Keşke tartışma, yılbaşı eğlencesi üzerine bir Müslüman-Batıcı saflaşması şeklinde gelişmeseydi de, "eğlenme sanatı" üzerine biraz kafa yorabilseydik...
Ama olmadı. Yılbaşının yaklaşmasıyla birlikte malum tartışma yine başladı.
Bu ülkeyi televizyondaki tartışma programlarından izleyenler sanırlar ki, Türkiye'de iki tip eğlence biçimi var: Bir kısmı sürekli ilahiler okuyup dua ediyor, diğerleri de "günaha batmış geceler" yaşıyor!
Bu saflaşmanın bir hayal ürünü olduğunu bilmek için bırakın bu ülkede doğup büyümüş olmayı, birkaç ay yaşamak bile yeterli aslında.
Ama buna rağmen, her yıl bu tartışma açılır, televizyon programları yapılır. Ve SP'nin yaptığı gibi, "günaha batmış geceler" lanetlenip yılbaşı kutlamalarına karşı kampanyalar açılır.
Peki neden yapılır bu çıkışlar?
Çünkü sembol tokuşturmak, bir siyasi hareket için kendini hatırlatmanın ve başka siyasi akımlarla araya sınır çekmenin en pratik, en zahmetsiz yoludur. Atatürk'e saygı duruşuyla Fatiha'yı karşı karşıya getirivermek, kaldırım taşlarını yeşile boyamak, Noel ağacını boykot etmek, hindi-tavuk saflaşması yaratıp tavuktan yana tutum almak, baleyle mehter marşını tokuşturmak, "farkı" ortaya koymanın ve seçmeni bir ölçüde tatmin etmenin en önemli yolu haline gelir.
Evet, yılbaşı eğlenceleri etrafında gelişen tavır; özünde İslami duyarlılığı yüksek siyasi hareketlerin, kendi kültürlerini, kendi yaşam tarzlarını toplumun bütününe önermeleridir. Yani bir "Kültür Devrimi" isteğidir.
Aslında ideolojik çıkışlı her siyasi hareketin gönlünde bir kültür devrimi yatar. Hepsi de hiç girmemeleri gereken bir alana girer, topluma nasıl yaşaması gerektiğini empoze etmeye çalışırlar. Kendi kültürlerini, kendi doğru bildikleri yaşam tarzını topluma egemen kılabilecekleri bir kültür devriminin hayaliyle yaşarlar.
Ama toplumların hiçbir kültür devrimine pabuç bırakmadıkları, bütün kültür devrimlerinin tersine teptiği o kadar açık seçik ki artık; böylesi show'lar, ancak toplumu dönüştürmeye değil, sadece kendi farkını bir kez daha hatırlatmaya yarayabilir.
Öyle ya, ekonomik krize "İslami çözüm" bulmak kolay değildir. IMF reçetelerinin İslami versiyonu da yoktur. Kıbrıs sorununu İslami yoldan halletmek mümkün değildir. Aile namusunu kirleten uydu yayın sinyallerini geri çevirecek ruhani güçler de yoktur ortada. Ama, yılbaşının karşısına bayramı, hindinin karşısına tavuğu koyup biraz tantana çıkardınız mı, kolay yoldan "alternatif" bir siyasi akım görüntüsü yaratıverirsiniz.