kapat
15.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 ŞAMDAN
CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Kedicik ölmüş..

Kedicik ölmüş..

Ben televizyonu tıklarken BBG'ye "Biri Bizi Gözetliyor"a rastladığımda, eğer o kedi kameraların karşısındaysa takılıp kalırdım.. O grubun en hoş yaratığıydı..

Ufacık, tefecik, miniminnacık, bir pamuk yahut yün yumağı..

Durup durduk yerde ölmüş işte.. Gazete haberlerindeki rivayetlere göre Elif nam hanım o cüssesiyle üstüne basmış.. Başka bir anlatıya göre deterjanlı su içmiş..

Oradaki 13 kişi bir kediye bile bakamadılar birbirleriyle savaşmak, dalaşmak yüzünden..

Kedicik ölmüş..

"Dünyada tonla insan, çoluk çocuk ölüyor, bir kedinin derdine mi düştük" diyebilir bazıları..

O da bir canlı.. Bizim ki can da, onunki patlıcan mı?

Kedicik ki tombalacık, dünya şirini bir şeydi.. Mini minnacık..

Kediciğin ölümünü duyduğumda Aziz Nesin'in "Hayvan Deyip Geçme" isimli kitabını elime aldım.. Orada türlü çeşitli hayvan hikayeleri.. Bir tek dünyanın en vahşi hayvanı olan insana dair olanları eksik.. Orada, okuyucularının Aziz Nesin'e yazdıklarını, kedilere dair olayları anlattıkları satırları bir yeni baştan okudum..

Aziz Nesin tatlı tatlı anlatıyor:

"Arkadaşım Enis Olcayto, Kuzguncuk'ta bir evde oturuyordu. Sarı bir kedileri vardı. Bir ay sürecek bir geziye çıkacaklardı. Enis, kediyi bir sepete koyup Şehremini'de oturan bir akrabasına götürdü.. Aradan uzun zaman geçmişti. Bir gün Enis'in evine gitmiştim. Sarı kedi oradaydı.

-Sizin kedi değil mi bu? diye sordum.

-Evet, dedi.

-Şehremini'den mi alıp getirdin geriye?

-İnanılır gibi değil ama kendisi geldi. Şehremini'ye bıraktıktan iki ay sonraydı. Bir gün bahçedeydik.. Sarman'ın sesini duyduk. Bir de baktık duvarda. Miyavlayarak geldi, kucağıma oturdu.

-Şehremini'den bu yana nasıl gelmiş? Hadi yolun uzunluğu neyse, ya Boğaz'ı nasıl geçmiş?

Sarman, Şehremini'deki evden yirmi gün önce kaybolmuş. Demek, Şehremini'den yirmi günde gelebilmiş. Yolculuğu elbet bu kadar uzun sürmezdi ama herhalde vapura binmekte güçlük çekmiş. Kimbilir kaç kişi, Sarman'ı bindiği vapurdan dışarı attı. Kimbilir kaç kez denedi zavallı Sarman vapur yolculuğunu da sonunda başarabildi. Eve döndüğünde çok zayıflamıştı.. Yirmi gün hem kara hem deniz yolculuğu kolay mı?

"Köpek için göçebelik döneminin hayvanıdır derler. Kedi için de yerleşik yer hayvanıdır, derler. Çünkü köpek kişiye bağlı, kediyse yere bağlı yaratıktır.

Kedinin, kişiden çok, yere bağlı olduğunu, yaşadığım şu olay da gösteriyor:

Üsküdar'da, Paşakapısı Cezaevi'nde siyasi tutuklular koğuşunda, kara bir kedimiz vardı. Olağanüstü güzellikte yeşil gözleri, kısacık tüylerinin, parlak karanlığını daha da artırırdı. Cezaevinde doğup büyümüş, hiç cezaevinden dışarıya çıkmamış, tam bir cezaevi kedisiydi. Bir kez bile ciğer yememiş. Alışık olmadığından sucuk gibi yiyecekleri de pek yemezdi. Peki ne yerdi bu kedicik? Cezaevinde verilen tayının içini parmaklarımızla iyice ufaklar, fındık büyüklüğünde topaklar yapardık. İşte bizim siyasi koğuşunun kedisinin yediği bunlardı. Ekmeğin içini sert topak yapmazsak yemezdi.

Öyle de temizdi ki, kışın yağmurda çamurda bile, patilerinin hiç kirli olduğunu görmedik. Geceleri birimizin yatağına girer, başını da yastığa dayar öyle uyurdu. Çok zaman arka üstü yatardı.

Genel af oldu. Bütün tutuklular çıktı. Cezaevi bomboş kaldı. Bir gün cezaevinin bir gardiyanını gördüm yolda. Gardiyana söz arasında, siyasi koğuştaki kedimizi sordum.

Gardiyan üzüntüyle:

-Hiç sorma, dedi. Sizler gittikten sonra o koğuştan hiç çıkmadı. Kimse de farkında olmamış. Aç açına kalmış koğuşta. Bir gün ranzalardan birinde ölüsünü bulduk."

BBG'de 13 ya da 14 kişi bir kediciğe bakamadılar..

Öyle ayna karşısında saatlerce saç yağlamalar, gitarla hüzüne soyunmalar, şangır şungur göbek atmalar.. Feci şımarık "Tatar Güzeli Sulhiye"ler, arabesklerle kıvır kıvır kıvırtmalar.. Ve bir boş laflar cehennemi.. Oyuncular artık sahnede değil, bu tür programlarda..

Ve o kedicik bahse girerim ne üstüne basıldığı, ne de deterjanlı su içtiği için öldü..

O kedi, uzun laftan, vırvırdan, dırdırdan, aptoloş kavgalardan, dedikodudan ötürü can verdi..

Amman ha, siz de dikkat edin..

Ha, bu arada ben yetkili bir kişi olsaydım, bütün bu güya yarışmacıları diskalifiye ederdim.

Gidip kendi köy, kasabalarında ağlaşsınlar diye.. Böyle paraya, böyle şöhrete de höst kere höstt!..

İletişim için faks: (0212) 281 58 40



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır