kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Eylül 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Rum yönetiminden Türkiye'ye çağrı

Yeni Haber
Kıbrıs Rum yönetimi lideri Tasos Papadopulos'un Türk askerlerini "tek düşman" olarak nitelemesinin ardından, bu kez de Rum yönetimi, Türkiye'ye Kıbrıs sorununun hukuki yönünü Lahey Adalet Divanında görüşmeye çağırdı.

Rum basını, Rum yönetimi sözcüsü Vasilis Palmas aracılığıyla yapılan "davetin", Papadopulos'un "Tek düşmanımız Türk askeridir" sözüne karşılık Türkiye'den gelen itiraz ve tepkilerin sonucu olduğunu yazdı.Rum yönetiminin adadaki Türk Barış Kuvvetleri konusunda "Ankara'ya meydan okuduğunu" ve Kıbrıs sorununun hukuki yönünün Lahey Adalet Divanı tarafından çözülmesini gündeme getirdiğini belirten Rum basını, "Lahey ifadesinin, Ankara'ya meydan okumak için yeni bir alanı değerlendirmeye çalışan 'Lefkoşa'nın (Rum tarafı) yeni bir tezi olduğuna" işaret etti.

1988'de de zamanın Rum Dışişleri Bakanı Yorgos Yakovu'nun Bağlantısızlar Dışişleri Bakanları toplantısında Türkiye'yi, Kıbrıs sorununun temel yönleri konusunda Lahey Adalet Divanına başvurmaya çağırmıştı.

PALMAS'IN AÇIKLAMASI

Rum yönetimi sözcüsü Vasilis Palmas, dün yaptığı açıklamada, Türkiye'yi, "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin bir bölümünde süregelen "işgal" nedeniyle, Türk ordusunu da "işgal bölgelerinde yıkıcı denetim uygulamakla ve Türk hükümetiyle birlikte bölgenin Rum varlığından ve etnik temizlikten sorumlu olmakla" suçladı.

Palmas, "Türk askerinin, Türkiye'nin Kıbrıs'taki kolu olarak, Kıbrıs'ın bölünmesini ve iki toplumun birbirine yabancılaşmasını idame ettirdiğini" iddia etti.

"İşgal bölgeleri" olarak nitelediği Kuzey Kıbrıs'ın aşamalı olarak Türkleştirilmesinden ve KKTC'nin ilanını gündeme getiren "ayrılıkçı" faaliyetlerden ordunun ve Türk hükümetinin sorumlu olduğunu savunan Vasilis Palmas, Kıbrıs sorununun bu hukuki yönünün Lahey'de çözülmesini önerdi.

Vasilis Palmas'ın açıklaması şöyle:"Kıbrıs sorunu, bir 'istila ve işgal' sorunudur. Türk askerinin Kıbrıs'taki varlığı, Türkiye'nin 1974 yazında ülkemizi 'istila' etmesinin bir sonucudur. 'İstila', 'Kıbrıs Cumhuriyeti'nin toprağının yüzde 37'sinin zor kullanılarak alınmasını ve 'işgalini' gündeme getirmiştir. 'İstila', Türk ordusunun 'Kıbrıs Cumhuriyeti' toprağında süregelen varlığı ve faaliyeti; Kıbrıs'ın bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve egemenliğini garanti eden 1960 Garanti Anlaşmalarına tamamen aykırıdır. BM Anayasasını ve uluslararası hukukun zorlayıcı kurallarını da ihlal eder.

Türk ordusu, 'işgal' bölgelerinin aşamalı olarak Türkleştirilmesinden, 1983'te tek yanlı bağımsızlık ilanını ve 'işgal' bölgelerinde 'ayrılıkçı' Türkiye'nin boyunduruğu altında yerel yönetim kurulmasını, ki bu yönetim Güvenlik Konseyi'nin 541 ve 550 sayılı kararlarında yasadışı ve geçersiz ilan edilmiştir, gündeme getiren ayrılıkçı faaliyetlerden de sorumludur.

Türk hükümeti, Türk Dışişleri Bakanlığının ilgili açıklamasında ifade edildiği gibi, güya 'Türk askerinin Kıbrıs'taki varlığının Türkiye'nin uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan haklarına dayandığına inanıyorsa, o zaman BM anayasasına (33. ve 36. maddeler) uyarak, Kıbrıs sorununun bu hukuki yönünü Lahey Uluslararası Adalet Divanında çözmeyi kabul edebilir."