kapat
10.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Adam satmak üzerine

Burası Türkiye kardeş!

Burada, konuşması gerekenler değil, ömrü billah ağzını açmaması gerekenler konuşur...

Peki kim düşünür?.. Orası meçhul!

Gazeteler, faul kafalı, Türkçe özürlü gazeteci mukallitleriyle dolup taşıyor. 40 yıldır "yazı"yı öğrenemeyen kütük kafalılar yetmedi, şimdi de tirbuşonla bir şişeyi açmaktan aciz gençleri tıkıyorlar içeri, ölü bilmem neyine pamuk tıkar gibi, hepsi tın tın.. Bu yazar çizer tayfasının en az yarısını evine göndereceksin, hem yararlı işlerde memlekete faydaları olsun hem de kamuoyu biraz başını dinlesin...

Tartışmaya gel

Gördünüz, Salkım Hanım'ın memeleri tartışılırken, konu Hamidiye alaylarına kadar gitti, ırkçı saldırı karşısında aslan gibi direnmesi gerekenler bile "Gelinine tecavüz eden paşa Kürt aşiretindendi" dediler, "Kürtler'in gelinlerine tecavüz etmesinde bir sakınca yok" demeye getirdiler zımnen, lafın başıyla kıçını tutturamazsan olacağı budur...

Hay tüküreyim sizin tarih tartışmanıza!..

Burjuva korkuyor

Sağlam meslektaşlar bu yargıdan münezzehtir. Bizim gibi hergün bütün basını okusanız, inanın, kafanızda yolacak saç kalmazdı.

Bu memleketin işadamı, devletten "finansal sopa" yeme korkusu ile ağzını açamaz, bir fukara Sabancı ağzına geleni söylüyor, koca Toyota'yı sırf rüşvet yüzünden Japonlar'a mektep ettiğini açıklayamadan tabii...

İşadamı dediğin zaten bizim buralarda yaratılan "halkçılık despotizmi" yüzünden servetinin tadını çıkarmaya da tırsar, gerçek burjuvalar, akşamları sokağa çıkıp kazandığı parayı harcayamaz göğsünü gere gere, evinde saklanır, laf çıkmasın, başına iş almasın, devletle papaz olmasın diye...

Bizim güya kamuoyu oluşturan zevat da, bu ikiyüzlü ortamdan asla rahatsız olmaz. Sol cilalı halkçılık despotizmini bile bile savunur, çünkü ondan beslenmektedir.

Yılların gazetecisi Dinç Bilgin, uydurma murakıp raporları ile "uymayan" suç hükümlerinin içine oturtulmak suretiyle, günah keçisi haline getirilmeye çalışılırken, birkaç yürekli gazeteci hariç kimsenin kılı kıpırdamadı.

Çoğu susmayı tercih etti, susmak burada haksızlığa katılmak anlamındaydı; birkaçı da hepten sefilleşti, "Prensipte DGM'lere karşıyım ama düşmanım yargılanıyorsa itirazım olmaz" diyebiliyor...

Türk nazillileri

Tipik Türk aydını, işte budur!..

Duruma göre binlerce standartlı, saray entrikacısı!.. Tabii ki Türk aydını değil "Türk nazillisi!" Biz oturduk, patron matron diye bakmadık, gazetecidir, meslektaşımızdır, hiç haketmediği bir muamele ile karşılaştı, dedik, suçsuzluğuna inandığımız için Dinç Bilgin'i iki kelime ile anlatmaya çalıştık, "vurmadan dinleyin" demeye getirdik, özellikle Zekeriya Temizel'in acayip hainliği var bu işte dedik, gerçekten de içten pazarlığı olmayan normal insanlar vaziyeti anladılar.

Ayıraç oldu

Fakat, karakterleri satmaya ve satılmaya müsait olanlar asla anlamadılar, anlamak istemediler. Sermaye piyasasını düzelteceğim derken dümdüz eden Zekeriya Temizel'in verdiği zarar bir tarafa, çok sayıda işadamına kelepçe vurulurken, Dinç Bilgin'in uğradığı "özel haksızlık", sadece bir işe yaradı, dolaylı olarak... Türk basınında kimlerin kalleş, kimlerin aşağılık, kimlerin fırsatçı olduğunu ortaya koydu! Ayıraç gibi fonksiyon işledi...

Karşı cenahtakiler, kendi patronlarının da ve hatta bütün banka sahiplerinin de yıllardır "kendi bankalarından kredi kullanageldiğini" bildiği halde, Bilgin'i hedef tahtasına oturtmayı tercih ettiler. Kimi gazeteci, yazar ve televizyoncu ise sıkıntılı dönem başlayınca tası tarağı toplayıp kaçmayı tercih etti.

Hiç temenni etmem ama çok görmeyi isterim, büyük medya patronlarından birinin başına bizimki gibi bir haksızlık gelirse, yanında çalışan palavracıların ne yapacağını, ne tutum takınacaklarını... "Adam satmak" bizim buraların eski kültürlerindendir...

Seyretmesi, tiksindirici olsa bile...

ÖNEMLİ NOT: Okuyuculardan gelen yoğun istek üzerine... Dünkü yazımızda şirretliklerini bir parça ele aldığımız, mesleksiz ve kimliksiz Nazlı Ilıcak'ın üç evlilik yaptığı... İlk kocası Yener Selimoğlu'nun kısa bir evlilikten sonra, yine Nazlı'nın şirretliğinden olsa gerek, sosyetede ve kamuoyunda kendini unutturmayı tercih ettiği öğrenilmiştir. Bilgilerinize... İ. S.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır