kapat
30.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı...

2001 yılının da son pazarına geldik işte... Geçip giden yılların değişmeyen bir özetini yapmaya kalksak ne yazardık acaba?

Aklıma, 19. Yüzyıl'ın ünlü saz şairlerinden Ruhsati'nin bir koşması geliyor:

Bir vakte erdi ki bizim günümüz

Yiğit belli değil mert belli değil

Herkes yarasına derman arıyor

Dava belli değil dert belli değil

***
Farkeyledik ahir vaktin yettiğin

Merhamet çekilip göğe gittiğin

Gücü yeten soyar gücü yettiğin

Koyun belli değil kurt belli değil

Çağların dışında kaldığınızda, ister istemez Ruhsati de taze kalıyor.

Hayatında hiç yalan söylemediği, hiç haksızlık etmediği, hiç haram yemediği için, ölünce hemen cennete giden bir siyasetçi; gökler katından yeryüzüne bakarken:

- Ah diyormuş, şu Kemal Derviş'e nasıl imreniyorum, bir bilseniz...

Meleklerden biri sormuş:

- Peki, neden imreniyorsun?

- Ben cennete geldiğimde, boş oturmaktan canım sıkılmaya başlamıştı. Yüce Tanrı'dan bana küçük bir iş vermesini niyaz etmiştim. O da bana bir tırnak törpüsü verdi, "git Himalaya'yı törpüle" dedi. 7 bin yılda çarçabuk bitirdim işi. Ve canım sıkılmasın diye başka bir iş daha rica ettim Tanrı'dan... Bu kez Tanrı, bir çorba kaşığı verdi bana, "git Pasifik Okyanusu'nu boşalt" dedi.. 20 bin yılda onu da bitirdim. Boş durmaktan yine başladı canım sıkılmaya. Oysa sonu hiç gelmeyecek bir işle, Türkiye'nin ekonomisini düzeltmekle uğraşıyor Kemal Derviş. Onun için imreniyorum kendisine...

Avrupa Birliği'nin önde gelen sözcüleri kendi aralarında Türkiye'nin durumunu konuşuyorlardı.

Bir Fransız diplomat:

- Türkiye'nin, Avrupa Birliği ile olan ilişkileri, aceminin acemisi bir zamparanınkine benziyor, dedi. Vaktiyle adamın biri çapkınlık yapmak ister, bir türlü başaramazmış. Arkadaşları akıl öğretmişler kendisine:

"- Hoşlandığın kadına önce kur yap", demişler.

"- Nasıl kur yani?"

"- Ne güzel gözlerin var," de. Müzik sever misiniz, diye konuşma aç. Okuduğu romanları sor. Giysilerini beğen falan filan...

Adam:

"- Peki", demiş.

Ve bir gün, bir tren kompartımanında genç bir kadına rastlamış. Bir süre kadına baktıktan sonra:

"- Gözleriniz ne güzel", demiş.

Kadın gülümseyerek:

"- Mersi", demiş.

Adam susmuş susmuş, arkasından:

"- Müzik sever misiniz", demiş.

"- Çok. Özellikle senfonileri.."

Adam yine susmuş. Sonra:

"- Hangi romanları okuyorsunuz", demiş.

"- Elime ne geçerse..."

Ve yine susmuş adam. Derken:

"- Robunuzu pek beğendim, demiş".

"- Sahi mi, çok teşekkür ederim..."

Adam bir süre daha susmuş. Sonunda:

"- Bu kadar kur yeter", demiş. "Haydi soyun da, yat bakalım şuraya.."

Fransız diplomat güldü:

- Ankara da, dedi; gereken koşulları tamamlamak yerine, "bu kadar kur yeter" diyerek, girmek istiyor Avrupa Birliği'ne...

Üç dişi kedi, yeni yılı karşılamak için bir damda buluşmuşlar. Bir tanesi:

- Benim, demiş, İran kırması güzel yavrularım olacak yakında..

İkincisi:

- Benim de, demiş, Siam kırması..

Üçüncüsü:

- Ben, demiş, kriz kurbanıyım. Ne doğuracağımı bilemiyorum. O sırada kafam çöp tenekesindeydi...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır