kapat
30.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Kültür devrimi özlemleri

Keşke tartışma, yılbaşı eğlencesi üzerine bir Müslüman-Batıcı saflaşması şeklinde gelişmeseydi de, "eğlenme sanatı" üzerine biraz kafa yorabilseydik...

Ama olmadı. Yılbaşının yaklaşmasıyla birlikte malum tartışma yine başladı.

Bu ülkeyi televizyondaki tartışma programlarından izleyenler sanırlar ki, Türkiye'de iki tip eğlence biçimi var: Bir kısmı sürekli ilahiler okuyup dua ediyor, diğerleri de "günaha batmış geceler" yaşıyor!

Bu saflaşmanın bir hayal ürünü olduğunu bilmek için bırakın bu ülkede doğup büyümüş olmayı, birkaç ay yaşamak bile yeterli aslında.

Ama buna rağmen, her yıl bu tartışma açılır, televizyon programları yapılır. Ve SP'nin yaptığı gibi, "günaha batmış geceler" lanetlenip yılbaşı kutlamalarına karşı kampanyalar açılır.

Peki neden yapılır bu çıkışlar?

Çünkü sembol tokuşturmak, bir siyasi hareket için kendini hatırlatmanın ve başka siyasi akımlarla araya sınır çekmenin en pratik, en zahmetsiz yoludur. Atatürk'e saygı duruşuyla Fatiha'yı karşı karşıya getirivermek, kaldırım taşlarını yeşile boyamak, Noel ağacını boykot etmek, hindi-tavuk saflaşması yaratıp tavuktan yana tutum almak, baleyle mehter marşını tokuşturmak, "farkı" ortaya koymanın ve seçmeni bir ölçüde tatmin etmenin en önemli yolu haline gelir.

Evet, yılbaşı eğlenceleri etrafında gelişen tavır; özünde İslami duyarlılığı yüksek siyasi hareketlerin, kendi kültürlerini, kendi yaşam tarzlarını toplumun bütününe önermeleridir. Yani bir "Kültür Devrimi" isteğidir.

Aslında ideolojik çıkışlı her siyasi hareketin gönlünde bir kültür devrimi yatar. Hepsi de hiç girmemeleri gereken bir alana girer, topluma nasıl yaşaması gerektiğini empoze etmeye çalışırlar. Kendi kültürlerini, kendi doğru bildikleri yaşam tarzını topluma egemen kılabilecekleri bir kültür devriminin hayaliyle yaşarlar.

Ama toplumların hiçbir kültür devrimine pabuç bırakmadıkları, bütün kültür devrimlerinin tersine teptiği o kadar açık seçik ki artık; böylesi show'lar, ancak toplumu dönüştürmeye değil, sadece kendi farkını bir kez daha hatırlatmaya yarayabilir.

Öyle ya, ekonomik krize "İslami çözüm" bulmak kolay değildir. IMF reçetelerinin İslami versiyonu da yoktur. Kıbrıs sorununu İslami yoldan halletmek mümkün değildir. Aile namusunu kirleten uydu yayın sinyallerini geri çevirecek ruhani güçler de yoktur ortada. Ama, yılbaşının karşısına bayramı, hindinin karşısına tavuğu koyup biraz tantana çıkardınız mı, kolay yoldan "alternatif" bir siyasi akım görüntüsü yaratıverirsiniz.

***
Yılbaşı, zaman çizgisine diktiğimiz bir kilometre taşından başka bir şey değildir.

İnsanoğlu zamanı kuyumcu terazisine vurup önce yıllara, ardından mevsimlere, aylara, haftalara günlere saatlere ayırıp bölük pörçük etse de, bütün bu bölünmelerin bir oyun olduğunu bilir. Zaman, ne İsa'nın doğumunu, ne de Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye göçünü hiç umursamadan; sessiz, gösterişsiz ve kesintisiz bir şekilde akar da akar. Ne çarşambanın perşembeye devrildiği bir nokta vardır aslında, ne de 2001'in 2002'ye...

Evet, zaman akar da akar. Ama bu akış sulama kanallarının içindeki suyun akışına değil, nehirlerin akışına benzer. Kimi zaman ovanın birinde göllenip dinlenir, kimi zaman bir yardan aşağı uğultularla dökülür. Zaman, saatin tik taklarının monoton ritmine benzeyen biteviye bir süreç değil; yaşayan, bekleyen, bazen dinginleşen, bazen coşan bir hayat yaşar.

Zaman kendi hayatını yaşar ve çoğumuz onun hayatı içinde bir ömür boyu nehir kıyısına uzanmış ağaç kökleri dibinde bekler dururuz. Kimimiz kendimizi akıp giden sulara bırakır ve hayatımızı onun akış hızına terkederiz. Aslında kendi hayatımızı değil, zamanın hayatını yaşamaktır bu.

Eğer siz de, nehre düşmüş bir çınar yaprağı üstüne bağdaş kurmuş bir kurbağa gibi akıp gidenlerdenseniz; Noel ağacı tartışmalarına, hindi-tavuk saflaşmalarına kulağınızı tıkayın ve gelin bu yılbaşı kendinize bir iyilik yapın:

Suya atlayın ve kendi kollarınızla yüzmeye çalışın.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır