kapat
10.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Gelinin güveyi olmak

Kıbrıs ve Avrupa Ordusu konularında Ankara'nın attığı yapıcı adımlar Türkiye-AB ilişkilerini yumuşattığı gibi, ABD Dışişleri Bakanı Powell'ın Ankara'yı ziyaretinde yapılan görüşmeleri de etkiledi. Görüşmelerde, Türkiye, baskı yapılan taraf olmaktan çıkıp, baskı yapan taraf haline geliverdi. Nitekim Ecevit, Powell'dan Kıbrıs müzakere sürecinin başarısı için Rum ve Yunanlılar'a iyi niyetli ve yapıcı hareket etmeleri yolunda etkin uyarılarda bulunmasını istedi.

Kıbrıs'ta iki toplum liderinin buluşması bahar havası yarattı. Denktaş'la Klerides davranış ve açıklamalarıyla çözüm umutlarını yeşerttiler. Ancak, bu sürpriz gelişme birtakım soruların zihinleri kurcalamasına yol açtı. Taraflar gerçekten çözüm istiyor mu? Yoksa tutumları taktik hesaplara mı dayanıyor? Müzakere sürecinden kalıcı çözüm çıkar mı?

Bu soruların isabetle yanıtlanabilmesi, önce tarafları masaya oturmaya ve tavır değiştirmeye sevkeden nedenlerin incelenmesini gerektiriyor.

Türkiye neden çözüm istiyor?
Ankara açısından önde gelen bir neden, Denktaş'ın ve arkasındaki Türkiye'nin Kıbrıs'ta çözümsüzlüğün esas sorumluları oldukları hususunda Batı kamuoyunda benimsenen görüşün Kıbrıs davasına zarar verdiğinin anlaşılmasıdır.

Diğer bir neden, AB'nin, Kıbrıs Rum kesiminin üyeliğine ilişkin olarak saptadığı takvimden kaynaklanıyor. AB, Helsinki Zirvesi'nde, Rum kesimini Kıbrıs sorunu çözümlenmese de 2002 sonunda üyeliğe kabul edeceğini, ancak nihai kararın "bütün ilgili unsurların dikkate alınarak" verileceğini kararlaştırmıştır.

Sözkonusu üyelik takvimi Ankara'yı, Rum kesiminin tüm Kıbrıs'ı temsil eden meşru devlet sıfatıyla AB'ye üye olmasının yaratacağı riskleri ve tehditleri değerlendirmeye sevketmiştir. Ortaya çıkan tablo, bölünmüş bir Kıbrıs'ın AB'ye katılmasının Türkiye'nin AB ile sürekli bir çatışma rotasına gireceğini göstermiştir.

Rum tarafının uzlaşma niyeti yok
Klerides'in müzakere masasına oturmasının temel nedeni ise taktiktir. Masadan kaçmış görünmemektir. Esasında, Rum tarafının çözüm diye bir sıkıntısı yoktur. AB, Kıbrıs'ı bölünmüş olarak dahi üyeliğe kabul edeceğini açıklayarak Rumlar'a istedikleri çözümü hediye etmiştir. Ayrıca, Atina'nın, Güney Kıbrıs üyeliğe alınmadığı takdirde vetosuyla AB'nin genişleme sürecini veto etme tehdidi de Rumlar'ın direncini artırmaktadır. Bu durumda, Rum tarafının müzakerelerde AB'ye girinceye kadar oyalama taktiği uygulayacaklarını söylemek yanlış bir tahmin olmaz.

Ancak, AB'de Fransa ve Hollanda gibi üyelerin bölünmüş bir Kıbrıs'ın alınmasının zarar vereceği kanısında olmalarının, Türk tarafının elini kuvvetlendiren husus olduğu unutulmamalıdır.

Washington da, Rum kesiminin tek taraflı olarak AB'ye katılmasının bölgedeki güvenlik dengelerini altüst edeceği ve NATO'nun etkinliğine zarar vereceğinden endişe duymaktadır. Ayrıca, ABD, teröre karşı geliştirdiği strateji bağlamında "laik-demokratik-Müslüman modelin" dünyadaki tek temsilcisi olarak önemli bir rol biçtiği ve yanında görmek istediği Türkiye'yi zaafiyete uğratacak bir gelişmeyi arzu etmez.

Bunların ışığında, yıllarca Türk toplumuna eşitlik tanımayan ve azınlık statüsünden daha fazlasını vermek istemeyen Rum tarafının, tutumunu değiştirerek Türk tarafıyla gerçek eşit kurucu ortaklık ilkesi üzerine kurulu bir devlet sistemini kabule yanaşabileceğini söylemek zordur.

Böyle olunca Denktaş-Klerides müzakerelerinde ilerleme sağlanması, büyük ölçüde, ABD'nin ve AB'nin Rum-Yunan ikilisini bu ilkeyi kabul etmeye ikna etme hususundaki kararlılıklarına bağlı olacaktır.

Görüleceği üzere Denktaş-Klerides buluşmasının çözüm yolunu açtığı şeklinde değerlendirilmesi, şu aşamada "geline güveyi olmaktan" başka bir şey değildir. Her şeye rağmen, Türk tarafının gelişmelere Ada'da bir fırsat penceresi açıldığı şeklinde bakarak bu durumdan bir çözüm doğrultusunda yararlanmak için azami gayreti sarfetmesinde yarar vardır.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır