kapat
15.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 ŞAMDAN
CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

İçimizdeki casus

Ülkemize gelen yabancı diplomatlar, tarihte de Türkiye gündemini meşgul etmiş. Özellikle de casusluk yapanlar... Avusturya İmparatoru Ferdinand'ın Kanuni Sultan Süleyman nezdindeki sefiri Busbeck, hükümdarına Türkler hakkında verdiği raporunda, başarının sırrını askeri sanayinin gelişmesine bağlamış ve casusluğun mükemmelliği üzerinde durmuştu.

Busbeck, bir yazardır ama üstüne üstlük diplomat bir casustur. Osmanlı İmparatorluğu hakkındaki gözlemlerini seyahatnamesinde ortaya koyabilecek kadar da yetkin bir uzmandır.

Balkanların kaynadığı dönemlerde İstanbul ve Selanik gibi merkezler diplomat casusların cirit attığı şehirler olmuştu.

Bulgar ordusunun Çatalca önlerine geldiği dönemlerde İngiliz Dışişleri'nin, İstanbul ve Trakya'daki durumu öğrenme çabaları da yoğunlaşmıştı. Sefir Lawter bu konudaki istihbarat raporlarını Dışişleri Bakanı Grey'e 25 Kasım 1912 de 994 numara ile göndermişti. Diyordu ki: "İmparatorluk Savunma Konseyi'ne bilgi vermemi isteyen 9 Kasım tarihli ve 507 numaralı talimatı almakla şeref duymaktayım. Direktifleriniz gereğince İngiliz konsolosluk memurlarına, kendilerine ait muhtelif bölgelerdeki durum hakkında bilgi alabilmek amacıyla talimata uygun sirküler gönderdim."

Raporlar genellikle savaşın İstanbul ve Marmara bölgesinde, Osmanlı Devleti'ni ne derece etkilediğini analiz ediyordu. Raporda demiryollarından denizyolları ve sosyal hayata kadar her konuda bilgi veriliyordu.

Birinci Dünya Savaşı'nda Arap topraklarının kan gölüne dönmesi ve Osmanlı'nın çöllerde erimesinde sabotajcı ve kışkırtıcı ajan olarak çalışan Lawrence, tarihin en önemli isimlerinden biri olarak bilinir. Bilinir ama İstanbul'da kimlerden feyz ve direktif aldığı pek söylenmez. 15 Aralık 1910'da İstanbul'a gelmiş ve İngiliz Sefareti'nde "Savunma Bakanlığı Gizli İşler Servisi Bölümü"nde Ortadoğu uzmanları ile çalışmıştı.

MİLLİ MÜCADELE
Osmanlı döneminde istihbarat ağları merkez İstanbul'dan Ortadoğu'ya yayılmış ve özellikle Birinci Dünya Savaşı'nda etkin rol oynamıştı. Bu faaliyet, mütareke ve İstanbul işgalinde artacaktı.

Edward Noel, Kürt sorununu dinamitlemek için Doğu'ya gönderilmişti. İngiltere, Noel ve yanındakilerin bilimsel araştırmalar yapan uzmanlar olduğunu "Resmi dil" ile açıklıyordu. Diyarbakır'da bir "Kürt Kulübü" oluşumunu Vali Vekili Mustafa Bey, Mustafa Kemal'e bildirmiş (8 Haziran 1919), Atatürk ise buna şu cevabı vermişti: "Bütün milletin beka ve istiklalini kurtarmak için birleştiği şu tarihi günlerde, bir ecnebi devletin himayesine sığınmak suretiyle zelil ve esir yaşamayı tercih edenlerin cemiyetinin dağıtılması pek vatani ve zaruri olmaktadır." (Nutuk)

Diyarbakır'da alınan önlemler üzerine rota bu kez Malatya'ya çevrilecek, Noel, Ali Galip ile işbirliği yapacaktı. 23 Eylül'de İngiliz Siyasi temsilciliğine şu yazıyı göndermişti: "Mustafa Kemal'in yarattığı durum tehlike arz ederse Bedirhanlar'la diğer bazı Kürtleri kullanabiliriz?" Nereden mi aldık bunu? İngiliz Devlet Arşivi, Dışişleri Bakanlığı Belgeleri No: 455 ve 4193/141322 Kidston'un 18.12. 1919 tarihli yazısından...

İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiserliği Siyasi memurlarından Tom Hohler, Noel'i "fanatik bir Lawrence" olarak nitelemişti. 5 Ağustos 1918'de Komiser Vekili olarak Doğu Masası Şefi Kidston'a yazdığı mektupta bakın ne laflar ediyor: "Burasının (İstanbul'un) Türkler tarafından yönetilmesine son vermek için, şimdiki koşullardan yararlanmazsak çok yazık olacak. Bu şehri sözünü edebileceğimiz herhangi bir yönetim altında görmeye hazırım. Yeter ki bu Türk yönetimi olmasın... Çünkü bir domuz ahırını bile yönetecek yetenekte değillerdir." (Dış İşl. Siyasi belgeleri, sınıf 371)

Hohler İstanbul'dan giderken, gerçeği görmüştür. Yani işgalcilerin apar topar kaçışını ve Rafet Bele ile ordunun İstanbul'a girişini. Tıpkı diğerleri gibi... Bismark'ın casusu Golç Paşa'nın, anıtını İstanbul'a dikecek kadar Avrupa hayranlığını hıyanete çevirenler, biraz tarih sayfası çevirseler daha doğru olacak...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır