kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 27 Nisan 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Nükleer Atık Sorunu

Küresel ısınmanın gündeme gelmesi, nükleer santralların kömür santrallarına göre daha az karbondioksit çıkarması, enerji güvenliği konusunda Rusya ve Ortadoğu'ya olan bağımlılığın artması nükleer enerjiyi yeniden güncel enerji tartışmalarına dahil etti. Tüm bunlara rağmen nükleer enerji hâlâ beklenen çıkışı yapabilmiş değil. Uluslararası Enerji Ajansı'nın, Dünya Enerjisinin Geleceği 2007 raporuna göre; nükleerin elektrik enerjisi üretimindeki yüzde 15'lik payının, 2030'da yüzde 9'a gerilemesi bekleniyor. Hidroelektrik hariç tutulmasına rağmen yenilenebilir enerjinin bugün yüzde 2 olan payının ise yüzde 6'ya çıkması bekleniyor. Aslan payı da, yüzde 1'den yüzde 4'e çıkması beklenen rüzgâr enerjisinde. Artan küresel enerji talebine rağmen, nükleer enerji pazar payının azalması yeni siparişlerin istenilen hızda artmamasından ve mevcut 439 reaktörün birçoğunun önümüzdeki 10- 20 yıl içerisinde yaş haddinden emekliye ayrılacak olmasından kaynaklanıyor. Nükleer enerji tartışmasında en çok konuşulan konulardan biri de, atık sorunu. Nükleer santrallardan çıkan yüksek seviyeli atıkların bazıları 240 bin yıl boyunca radyoaktif kalıyor. Bu atıkların, doğadan ve canlılardan uzakta saklanmaları gerekiyor ancak çözüm olarak önerilen yeraltı depolarının henüz dünyada gerçekleştirilmiş bir örneği yok. Nükleer enerjinin ömrünün 60 yıl olduğu düşünülürse, bu depolarda atıkların sızdırmadan binlerce yıl kalabileceği de sonuçta bir iddia. Uranyum zengini olmayan Türkiye'de dışa bağımlı olmamak için toryumun yakıt olarak kullanılabileceği de biraz böyle aslında. Dünyada toryumla çalışan tek bir ticari reaktör bulunmuyor. Nükleer santralların sadece elektrik ürettiği göz önüne alınırsa, yerine bir başka enerji santralı koymak mümkün. Bugün başta rüzgâr olmak üzere çevrecilerin savundukları rüzgâr, güneş, jeotermal, küçük hidrolik santrallar ve biyokütleden elektrik üretmek teknik olarak sorun teşkil etmiyor. Maliyetler de güneş dışında nükleerle başa baş mücadele edebiliyor hatta rüzgâr birçok noktada daha ucuza elektrik üretiyor. Atık, güvenlik sorunu olmadan. Nükleer mi, temiz enerji mi arasında yapılan tercih teknik değil daha çok siyasi bir tercihe benziyor. Fransa 59'uncu reaktörünü yaparken Almanya, Türkiye'nin kurulu gücünün yarısından fazlasına ulaşan 22 bin megavatlık rüzgâr gücüne yeni türbinler ekliyor. Danimarka elektriğinin dörtte birini rüzgârdan sağlıyor; Litvanya ise dörtte üçünü nükleerden. Sorun elektriksiz kalmayla değil, tam da vatandaşın hassasiyetiyle ilgili artık.