kapat
10.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Gürese harcanan paraya yazık

Serbestten sonra grekoromende de güreşçilerimiz Dünya Şampiyonası'nda bekleneni veremedi. Sydney Olimpiyatları'nda güreş hakkındaki değerlendirmeleriniz sonrası bugün Türk güreşini nasıl görüyorsunuz?

Güreş hakkındaki düşüncelerim kamuoyuyla bağdaşmıyor. Belki bağdaşıyor da, çoğunluk bunları telaffuz edemiyor. Güreş dünyada tükenmiş. Televizyondan izliyorsunuz. Cezbedecek bir şey var mı? Katılanlar ve yöneticiler, dışında kimse yok salonda. 1980'den beri tüm olimpiyatlara gittim. En az seyirci toplayan spor güreş. Biraz Sydney'de vardı. Onlar sporun her türlüsüne meraklı. Onun dışında Rusya dahil, en uyduruk salonlarda 100-150 kişiyle... Olimpiyat da, dünya şampiyonası da böyle...

Olimpiyatlarda her spor dalı naklen yayınlanır, özetlerde her spor vardır. Bir tek güreş yoktur. Eurosport, devamlı önümde açık. Her türlü haber geçiyor Eurosportnews'ta... Ama ne serbest, ne de grekoromen dünya şampiyonalarından haber yok. Sırf TV'ler mi? Açın dünyanın önde gelen spor gazetelerini... L'Equipe'i, Corriere della Sport'u, La Gazzetta dello Sport'u... Haber bulamazsınız güreşten.

Ama biz atasporu efsanesiyle yıllardır zaten çok kısıtlı spor bütçesinin büyük bir bölümünü güreşe ayırırız. Şampiyon oluruz, kimsenin haberi olmaz. Dökülürüz, kimsenin haberi olmaz. Kendi kendimize gelin güvey oluyoruz. Buraya harcanan para ve emeğe yazık, günah. Dünya bu sporu unutmuş.

Güreşte alınan olimpiyat madalyası, hatta şampiyonluğu güzel değil mi?

Olimpiyatta bayrağının göndere çekilip, milli marşının çekilmesi müthiş bir keyif... Bunu yapanlar da bizde genelde halterciler ve güreşçiler. Ama gönül ister ki, bunu atletizmde, yüzmede yapalım. Bütün dünya bizimle birlikte izlesin. Amaç olimpiyatta bayrak çektirmekse, işin çok iyi organize edilmesi lazım. Sydney'de güreşin perişan halde olduğunu gördük. Hem sportif açıdan hem de spora karışmış başka faktörler açısından. Güreş bir irtica yuvası olmuş. Güreşlere gelen Türk seyircisinden dahi korktum. Sydney'de bir sürü Türk var. Güreşe gelenler sadece belli bir görüşte olanlar. Minderde güreşiliyor, tribünlerde tekbir getiriliyor. Spor sahası ibadet yeri değil. Belli ki orada siyasal islam gösterisi yapıyorlar. Niye? Çünkü bu kafada sporcu var minderde. Fikret Ünlü bunların hepsini gördü, yaşadı orada. Ahmet Ayık bana tüm dehşeti anlattı ve "Bu işi bırakıyorum" dedi. "Yapma şampiyon" dedim. "Bu mücadeleyi ancak sen sürdürebilirsin."

Ünlü de benimle aynı fikirde olmalı ki, bütün dönüş yolculuğu Ayık'ı istifadan vazgeçirmeye çalıştı. Kesin bırakmaya kararlı Ahmet Ayık, başkanlığa yeniden aday oldu. Ama Saadettin Tantan, Osman Şansal lehine devreye girince, Ünlü Ahmet Ayık'ı terketti; ortada bıraktı. Şansal kazandı. Ünlü'nün ateş püskürdüğü bütün o güreşçiler, mindere çıkmayanlar, ay-yıldız takmayanlar hepsi affedildi. Sonuç: Dünya şampiyonalarında bir Sydney hezimeti daha yaşadık.

Grekoromen de sürpriz değil
Son dönemde grekoromende iyi güreşçilerimiz olduğu ve onların serbestteki bozgunu unutturacağı söyleniyordu.

Grekoda da çöküntünün işaretleri geliyordu. Orada da büyük bir temel yok. Birkaç isim kalmış. Atlanta'daki Hamza Yerlikaya ile Sydney'deki arasında dağlar kadar fark vardı. Atlanta'da Sapunov'un öğrencisi, dünyanın en iyi grekoromencisi Hamza vardı. Sydney'de Sapunov'dan kalan mirası bitirmekte olan bir Hamza ve 2001 dünya şampiyonasında da sıfırı tüketen bir Hamza izlendi.

Kimse güneşi balçıkla sıvamaya kalkmasın. Türk güreşinin yeniden doğuşu, yükselişi Sapunov ve Şahmuradov'un göreve gelmeleriyle başladı. Bunlar sıfırı tüketmiş güreşimizin temellerini yeniden attılar. Çok iyi güreşçiler yetiştirmeye başladılar. Ama bizim geri zekalı ırkçı kafamız bu dünyanın en iyi iki güreş hocasını yedi. İkisini de gönderdik. Türk güreşçilerini, Türkler'e emanet ettik. İşte sonuç. Bilimin milliyeti, devleti, ırkı, dini olmaz. Spor da bir bilimdir. Nerede Sapunov'un, Şahmuradov'un takım halinde dünya, olimpiyat şampiyonluğuna yarışan ekipleri, nerede bugünün ahı gitmiş, vahı kalmış döküntüleri? Dünya şampiyonu sıfatıyla mindere çıkan Nazmi Avluca üç künde atıyor üst üste, hepsinde altta kalıp 6 puan veriyor. Hadi biri kaza... Üçü de kaza olur mu? Ama adam bitmiş. Rakibini kaldırdığı zaman kendisini dengeleyemiyor.

Ata sporu nasıl canlanır?
Bir de oruç konusu var? Ramazana denk gelmesi yüzden başarısızlık yaşanmış olabilir mi?

Bu konuya girmek istemiyorum, ama irticanın güreşin ne kadar içinde olduğunu Sydney'de gördükten sonra oruç tutmaları bana garip gelmez. Ama mesele bu değil, mesele köklü.

Türkiye üç kararı vermek zorunda:

1- Güreşe bu kadar yatırım yapmaya değer mi?

2- Güreşi siyasal islamdan kurtarmak gerekiyor mu?

3- Güreşi eski günlerine döndürmek için milliyetine, ırkına, dinine bakmadan hoca getirilmeli mi?

Bunların üçüne birden evet demiyorsak boşuna uğraşmayalım. Aslında bu soruları önce doğrudan Fikret Ünlü'ye sormam gerek. Sydney'de her şeyi gören Ünlü ile, burada her şeyi unutan Ünlü arasında dağlar kadar fark var. Güreşimizin bulunduğu durumda Fikret Ünlü'nün de büyük suçu var. Sakın bana "Seçimi güreş camiası yaptı" demesin. Ahmet Ayık'ı nasıl ikna edip sonra ortada bıraktığını kendisi de biliyor, Ahmet Ayık da...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır