kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Mayıs 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
MAHMUT ÖVÜR

İlhan Kesici neden CHP'ye gitti?

İlhan Kesici CHP'ye geçti...
Uzun zamandır Kesici'yi izliyorum. Birkaç kez de yazdım: "Elini taşın altına ne zaman sokacak" diye...
Her defasında "Türkiye çok şeye gebe. Zamanı gelince gereği yapılacak" cevabını veriyordu.
Siyasi bir arayış içindeydi.
Türkiye ve dünyayı yakından izliyor, panellere katılıyor, toplumla yüz yüze geliyor ama somut bir siyasi parti adı veremiyordu.
Yaklaşık iki yıl önceydi. Merkez sağda yer alan bir grup genç kuşak siyasetçiyle bir araya gelmiştim. Onlardan biri şöyle bir öneri getirdi:
"Benim kafamda iki isim var. Deniz Baykal ve İlhan Kesici. Bunlar bir araya gelirse Türkiye için iyi bir alternatif olur."
Anavatan Partisi'nin yerlerde süründüğü, DYP'nin ise umut yaratmak için çırpındığı günlerdi. O öneri aniden konuşmaya hareket getirmişti. Kimi itiraz etti, kimi çok destekledi. Anlaşılan bu yakıştırmanın toplumda bir karşılığı vardı.
Bu ilginç öneriyi bir süre sonra İlhan Kesici'ye ilettim. Güldü ve kısa bir cevap verdi:
"Sağ olsunlar öyle yakıştırmışlarsa saygı duyarım."
Benzer bir yakıştırma CHP içinde de vardı.
Ama uzun bir süre bu konuda somut bir adım atılmadı.
O dönemler Kesici bir grup eski DYP'li siyasetçi ile yol arkadaşlığı yapıyor, yeni bir çıkış yolu arıyordu.
Aradığını bulamadığı günlerde bile "Ya bir yol bulacağız, ya bir yol açacağız" diyordu.
Sonunda yeni bir yol açamadı ama yeni bir yol buldu. Ve uzun siyasi yolculuğunu sürdürdüğü merkez sağı terk ederek, CHP'ye katıldı.
Kesici'nin bu seçimi eski yol arkadaşları için sürpriz olsa da bizim için değildi.
Çünkü, bir kaç ay önce kaleme aldığımız "Demirel, CHP'yi mi işaret ediyor" başlıklı yazımızda Kesici gibi birkaç ismin CHP'ye gireceğini yazmıştık.
Burada şunu da söylemekte yarar var.
Kesici'nin bu seçiminde Demirel'in işaretinden çok, kendi kişisel tespitlerinin etkisi olduğunu yakından biliyorum.
Bu konuda neyi ne kadar kamuoyuyla paylaşacak bilmiyorum ama Kesici, siyasi yolunu değiştirirken bir hayli zorlandı ve bu süreçte kararını hızlandıran iki önemli tespit gerçekten dikkat çekiciydi...
İlki Cumhuriyet Mitingleri...
Kesici'ye göre o yürüyüşlere katılan kitleler, "liberal sosyal demokrat orta sınıfı" oluşturuyor. Bu dönemde o kesimlerle "temiz siyaset" yapmayı daha anlamlı buluyor.
Diğeri de merkez sağın siyasi kadroları...
Kesici, mevcut merkez sağ partilerde liderler dışında siyaset yapan kadroların büyük bölümünün "yetersiz" olduğuna ve toplum nezdinde "itibar" kaybettiğine inanıyor.
Tabii tüm bunları düşünmesine yol açan asıl etken ise yükselen "ulusalcı" çizgiye kendini daha yakın hissetmesi.
Bu da Kesici'nin CHP ideolojisine çok da uzak olmadığını gösteriyor.
Dahası her konuşmasında çok önemsediği şu sözünü sık sık dile getirmesi bugüne bir işaretti:
"Cumhuriyet Halk Fırkası (CHP); 200 yıllık siyasi yenilmişliğimize, geri kalmışlığımıza, itilip kakışmışlığımıza çare olarak ancak 100 senede bulabildiğimiz merhemin adıdır."
Kesici, şimdi o "merhemle" yeni bir siyasi yolculuğa çıkıyor.
Acaba bu yolculuk Türkiye'nin mevcut yaralarını iyileştirecek "merhem" olabilecek mi?
İzleyip göreceğiz...
Ancak, bu siyasi geçişi diğerleriyle kıyaslamamak gerekiyor. Çünkü bu geçiş, sadece "milletvekili olmak" için değil, Türkiye'deki siyasi şekillenmenin de yeniden yapılandığı anlamına geliyor. Yani bir anlamda, merkez sağın "laik" leri ile "muhafazakar"ları da ayrışıyor.
Kesici'nin CHP, Ertuğrul Günay'ın AK Parti seçimi bu sürecin iki farklı yanını ifade ediyor.
Ve siyaset giderek "Cumhuriyetçiler" ve "Demokratlar" biçiminde yeni bir mecraya doğru akıyor.
Bu gelişmenin siyasetin merkezini ve Demokrat Parti'yi nasıl etkileyeceğini yazmaya devam edeceğiz...