Yılın son yazısında ekonomiyi değerlendiriyoruz. 2001'e epey karamsar girmiştik. Ama beklenenin çok ötesinde kötü bir yıl oldu. Yıla kriz bekleyerek giren karamsarları bile şaşırttı.
19 Şubat'ta patlayan Sezer-Ecevit kavgasının krizi tetiklediği konusunda bir tereddüt yok. Buna karşılık ekonominin nasıl bu kadar kırılgan hale geldiği ve TL'nin üç gün sonra dalgalanmaya bırakılmasının neden bu kadar büyük bir çalkantıya yol açtığı sanırım uzun süre tartışılacak.
Tarihe iki kayıt düşmekte yarar görüyoruz. Bir: Şubat krizini öngörmedik. Aynı şey Kasım krizi için de geçerli. İki: kriz çıktıktan sonra da kurun serbest bırakılmasına karşı çıktık.
21 Şubat günü yazdığımız ve 22 Şubat'ta yayınlanan yazımızda, tereddütsüz şekilde kur çapasının devam etmesi gerektiğini savunmuştuk. Maalesef rotatifler dönmeye başlarken kur çapası terkedildi. Geriye dönünce, yanıldığımızı kabul etmek zorundayız. Dalgalı kur hiç şüphesiz Türkiye'ye kısa dönemde çok büyük bir bedel ödetti. Fakat başka türlü olamazmış. Nominal çapa deneyimini başarıya götürme fırsatını Türkiye 2000 yazında kaybetmiş. Biz bu gerçeği kabullenememişiz.
2001'de yaşanan krizin yakın tarihin en büyük ekonomik krizi olduğunu söylemek sanırım abartma olmaz. Tek anlamlı mukayese 1978-79'da gene Ecevit'in başbakanlığı sırasında yaşanan büyük krizle olabilir.
Ya 1994'deki devalüasyon, yüzde 6'lık varan küçülme, yüzde 150'lere varan enflasyon? Evet ama 1994'ün ekonomiye verdiği yapısal hasar çok daha azdı. Nitekim 1995'in ikinci çeyreğinde ekonomi çok hızlı bir U-dönüşü yaparak krizden çıkmıştı.
2001'i Türkiye'nin tüm geçmiş ekonomik krizlerinden ayırdeden bir özelliğini vurgulamalıyız. Ekonomi çok kapsamlı ve üstüne IMF destekli bir yapısal dönüşüm programının ortasında krize giriyordu.
Bundan önceki krizler şu yada bu şekilde kötü yönetilmiş bir dönemin sonunda ortaya çıkmıştı. Hepsinde, kriz ekonomiyi vurduktan sonra IMF ile anlaşmaya gidilmişti.
1978-79'la 2001 arasındaki benzemezlik buradadır. Yoksa sonuçları itibariyle benzerlikler ağır basmaktadır. 1978-79 Turgut Özal'ı ekonominin yönetimine getirdi. 1960'larda başlayan yanlış sanayileşme modelinin terk edilmesi ile sonuçlandı.
2001 Kemal Derviş'in Türkiye'ye dönmesini sağladı. 1989'dan bu yana yüksek enflasyon ve büyük kamu açıkları ile yapay şekilde sürdürülen yapının dönüşümünü hızlandırdı.