsız bir medyayız' dediler. 'Basın özgürdür. Yalan ya da doğru fark etmez. İstediğimizi yazarız, istemediğimizi yazmayız' dediler'' diye konuştu.
Bugün de Doğan Medya Grubu'nun üyesi olduğu uluslararası bir basın kuruluşunun kendisine ültimatom çektiğini belirterek, şunları söyledi:
''Kimsin sen de ültimatom çekiyorsun? Ne ültimatomu? Kendi oluşturmuş oldukları, kimsenin benim ülkemde kabul dahi etmedikleri bir uluslararası basın konseyi. Kibarlığımız sebebiyle daha önce burada yaptıkları toplantılarına biz de katılmıştık, ama daha sonra baktık ki bu bir şirkete çalışıyor. Sadece Doğan Grubu ile alakası var. Baktık ki başka hiçbir gazete, yayın organı gelmiyor. Ondan sonra da gitmedik. Şimdi orası bize böyle bir ültimatom çekiyormuş ve ültimatom ile diyormuş, 'Başbakan medyaya olan ültimatomunu geri çeksin'... Ben ne konuşuyorum. Konuştuğuma bak ve konuştuğumu iyi izle ve konuştuğumu izleyerek de bize siyaseti susturmak isteyenlere biz gereken cevabı veriyoruz. Bundan sen de nasibini al.''

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bir de derler ki milletvekillerinin dokunulmazlığı var. Böyle dokunulmazlık, böyle özgürlük nerede görülmüş? Kime nasip olmuş? Bunlar her istediğini yazacak, kimse sana cevap veremeyecek. Böyle tek taraflı özgürlük mü olur? Böyle bağımsız ve tarafsız gazetecilik mi olur? 'Gel bunu kapatalım, biz susalım, sen de bu meseleyi kapat' diye yazdılar. Böyle kirli pazarlık olmaz. Yok öyle yağma... Açık söylüyorum. Kusura bakmayın. Bizim mezhebimiz böyle geniş değil. Karnımız da sizinki kadar geniş değil. Böyle iftirayı sineye çekemeyiz. Yolsuzluğun, usulsüzlüğün, insani duyguların istismarının yalanı bile bize ağır gelir. Bulursanız yanlışı deliliyle belgesiyle ispatlayarak ortaya koyacaksınız. O zaman biz de gereğini yaparız. 5 gün bekledim. Gerçekten samimi olsaydınız, cevap hakkına saygı gösterirdiniz. Samimi olsaydınız gerçekler ortaya çıktığında iftiralarınızı düzeltirdiniz. Kaldı ki gerçekleri araştırıp ortaya çıkarmak, doğruları yazmak da sizin asli göreviniz. Bunu yapmak yerine tek taraflı iftiralarla medya terörü estirmeye devam ettiniz. Kusura bakmayın bizi başkalarıyla da karıştırmayın. Öyle kuru gürültüye pabuç bırakacak değiliz. Geçti o günler. Madem yayıncısınız, cevap hakkının kutsal olduğunu, mahkemelerde bile savunmasız yargılanmanın yapılamayacağını biliyor olmanız gerekmez miydi? Bir iddia muhatabına sorulmadan gazete sayfasına taşınır mı? Böyle basın özgürlüğü olur mu? Bizim haklarımız ne olacak? Tek yanlı yayınlarla mağdur ettiğiniz insanların hiç hakkı yok mu?''

GAZİANTEP BELEDİYE BAŞKANI'NA YÖNELİK SUÇLAMALAR

Başbakan Erdoğan, Doğan Grubu'nun Gaziantep Belediye Başkanı'nı da günlerce yolsuzlukla, usulsüzlükle suçladığını, bu suçlamalara başkanın verdiği yanıtların da yayımlanmadığını kaydetti.

Konuyu bizzat incelediğini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

''Asım Güzelbey'e yaptığınız haksızlığı kim nasıl telafi edecek? Ayıptır. Yazıktır bu ülkeye. O Gaziantep Belediyesi ki aylık devletten kendisine giden bellidir. Kendisinin meydana getirdiği kaynaklar bellidir. İnsan kalkar bir araştırır. Acaba 4,5 sene önce Asım Güzelbey nasıl bir Gaziantep aldı, bugün nasıl bir Gaziantep var? Bu yapılanlar herhalde bedava yapılmadı. Bunun için bir kaynak olması gerekiyor. Bu kaynakları bu belediye başkanı nereden acaba üretti? Bunu hiç araştırdın mı? 4,5 sene önce bir kasaba görüntüsünde olan Gaziantep, şu anda çağdaş, modern bir şehir haline geldi. Bir tane köprülü katlı kavşağı olmayan Gaziantep, bugün 9 tane katlı köprülü kavşağa sahip. Havaalanından şehre kadar devasa bir bulvar. İnsaf... İnsan bunları görür de der ki ya bunun hakkında böyle bir iftira kampanyasını başlatmak hakikaten büyük bir haksızlık olur. Peki şimdi Asım Güzelbey'in hakkını kim iade edecek? Belediyeler imarsız olan yerlere yeri gelir imar verirler. Ama bunu verirken de der ki 'bu yasaldır'. Yasal olarak yüzde 60'a kadar okul ve yeşil alan için oradan alanları kendine ayırır ve yüzde 40'ını imara açar. Bunlar her belediyenin yapmış olduğu yasal hakkıdır. Ama bu beyler kalkıp da bir sorsaydılar, görüşseydiler, kendilerinden bilgi alsaydılar o zaman bu yanlışın içine düşmeyeceklerdi. Ancak dert başka. Kimbilir orada da ileriye doğru hangi hesap var?''

Erdoğan, orada ismi verilen kişinin partisiyle uzaktan yakından alakasının bulunmadığını, İskenderunlu olan o kişinin ''Gaziantepli'' ve ''AK Partili'' diye yazıldığını kaydetti.
''Yazıklar olsun size. Bu nasıl bir anlayış? Bırak onu. Velev ki benim partimin üyesi olsun. Benim partimin üyesi olup da bu tür yanlışı yapabilecek olanlar çıkmaz mı? Çıkabilir. Çıktığı takdirde ona karşı ne uyguladığımız veya ne uygulayacağız önemli. Olaya böyle bakacağız. Torna kalıbından çıkmıyoruz. Hepimiz insanız'' diyen Erdoğan, hata ve yanlışların olabileceğini, ancak bunların araştırılıp karşı tarafa sorulduktan sonra yazılması gerektiğini bildirdi.

''BELEDİYE BAŞKANIMLA GÖRÜŞTÜ GEREKLİ CEVABI ALDI''

Erdoğan, cevap hakkının basın özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olduğunun hala anlaşılmadığının görüldüğünü ifade ederek, şöyle konuştu:
''Aydın Doğan'dan maaş alan kalemşörlere de bir çift sözüm var. Ama istisnalarını yine bir kenara koyuyorum. Onların hakkını da teslim etmemiz lazım. Tarafsız ve bağımsız olmak demek, patronunuzun çıkarlarından da bağımsız olmak demektir. Siz bağımsız olsaydınız, patronunuz hakkında yayımlanan kağıt kaçakçılığı iddialarını da yazılarınızda sorgulamanız gerekmez miydi? Yoksa bu iddialar haber değeri taşımıyor muydu? Hilton Oteli'ne imar rantı talebi de mi haber değeri taşımıyor? Otelin kendine değil, önündeki yeşil alana rezidans talebi. Buna genel başkanınız, başbakanınız müsaade etmediği için bu yaygaralar başladı. Diyorlar ki 'mahkemeye verseydin'. Ben müsaade etmedim ki neyi vereceğim mahkemeye? Saçmalığa bak. Ben müsaade etmedim. Belediye başkanımı da aradım. 'Bak dedim seni de arayabilirler. Sakın ha. Böyle bir yanlışın içine düşme.' Ve geçen hafta da konuştuğumuz gibi nitekim de aradı 'Gideyim mi' dedi. 'Git bakalım, sana ne diyecek' dedim. Ve görüştüler, ettiler gerekli cevabı aldı zaten. Oradan da baktı kapı kapalı. Bu mekanizmayı böyle çalıştırdılar. Köşeye sıkıştırdılar. Geçmişte siyasiler böyle yaptı. Köşeye sıkışınca, 'siyasi açık var.' Çünkü 'ne istiyorsun' dedi. 'Bana dedi şurayı ver', 'Verdim gitti' dedi. Böyle çalıştılar. Ama şimdi biz 'verdim gitti' demiyoruz. Niye, 'tüyü bitmemiş yetimin hakkı var' diyoruz.''

''TÜRKİYE'DE BAĞIMSIZ GAZETE VE TELEVİZYONLAR VAR''

Erdoğan, Türkiye'de ''Doğan Grubu'nun kontrol edemediği, sindiremediği bağımsız gazete ve televizyonların bulunduğunu ve milletin gerçekleri onlardan öğrendiğini'' kaydetti konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Şimdi sindiremedikleri medya gruplarının da adını değiştirdiler. 'Yandaş medya' diyorlar. AK Parti'nin yandaş medyasıymış bunlar. Onların içerisinden de zaman zaman bizim çok çok aleyhimize konuşanlar var. Bu konularla ilgili onlarla da çelişkilerimizin, çatışmalarımızın olduğu günler oldu. Bu arada yine olacak. Ama bazılarını sineye çekiyoruz. O da olacak. Çünkü maalesef bazı yanlışlara yataklık etmeyi adet haline getirenler de var. Hukukta bu, suça yataklık etmektir. Ama ne yazık ki Türkiye'de bütün iftiralara tahammül etmesi gereken birinci derecede merci başbakandır veya cumhurbaşkanıdır. Bu ara cumhurbaşkanımızın şahsına, bakan arkadaşlarıma yapılan hakaretleri, iftiraları okuyorsunuz, duyuyorsunuz. Ama biz 'ya sabır' çekiyoruz. Allah'tan özgür bir medya var da kurduğunuz şıracı-bozacı tezgahı bozuluyor.''

BÜTÜN VATANDAŞLARIMIZ GİBİ EŞİT MUAMELE GÖRECEĞİNİZDEN ŞÜPHE DUYMAYIN

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bundan sonraki süreçte yayıncı kimliğinizi kullanarak iş adamı şapkanızla yürüttüğünüz diğer işlerinizde imtiyaz talep etmeyeceğinizi umuyor, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bütün vatandaşlarımız gibi eşit muamele göreceğinizden şüphe duymamanızı özellikle vurgulamak istiyorum'' dedi.

Partisinin Beyoğlu İlçe Teşkilatı Kongresinde konuşan Erdoğan, arkadaşlarının, Aydın Doğan'ın gazetelerinde yayınlanmayan haberlerden örnekler verdiklerini söyledi. Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''İçi boş bir basın özgürlüğü nakaratına takılıp kalan ezberinize bir katkıda daha bulunayım. 'Çıkar çatışması' diye bir kavram var. Herhalde duymuşsunuzdur. Mahkemelerde çıkar hesabı ortaya çıkanların şahitliğine bile şüpheyle bakılır. Siz çıkarlarınızın çeliştiği kişi ve kurumlar aleyhine doğruluğu kanıtlanmayan haberler yapacaksınız, buna da basın özgürlüğü diyeceksiniz. RTÜK ile çıkar çelişkiniz olacak, RTÜK Başkanı'nı hedef alacaksınız. Sermaye Piyasası Kurulu'nda olacak, Sermaye Piyasası Kurulu'na vuracaksınız. Belediyede işiniz olacak, belediye başkanına saldıracaksınız. Hükümetle çıkar çatışmanız olacak, hükümet aleyhine kampanya başlatacaksınız. Buna da 'dürüst habercilik' diyeceksiniz. Biz de yürüttüğünüz iftira kampanyalarının masum olduğuna inanacağız. Öyle mi? Bırakın tek taraflı kanıtlanmamış iddialarınızı, çıkarlarınızın söz konusu olduğu kişi ve kurumlar hakkında sizin şahitliğiniz bile kabul edilemez.''

''ÖNCE CEVAP HAKKINA SAYGI GÖSTERİN''

Başbakan Erdoğan, basının özgür olduğunu, ama yasaların ötesinde basının da dahil olduğu ahlak kuralları bulunduğunu ifade etti. Erdoğan, şöyle devam etti:

''Yok diyebilir misiniz? Bu kuralları ihlal ettiğinizi, kural tanımaz bir tavırla siyasetçiden bürokrata, hatta rakip medya kuruluşlarına kadar çıkarlarınıza engel olan herkesi elinizdeki medya gücüyle sindirmeye çalıştığınızı inkar etseniz bile buna kim inanır? Yaptıklarınız ortada... 5 gazetenizde, 3 televizyonunuzda, evet şimdi çıktı, 11 tane de ayrıca biliyorsunuz uydudan yayın yapıyor. 11... Dünyada bilmiyorum böyle biri var mı ya? Farklı ülkelerde olduğunu biliyorum da değişik değişik ülkelerde. Aynı ülkede bu kadar televizyon yayını. Bütün bu yaptığınız yayınlar, yargısız infazlar ortada. Bunları nasıl saklayacaksınız? Önce bu çıkar çelişkisinden kurtulun. Sonra dürüst habercilik yaptığınıza biz de inanalım, millet de inansın. Önce cevap hakkına saygı gösterin. Hangi puntolarla bir haberi atıyorsun, aynı puntolarla onun doğrusunu yazdığın gün sana inanırım. Onu bir köşeye sıkıştırmak suretiyle vermek bile kabul değil.

Şimdi soruyorum. Önce sayfalarınızda göremediğimiz parlamentoda, meclis bütçe müzakerelerinde konuştuğum, Sayın Deniz Baykal'ın Antalya'da imar rantı sağlanan tarlasını, gizlediği mal varlığını, CHP'nin hesaplarında gerek eşinin, gerekse kendisine ait olan mal beyanını sayfalarınızda yayınladınız mı? Var mı? Tayyip Erdoğan gönderdi mi? Gönderdi. Yayınlandı mı sayfalarında? Yayınlandı. Hangisi muteber? Yine Baykal muteber öyle mi? Benimki şeffaf, açık duruyor.

Hakkınızdaki kağıt kaçakçılığı iddiası. SPK sizin savunmanızı istemiş, bak gazetelerde de çıktı. Aydın Doğan'ın kamuda takip ettiği işleri yazın, o zaman gerçekten bağımsız olduğunuza inanalım. Baykal, sizin tabela şirketleri kurduğunuz iddiasının peşine düşsün, o zaman onun da basın özgürlüğünü savunduğunu kabul edelim. Hala ne sizden tek satır, ne ondan tek söz. Bu konularda görmedim, duymadım. Nasıl inanalım size? Birbirinizin avukatlığını yaptığınızı açık açık söylüyor zaten. Şıracı ve bozacı gibi birbirinize şahitlik yapmayı bırakın da aranızda nasıl bir gizli ittifak var, onu açıklayın. Bu sadece ideolojik yandaşlık mı? Yoksa birbirinizi koruyup kollamaya dayanan bir çıkar ilişkisi mi? Onu anlatın bize.''

''GEREĞİNİ YAPTIĞIM İÇİN DEĞİL Mİ BU İFTİRALAR''

Başbakan Erdoğan, arkadaşlarının sorduğunu, ancak hala cevap verilmediğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Hafta başı, hafta ortası, hafta sonu. Aylar önce SPK Başkanını Aydın Doğan'ın bir yazarı Vatan Gazetesi için tehdit etti mi? Şantaj yaptınız mı, yapmadınız mı? Aydın Doğan diyor ki; 'Madem elinde bir şey var, niye gereğini yapmadın. Bu suç değil mi?' Diyorum ya biz müsaade etmedik ki. SPK özgür. O zaten kendisi yolunda devam ediyor, o gereğini yapar merak etme. Soruyorum. Gereğini ben yapmamış olsaydım, bugün hakkımda bu iftira kampanyalarını yapıyor olur muydun? Zaten gereğini yaptığım için değil mi bütün bu iftiralar, bütün bu saldırılar.

Eğer haksız taleplerini karşılıyor olsaydım, bugün bunları konuşuyor olur muyduk? O zaman çok dost olacağız. Zaten güzel oturup dertleşecektik, konuşacaktık. Bizden hiçbir haksız talebine bundan sonra da olumlu bir cevap alamayacaksın sayın Doğan. Bunu böyle bilesin. Biz milletimizin emanetine ihanet etmedik. Bundan sonra da asla ihanet etmeyeceğiz. Hesabını ona göre yap. Bedeli neyse biz ödemeye hazırız. Kimden gelirse gelsin her türlü medya terörü ile çıkar tetikçileri ile hukuk içinde sonuna kadar mücadeleye devam edeceğiz.

Aydın Doğan medyası her istediğini yazar. İstemediğini de hiç yazmaz deyip geçecek miyiz? Bunu basın özgürlüğü mü kabul edeceğiz? Böyle bir medya diktatörlüğüne teslim mi olacağız? Kendi kağıdının kaçak olup olmadığını sorgulayamayan bir medya özgür olabilir mi? Tarafsız ve bağımsız olabilir mi? O medya patronunun çıkarları için tetikçilik yapmaktan kaçınabilir mi?''

DOĞAN'IN MEKTUPLARINA CEVAP

Başbakan Erdoğan, Aydın Doğan'ın geçmişte memleketin idaresinde bulunanlarla mahrem görüşme ve yazışmalarını, daha sonra sahibi olduğu gazetelerde kendi zaviyesinden tek taraflı olarak tefrika halinde yayınladığının bilindiğini belirtti.
Aydın Doğan'dan 5 gündür cevap beklediğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

''Her ne kadar şahsıma gönderilen mektupları açıklamak adetim olmasa da 5 gündür Aydın Doğan'dan cevap bekledim. Kendisi çıkıp açıklamadığı için ben söylemek durumundayım. Mektuplarında iş adamı ve yayıncı olmak üzere iki ayrı şapkası olduğunu yazıyor. İş adamı şapkasıyla, başbakan olarak benden talep ve beklentilerini iletiyor. Ama öyle anlaşılıyor ki aksini söylese de bu şapkaları birbirine karıştırıyor. Eğer kabul ederse, bu da benim gönderdiği mektuplara milletimizin huzurunda verdiğim cevap olsun.

Şimdi bu tabi kayıtlara giriyor. Televizyonlarda şu anda izleniyor. Sayın Aydın Doğan, medyada çok sesliliği, demokrasimizin derinleşmesi bakımından hayati derecede önemli bulduğumu sizlerin de bilmesi lazım. Grubunuz örneklerini verdiğiniz yayıncılıkta, iş adamı ve yayıncı şapkalarınızı zaman zaman olduğu gibi karıştırmamanız kaydıyla bu çok seslilik içerisinde yerini almalıdır.

Ancak medya grubunuzun muhalefete yakınlığının ifade edilmesinden neden rahatsızlık duyduğunuzu anlamakta güçlük çekiyorum. Aynı şekilde siyasetçilerin eleştiri ve muhalefete açık olması gerektiğini her fırsatta söyleyenlerin, kendilerine yönelik eleştiri ya da cevap hakkı söz konusu olduğunda neden tahammülsüzlük gösterdiklerini hayretle karşılıyorum.
Demokrasilerde çok sesliliği medya lehine tek yönlü buyurganlık ya da dokunulmazlık hakkı olarak değerlendirdiğinizi görüyorum. Bunun vahim bir yanılgı olduğu açıktır. Demokrasilerde konuşma, eleştirme ve cevap verme hakkının siyasetçilere de tanındığını bilmenizi isterim.

Size tavsiyem, demokratik bir tavırla medyanın eleştirmek kadar eleştirilmesini de doğal karşılamanızdır. Bundan sonraki süreçte yayıncı kimliğinizi kullanarak iş adamı şapkanızla yürüttüğünüz diğer işlerinizde imtiyaz talep etmeyeceğinizi umuyor, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bütün vatandaşlarımız gibi eşit muamele göreceğinizden şüphe duymamanızı özellikle vurgulamak istiyorum.

Mektuplarınızda belirttiğiniz yayıncı ve iş adamı şapkalarınızı karıştırmama, bağımsız ve yansız yayıncılık yapma, medya grubunuzda çok sesliliği koruma şeklindeki sözlerinizi bundan sonrası için tarihe karşı taahhütleriniz olarak değerlendiriyorum. Mektuplarınızda yer alan diğer hususların keyfiyeti gerek tarihin kayıtlarında, gerekse milletimizin hafızasında tahkik edileceğinden ayrıca değinmeye ihtiyaç hissetmiyorum.
Cevap olarak şimdilik bununla yetiniyor. Bu bahsi burada kapatıyorum.''

''BİZ ATATÜRK ÜSTÜNDEN GEÇİNENLERDEN DEĞİLİZ''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz, 70 milyonun iktidarıyız. 70 milyon vatan evladına Tayyip Erdoğan aynı mesafededir. Hiç fark yoktur'' dedi.

Erdoğan, partisinin Beyoğlu İlçe Teşkilatı Kongresinde yaptığı konuşmada, 6 yıla yakın bir zamandır Türkiye'yi yönetme sorumluluğunu ve onurunu taşıdıklarını söyledi. Başbakan Erdoğan, bu süre içerisinde Türkiye'nin sürekli büyüme başarısı gösterdiğini, enflasyon ve yüksek faiz gibi kronik problemlerine çare bulduğunu belirtti.

Türkiye'nin her alanda inkar edilemeyecek iyileşmeler, atılımlar gösterdiğini, bu önemli kazanımlara rağmen, siyasi varlıklarını Türkiye'nin istikrarsızlığına, krizlerine, kavgalarına, çatışmalarına endeksleyenlerin ise 40 yıllık kötü alışkanlıklarını değiştiremediğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

''Bu güzel gelişmelerle mutlu olmayı bilemediler. Türkiye onların hayallerinin almayacağı büyüklükte kazanımlar elde ederken, onlar aynı kavgacı söylemlerinde, aynı negatif tutumlarında, aynı kara çalma siyasetlerinde ısrar ettiler, inat ettiler. Bugün gelinen noktada sadece bize oy veren insanlarımız değil, oylarını büyük umutlarla bu siyasi adreslere yönlendiren vatandaşlarımız da bu bozguncu siyasi anlayışlardan umudunu tümüyle kesmiştir.

Biz, 70 milyonun iktidarıyız. 70 milyon vatan evladına Tayyip Erdoğan aynı mesafededir. Hiç fark yoktur. Türkiye siyasetinde bir ilk yaşanıyor. İktidar partisi günden güne büyüyüp oyunu artırırken, muhalefet küçülüyor. Nasıl küçülmesin? Vatandaşlarımız, bu 6 senede bu ülkenin derdine derman olacak tek bir çözüm yolunu, tek bir çare arayışını, Türkiye'nin gelişimine katkı sağlayacak tek bir fikir ya da projeyi duymadı bu karşı adreslerden... Yapılanı karalamaktan, başarılanı inkar etmekten, tabiri caizse mızrağı çuvala sokmaya çabalamaktan öte bir gayret içinde olmadılar. Türkiye'nin daha müreffeh bir ülke haline gelmesi için ne yapacaklarını bilmiyoruz. Türkiye'nin dış sorunlarına hangi çözümleri getirecekler bilmiyoruz.

Sanayide, tarımda, üretimde, yatırımda, işsizlikle mücadelede yol haritaları nedir bilmiyoruz. Bu ülkenin şehirlerini, ilçelerini, köylerini daha yüksek standartlara nasıl taşıyacaklar, bölgesel gelir adaletini nasıl sağlayacaklar bilmiyoruz. Programlarına bakarsanız cekli, caklı pek çok vaatleri var. Yok değil. Ama geçmişlerine bakarsanız, ülkenin en ağır sıkıntıları yaşadığı, en büyük krizleri yaşadığı, gün be gün felaketlere sürüklendiği, bu milletin inim inim inlediği o dönemlerle de programlarında yine bolca vaat bulunduğunu görürsünüz.''

CHP ANLAYIŞI...

Erdoğan, ''Bu milletin her ferdi bugünkü CHP anlayışının, bugünkü siyasi kadrolarının bugüne kadar Türkiye'ye ne hayrı dokunduğunu mutlaka kendine soruyor. Bu muhasebeyi mutlaka yapıyor. Buna karşılık AK Parti, kısa siyasi ömrü içinde millete verdiği her sözü yerine getirmiş, milletimizin umutlarını boşa çıkartmamış olmanın gururuyla siyaset sahnesinde yıldızını parlatmaya devam ediyor'' dedi.
Dünyanın her ülkesinde iktidarların seçimden korktuğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bizde muhalefet korkuyor. Çünkü bu milletin yüzüne bakacak halleri yok. Bu millete söyleyecek sözleri yok. AK Parti olarak bizim tek dayanağımız milletimizdir. Başka bir dayanak arayışı içinde de değiliz. AK Parti'yi karalama gayreti içinde olanların sırtlarını nereye dayadıklarını da işte görüyorsunuz. Bu ibretlik oyun milletimizin gözü önünde oynanıyor. Milletin terazisi bu ülke için çalışıp çabalayanla, durmadan laf ve iftira üretenleri en adil biçimde tartacak, hükmünü karara bağlayacaktır. Milletin yargısı ve kararı da yine sandıkta açık seçik ortaya çıkacaktır. Gerçeği milletten gizleme gayretleri beyhudedir. Gerçeği millet gayet iyi bilmektedir.''

İSTANBUL'DAKİ GELİŞMELER

Başbakan Erdoğan, kısa bir süre önce İstanbul'da metrobüsün Avcılar'dan Zincirlikuyu'ya kadar geldiğini anımsatarak, şöyle konuştu:

''Başkanımız sistemi çalıştırdı. Bundan dolayı kendisini tebrik ediyorum. Ama bazı eksikler var. Onlar da bittiği zaman çok daha şık olacak. Haber görüyor musunuz? Var mı bir şey gazetelerde, bir şey görüyor musunuz? Dün akşam böyle takıldım da Başkan'a, haber yapmışlar. Böyle takılmasaydım haber olmayacaktı Başkan, onu bil yani. Onun için ben onu söyledim. Haber olsun diye.
Bakın, air condition'lı. Medeniyetse, medeniyet. CHP'nin belediye başkanlığı yaptığı dönemde Macaristan'dan İkarus marka otobüsler geldi. Ne air condition, ne şu, ne bu. Biz geldik, belediye başkanı oldum. Dedim ki 'Şöyle bir markaya İstanbullu binsin'. İlk defa Mercedes otobüsleri İstanbul'a soktuk. Şimdi, Kadir Başkanımız işi daha ileriye götürdü, buralarda air condition ile çalışan otobüslerimiz şimdi hizmet vermeye başladı. Artık terleme, şu bu olmuyor. Ne bu? Çünkü bizim insanımız buna layık da onun için. Bu inceliği gösteren kim? AK Parti iktidarı. Atatürk, muasır medeniyetler seviyesine çıkma hedefini söyledi, gösterdi. Tamam da bunu laf olsun diye göstermedi. 'Bunu yapın' diye gösterdi. Peki bugüne kadar gelenler bu noktada bir şey yaptı mı? Sadece lafını yaptılar. Ama lafla peynir gemisi yürümüyor. İcraat... icraat... İşte AK Parti bu işin icraatını yaptı. Biz Atatürk üstünden geçinenlerden değil, söylediğini gerçekleştirenlerdeniz. Farkımız bu.''

DEVASA KONGRE MERKEZİ

IMF'nin uluslararası toplantısının 2009'da İstanbul'da yapılacağını ve bu toplantıya 10 bine yakın insanın katılacağını ifade eden Erdoğan, bu toplantı için İstanbul'da bugüne kadar olmayan devasa bir kongre merkezinin yapıldığını söyledi.
Erdoğan, şimdi yoğun bir çalışmayla açık hava tiyatrosunun olduğu bölgenin tamamıyla boşaltıldığını, tüneller ve benzeri çalışmalar yapıldığını anlattı. Burada aynı anda bin ayrı grubun görüşmeler yapabileceği toplantı odaları, 5-6 bin kişilik salonları kapsayan gayet modern bir tesis yapıldığını belirten Erdoğan, açık hava tiyatrosunun üstünün de gerektiğinde kapanacak şekilde düzenleneceğini kaydetti.

Erdoğan, o bölgede yapılan çalışmalardan İstanbulluların haberi olmadığını vurgulayarak, şunları kaydetti:

''Niye yok? Medyanın işi başka. Biz dedikoduyla uğraşıyoruz ya... Beyler çok önemli işlerle uğraşıyor. AK Parti'yi nasıl iktidardan indiririz... Gel de bu hizmetleri yaz, yaz. Oradaki o devasa çalışmaları göster. İstanbul'un altı şu anda kazılıyor. Tüneller açılıyor İstanbul'un altında. Haber var mı? Biz insana hizmet verecek kuyular açıyoruz, onlar ise yukarıda dikili olanların peşinde koşuyorlar. Biz ona devam edeceğiz. O tünellerle de İstanbul'un altında yeni ulaşım hatlarını, İstanbul Büyükşehir Belediyemiz yürütüyor. Bu yıl sonuna kadar 2 tanesini hizmete alacağız.

2010-2011'de Marmaray bitecek. Marmaray'ın bitişiğinde de denizin altından raylı sistemi biz bitireceğiz. Bizden öncekiler lafını yaptı, biz ise gerçekleştiriyoruz. Şimdi yeni bir ihaleyi daha yaptık. Onun biraz daha güneyinden, yine denizin altından ayrıca otomobil tüpünü başlatıyoruz. Otomobiller için de Ahırkapı'dan gelip, Haydarpaşa'nın arka planında o bölgeden çıkacak şekilde bir otomobil tüpü olacak. Böylece 1. köprünün yükünü azaltalım istiyoruz. 'Toplu taşımaya daha çok önem verelim' diyoruz. 'Büyük, ağır tonajlı araçları da 3. köprü olarak yapacağımız daha kuzeydeki köprüye taşıyalım' diyoruz. Daha şimdiden ona da karşı çıkmaya başladılar. 'İstemezük...' Böyle diyorlar. Bunun olması lazım. Bugün buna 'istemezük' diyenler 1. köprüye de aynısını söylediler, 2. köprüye de aynısını söylediler. Bunlar tüp geçide de aynısını söylediler.

Hayırlı bir iş yapıldı mı bu sol zihniyet hep karşısındadır. Hiç yanında olmaz. Şunu bilin ki, AK Parti'nin milletimizle kurduğu gönül bağı birilerini rahatsız etmeye devam edecektir. Bilin ki, Türk ekonomisinde dişlilerin yeniden çalışmaya başlaması, bu ülkenin çaresizliğinden nemalananları öfkelendirecek. Bilin ki Türk siyasetinin ülke meselelerine çözümler getiren bir seviyeye yükselmesi, istikrarsızlığa endeksli siyasi anlayışları çok kızdıracak. Bilin ki, milletin menfaatlerini korumakta kararlı yönetim anlayışımız suyun başını tutmaya, bu ülkenin kaynaklarını sömürmeye, kazancını haksız yollardan elde etmeye alışmış olanları çıldırtacaktır.''

''GİTTİKLERİ YERİ KURUTUYORLAR''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, belediye başkanı olduğu zaman İstanbul'un suyu olmadığını, hava kirliliğinin yüksek boyutlara ulaştığını ve çöplüğe dönüştüğünü, İstanbul'un kendileriyle suya, temizliğe, temiz havaya kavuştuğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, ''Şimdi İstanbul'un su problemi yok, Ankara'nın yok. Ama İzmir'de CHP zihniyeti var. Bak İzmir'de susuzluk var. Gittikleri yeri kurutuyorlar. Şimdi bunun da faturasını bize kesmeye başladılar'' dedi.

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'na talimat verdiklerini dile getiren Erdoğan, Gördes Barajının yapımını hızlandıracaklarını ve bitirip belediyeye teslim edeceklerini kaydetti.

Erdoğan, Istıranca Dağları'ndaki barajları, göletleri İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yaptığına işaret ederek, ''Ama onlar diyor ki hükümet bizi yalnız bıraktı. Hükümet yapacak diye bir kaide yok ki. Senin işin bu, sen yapacaksın bu işi. DSİ de yapmaz mı? Yapar. O zaman kalkar zamanında yazını yazarsın, gönderirsin, 'Ben yapamıyorum, benim mali imkanlarım bu işe el vermiyor'. Ha gerekirse biz sana o desteği de o yardımı da veririz'' diye konuştu.

Bu ülkede geleceği aydınlatmayı görev bildikleri için bile insafsız saldırılara uğramaya devam edeceklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Biz milletin beklentilerine cevap verdikçe belki bu saldırıların dozu daha da artacak. Ama onlar da şunu bilsinler ki sonunda daima millet iradesi ayakta kalacak. Milletin iradesine sahip çıkanlar ayakta kalacak. Bu milletin çıktığı medeniyet yürüyüşünden döndürülmesine asla izin vermeyeceğiz. Türkiye'nin aydınlık yarınlarına, yüksek hedeflerine ulaşmasına hiç kimse engel olamayacak.

Bu ülkenin darlığa düşmesinden, bu milletin yeniden krizlere sürüklenmesinden hala beklentileri olanlar varsa, bir an önce kafalarını değiştirsinler. Bize inanmayanlar sırça köşklerinden ayrılıp sokağa çıksınlar. İstanbul'a, Kars'a, Mersin'e baksınlar. Gerçekle yüzleşsinler. İnsanlarımızın gözlerindeki aydınlığa baksınlar. Kendilerini ona göre ayarlasınlar. Bunu yapmazlarsa millet onları yürürlükten kaldıracak, bunu da iyi düşünsünler. Vakit hala geç değil. Bu milletin onları hayırla yad edeceği bir hizmet, bir eser, bir iz bırakarak siyasi itibarlarını kurtarsınlar.''

''HEDEF DAİMA MİLLETE VE ÜLKEYE HİZMET''

Erdoğan, AK Parti'nin kararlılıkla milletin beklentilerinin takipçisi olmaya devam edeceğini, şartlar ne olursa olsun hedeflerinin daima millete ve ülkeye hizmet, demokrasiye ve hukuka sadakat olacağını söyledi. Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı:

''Türkiye'yi dünyanın zirvesinde görme arzumuzu asla küllendirmeyeceğiz. Bu uğurda yapılabilecek olanın en azamisini yapmaktan asla kaçınmayacağız. Üstümüze atılan iftiraları, adalete olan inancımızla boşa çıkaracağız. Yoksulluğu, yoksunluğu, umutsuzluğu, hedefsizliği, kavga ve çatışmaları bu ülkenin defterinden geri gelmemek üzere biz sileceğiz.
Milletimizin birlik ve beraberliğini, ülkemizin bütünlüğünü, insanlarımızın kardeşliğini korumaya aynı dikkatle devam edeceğiz. Türkiye'nin kötülüğünü isteyenlere aman vermeyeceğiz. Bütün meselelerimizin üstüne gitmekte, ülkemizin geleceğini boş beyinlerle gölgelemeye çalışanlara karşı çıkmakta ısrarlı olacağız. Bütün gönül kırıkları tamir oluncaya, bütün ocaklar aydınlanıncaya, bütün umutlar gerçek oluncaya kadar yorulmamaya azmedeceğiz. Ülkemizden asla umudumuzu kesmeyeceğiz. Aksine Türkiye'yi insanlık için bir umut ülkesi haline getirmeye çalışacağız. Allah Türkiye'nin yolunu, bahtını, ufkunu açık etsin. 'Durma yok, yola devam' diyoruz. Bu azim ve kararlılıkla 'Her şey Türkiye için' diyoruz.''

AA