kapat
30.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Olan oldu, 2002'de patlayacak balon yok

Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın 19 Şubat'taki tartışması son 20 yılda kurduğumuz borçlanmaya dayalı ekonomik balona toplu iğne gibi battı, 2001 balonun patladığı yıl oldu.

* 2000'de milli gelirimiz 201 milyar dolardı. Yüzde 8 dolayında çıkması beklenen ekonomik daralma yanında devalüasyonun da etkisiyle bu gelirimiz 200l'de 149 milyar dolara inecek. Tam olarak 52 milyar dolarlık bir kaybımız var. Bu kayıp da işverenden işçiye, esnaftan çiftçiye, tasarruf sahibinden memura kadar herkese yansıdı.

* Önce bankalarımız battı. 19 banka sistemden çekildi. Bu bankaların Hazine'ye maliyeti 12.5 milyar doları buldu. Kamu bankalarına gizlenmiş 20 milyar dolarlık görev zararlarının da eklenmesiyle iç borç stoku 54.2 milyar dolarlık düzeyinden bir yılda 80 milyar dolar civarına yükseldi. Devalüasyonun eritmesine karşılık iç borçlar dolar bazında yüzde 48 arttı.

* Dış borç stokumuzun 75 milyar doları kamu sektörüne ait. Bu durumda kamu iç ve dış borç toplamı 155 milyar dolara varıyor. Bu da 149 milyar dolara inecek milli gelirin yüzde 104'ü demek. Bu rasyo şüphesiz Türkiye'yi dünyanın en borçlu ülkeleri arasına sokuyor. Dış borçlarını ödemede zorlandığı için kaosa giren Arjantin'de bile bu rasyo bu kadar yüksek değil.

* Bu borca karşılık Hazine 2001 borçlanmalarını ortalama yüzde 96.5 gibi oldukça makul bir faizden yaptı. Yılın enflasyonu bu orana çok yaklaşacak. Yani kriz yılında para sahipleri Hazine'ye devalüasyonun altında bir orandan borç verdiler. Döviz bazında kayıplı çıktıkları ve milli gelirdeki 52 milyar dolarlık kayıptan kendi paylarına düşeni aldıkları kesin.

* Şirketler devalüasyonun ve yüksek faizin kıskacına girdi. Maliyetleri çok yükseldi. Ekonomideki daralmaya paralel satışları da düştü. Artan maliyetlerini fiyatlara yansıtamadılar. Şirketler karlılıklarını kaybetti. Borsadaki şirketlerin yarıdan çoğu ilk kez zarar açıkladı.

* Ekonominin daralması işsiz sayısını patlattı. Yaklaşık 1.5 milyon kişi işini kaybetti. İşini koruyanların ücretleri düştü. Çalışanlar da bu yıkımdan payını almış oldu.

* Kriz hisse senetlerinin büyük değer kayıplarına yol açtı. Yılbaşında 1.40 cent olan borsa endeksi 17 Eylül'de 0.43 cente düştükten sonra yılı 0.96'dan bitirdi. Son üç ayda dolar bazında yüzde 123 artması bile yıllık bazda yüzde 31 kaybettirmesini önleyemedi.

* Ekonomideki kötü kaderimiz ABD'ye saldırı ile döndü. Bu olay, dünya ekonomilerinin en bunalımlı iki ülkesinden birini çekip yukarı çıkarırken diğerini uçurumdan aşağı itti. IMF, 11 Eylül sonrasında Arjantin'i kaderiyle başbaşa bıraktı, 1.3 milyar dolarlık krediyi bile vermedi. Türkiye'ye ise bunun 10 katı yeni bir kredi açtı. Bu da ekonomide beklentilerin değişmesini ve 2002'de kamu borçlarının çevirilebilirliğini sağlayarak krizde kaderimiz döndürdü.

* 2001'deki kriz ile dünya başımıza yıkıldı. Enkazı kaldırmaya ve yeni bir ekonomik yapı için altyapıyı kurmaya başladık. Bankacılık sektörünü yeniden yapılandırmayı tamamlamak üzereyiz. Ardından Varlık Yönetim Şirketinin hayata geçmesi ve bankaların sermaye yapılarının güçlendirilmesinin etkisiyle sıra reel sektöre gelecek. Bankalarda olduğu gibi,reel şirketlerde de elenme olacak, iflaslar 2002'de resmileşecek. Birleşmeler, satın almalar gerçekleşecek.

* Bankaların sağlamlaştırılması, şirketlere kredi akışının başlaması, kamunun küçülmesi ve yapılacak yeni düzenlemeler ile 2002 yeni ekonomik yapının ortaya çıkacağı, üretimin canlanacağı bir yıl olmaya aday. Üstelik ortada patlayacak bir balon da yok.

* En büyük risk- Bunun için gerekli psikolojik ortam var. Altyapı ve dış koşullar da hazır. Yeterki, hükümet veya hükümet ortaklarından biri "Tamam başardık, bu kadar yeter" diyerek ölümcül bir hata veya saflık yapmasın. Yoksa ikinci kez 10 milyar doları verecek birini gerçekten bulamayacağız.

* Sonuç- "Deneyim hep hayatın ustası olarak kalmıştır" Goethe



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır