kapat
07.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Bilinmeyen aşk dünyaları

Türkiye'de timsahların yaşamını merak etmiş kaç kişi vardır bilemeyiz ama, sanırız ki hiç kimse timsahların yaşamı hakkında bir kitap yazmamıştır.

"Timsahların yaşamını merak etmek önemli midir?" diye de sorulabilir. Ancak bu yanlış bir sorudur. İnsandaki merak güdüsü "bilinmez"in peşine düşerken "önemli-önemsiz" ayırımı yapamaz. Çünkü bilinmeyen bir konunun önemli mi, önemsiz mi olduğu daha önceden saptanamaz. Merak güdüsü gelişmemiş bir kişiye bilmediği konuların hepsi önemsiz görünür. Timsahların yaşamı da, Paganini'nin keman konçertosu da...

Onun için merak güdüsünün gelişmişliği, yaşam ufuklarının darlığıyla orantılıdır. Yaşam ufukları dar kalmış bir insan ise hiçbir şey yaratamaz. Yaratılmış şeylerden de fazla bir şey anlamaz. Onun gözünde Diderot da "ne olmuş yani"dir, El Greco da....

Timsahlar, çeneleriyle kuyrukları olağanüstü güçlü; çok kalın, pütürlü bir kabukla zırhlanmış; bir ton ağırlığında korkunç canavarlardır.

Ve bu testere dişli, acımasız ve çirkin canavarların aşk yaşamları, aklın almayacağı kadar güzel bir şiirdir.

Bir kez timsahlar monogamdırlar. Erkek dişisini seçtikten sonra ikisi de birbirinden ölünceye dek, yani yüz yılı aşkın bir süre asla ayrılmazlar.

Genç bir timsah, başka timsahlarla birlikte uyuklamakta olan genç bir bayan timsahı gözüne kestirdiği zaman; karşısına kadar yüzerek, suları köpürtmeye, delikanlılığını kanıtlayacak yiğitlik gösterileri yapmaya başlar. Bayan timsahın çevresindeki timsahlara posta koymaya kalkarak, hepsini tek tek oradan uzaklaştırır. Sonra yine sulara dalıp kuyruğuyla köpürtür de köpürtür suları.

Derken bu kadar afiye ve yiğitliğe dayanamayan bayan timsah da, uyukladığı kıyıdan süzülüverir suların içine... Ve iki genç timsah çevrelerinde halkalanmış olan öteki timsahların ortasında, harika bir düğün dansı yapmaya koyulurlar.

Sonunda dişi timsah gelir, erkek timsahın göğsüne dayar başını ve bir süre öyle durur. Eş eşini seçmiş, düğün töreni tamamlanmıştır.

Dişi timsah hamile kaldıktan sonra, yumurtalarını güneş gören kuytu bir kıyıdaki kumsala yumurtlar. Ve yumurtaların belirli bir sıcaklıkta kalıp canlanması için de, hepsini usulca kuma gömer. Üç ay süreyle, hiçbir şey yiyip içmeden, gece gündüz bekler yumurtaların başını...

O sırada erkek timsah da dişisinin karşısındaki sularda nöbet tutmakta, sağı solu kolaçan etmektedir.

Üç ayın bitiminde dişi, kumları eşip yumurtaları çıkarır ve yavruların kabuklarını kırmasını kolaylaştırmak için; o korkunç ve güçlü dişleriyle, sanki bir kurabiye tutuyormuş gibi, yumurtaları tek tek çatlatıverir.

Minik timsahlar kıvıl kıvıl çıkarlar yumurtalardan. Anne timsah, kocaman ağzını alabildiğine açarak aşağı yukarı sayıları yirmiyi bulan yavru timsahların hepsini ağzının içine alır ve açık çenesiyle sulara girerek yavrularını sulara bırakır.

Tüm timsahlar da sulara dalmışlar, yeni doğan yavrulara "hoşgeldiniz" demek için yarı bellerine kadar doğrularak, omuz omuza yavruların karşısına dizilmişlerdir.

İnsanın uzaktan seyrederken dahi içinde tiksinti ve ürperme duyduğu, sönük ve kıpırtısız bakışlı canavar timsahların, kendi öz yaşamlarındaki dünyaları; bu kadar renkli, duygulu ve sevecendir. Hatta insanlarınkinden bile daha sevecendir.

Timsahların yaşamını merak etmek o kadar önemli midir?

Önemlidir.

Solucanların yaşamını, beyaz karıncaların yaşamını, istiridyelerin yaşamını merak etmek de önemlidir. Çünkü hem doğa, hem de doğadaki "yaşam" önemlidir. Bunun bilincine varmayınca, insanlar dahi birbirlerinin gözlerinde önemsizleşmeye başlarlar. Bir Rumeli deyimiyle "Ahmet'in öküzü, bakar iki gözü" olurlar.

Everest'in tepesini merak etmek de önemlidir. Büyük Okyanus'un dibini merak etmek de... En azından hangi bakanın yerine hangi bakanın geleceğini merak etmek kadar önemlidir.

Bizim tarihimizde de çocuklara oyuncaklar armağan etme geleneği yaygınlaşsa ve oyuncak yapımcılığı, köklü bir yaratıcılık kurumu olarak biçimlenseydi; bizim merak güdülerimiz de, kuşaklar boyunca çok daha fazla bilenecekti.

Oyuncaksız yetişmiş çocuklarda merak güdüsü nasırlaşmaya uğrar. Timsahların yaşamını merak etmek de önemli gelmez onlara, Vezüv Yanardağı'nın içini merak etmek de...

Tarihsel arşivlerin değerlendirilmemesinin de nedeni meraksızlıktır. Okuma ve araştırma yüzdesinin düşüklük nedeni de meraksızlıktır. Tanzimat'tan bu yana sürüp gelmiş olan toplumu kalkındırma çabaları, merak güdüsündeki sıskalığı bir türlü görememişlerdir. Görselerdi önce çocuklar için meraklı oyuncaklar yapmak gerektiğini hemen anlarlardı. Ve anlarlardı ki, birçok şeyin oyuncağa çevrilmesinin nedeni, çocukların vaktiyle oyuncaksız yetişmiş ve doğayla doğadaki yaşamı yeterince merak etmemiş olmasındandır.

Not: 13 yıl önce yazılmış bir yazı... "1,2,3,4,5,6,7,8,9,10"dan...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır