kapat
10.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Çok yanlızım çok!

"Bir kadından beni çocuğu gibi şefkatle sevmesini beklerim." "Karatede yeşil kuşağım var. Voleybolda takım kaptanıydım." "Ama futboldan iyi anlıyorum dersem, naiflik etmiş olurum."
Randevuya biraz geç kalmıştım. Nasıl biriyle karşılaşacağım konusunda çok heyecanlı ve meraklıydım. Serdar Bilgili'yi kime sorduysam "Çok karizmatiktir, ağır takılır" diyordu. Geç de kalınca açıkçası biraz ürktüm. O, çoktan kahvesini söylemişti. Usulca masaya yaklaştım, kendimi tanıttım ve aslında o kendine güvenin ardında yumuşak ve kırılgan bir Serdar saklayan, karizmatik başkanla röportaja başladım.

Çocukluğundan başladık söze. Nereden çıkmıştı bu futbol merakı, ne zamandan beri Beşiktaşlıydı? "5 yaşındayken, amcam bana Beşiktaş forması ve topu almıştı. Galiba bu bir başlangıçtı benim için" dedi: "İlkokuldan itibaren sadece derslerle ilgilenirdim, spor yapmazdım. Bu yüzden babam beni ilkokulda karateye yazdırdı. Yeşil kuşağa kadar geldim. Benim karakterimde bunun çok ciddi bir yeri var. Kendime olan güvenimin artmasında, hayatımın yönünün değişmesinde... Robert Kolej'de Voleybol Takımı'nın kaptanıydım. Fotoğrafçılık merakım da orada başladı. Sanatla içiçeydim. Müzikallerde bile oynardım."

Anladım ki, gençliğinde futbol Bilgili'nin ilgisini hiç çekmemiş.

Acar'ın kurbanı (!)
Herşey 28 yaşındayken başlıyor. Önce Beşiktaş'ta kongre üyesi olmuş. Kendi tanımıyla iyi bir Beşiktaşlı olduğu, iş hayatında da belirli bir noktaya ulaşabildiği için, o genç yaşta Seba'dan teklif gelmiş. Onu Seba'ya öneren de F.Bahçeli eski yönetici Abdullah Acar. Bilgili de tereddütsüz kabul etmiş. Bunu anlatınca, konuşmanın başından beri aklımdan geçen şu soruyu gözlerinin içine bakarak sordum: "Futboldan anlar mısınız?"

Önce güldü, sonra ciddileşti. Aslına bakarsanız bu direkt sorudan hoşlandı: "Gençliğimde tüm sporları yaptım ama hiç futbol oynamadım. Bu spordan keyif almazdım. Futboldan çok iyi anladığımı iddia edersem naiflik ederim. İlk yöneticilik günlerimde açıkçası hiç anlamıyordum. Teknik açıdan hâlâ da iyi anladığımı söyleyemem. Yıllar içinde çok şey öğrendim, şimdi tüm hayatım futbol."

"Anlayışlı kadın"
Ne demek istediğini anladım aslında. Ama belki biraz daha zorlayabilirim diye bu sefer "Yani hayatınızın ne kadarı futbol?" dedim. Yanıtı kesindi: "Tümü. Yani başkan olunca, hayatınızda herşeyin önüne geçiyor. Öyle ki, bir kulüp yöneticisinin çok anlayışlı bir eşi olmalı, partnerinizin büyük hoşgörü taşıması lazım. İş ortaklarınızın da güvenilir olması şart."

İyi de "anlayışlı kadın"la neyi ifade etmek istiyordu? Sordum, pat diye, "Partnerinin yerine, kendisini koyabilen kadın" yanıtını verdi. O sırada kahvelerimiz gelmişti. Bu cevabı duyunca, ilk yudumum boğazımda kalıyordu. O şaşkınlıkla daha da üzerine gittim:

"Siz gerçekten bir kadından sadece bunu mu istersiniz? Sizin gibi bir adamın kadın profilinin, bu söylediğinizden daha ışıltılı olması gerekmez mi?" Sertçe "Bakın" dedi, "Bana destek vermesi çok önemli. Kadının gösterdiği anlayış, başarınızda çok önemli bir yer tutuyor. Ben şu an bu manevi desteğin eksikliğini duyuyorum. Dostumun da çok az olduğu bir ortamdayım. Duygusal açıdan insanlara güvenim çok az."

"Anneniz yaşıyor mu?" diye manevra yaptım gülümseyerek. Deminki sorudan sonra aramız bozulmuştu anlaşılan, çünkü bana biraz bozularak "Bakın" demişti: "Seçimlere girmeden 15 gün evvel annemi kaybettim.

"Annemi arıyorum"
Annemin benim hayatımda çok önemli bir yeri vardı. Benim koruyucu meleğim olarak hâyâl ettiğim biriydi. Annemin sevgisi beni hayata karşı korurdu. Onu kaybetmeyi hâlâ tam kabul edemiyorum. Yokluğu çok büyük bir eksiklik."

Bu sorumla kimselerin görmediği, ama aslında gözlerinde saklı olan, yumuşak ve ürkek hali tamamıyla ortaya çıkmıştı. İçimden "Yine yanlış soru" diyordum ama dayanamayıp son kez ceza sahasına girdim: "Kadınlarla ilgili özgür ve cesur bir açıklama yapmak isterseniz ne dersiniz?"

Deminki duygusallığı üzerinden atmışken bu soruya yakalanınca, Serdar Bilgili'den gerçek cevabı duydum: "Şefkatle sevilmek istiyorum, şefkatten öte bir kadının beni çocuğu gibi sevmesini istiyorum."

Beşiktaş'ta çok şey değiştirdim
Bu yönetimin başarısız olduğunu söylenemez. Beşiktaş'ta geleceğe yönelik radikal değişiklikler yaptık. Koca kulüpte yabancı dil bilen kimse yoktu, telefona cevap verecek profesyonel personel bile bulunmuyordu. Şimdi bizler geçiciyiz ama idari yapımız oturmuş durumda.

Ama Türkiye'de sadece sahadaki sonuçlar başarı olarak algılandığı için, Beşiktaş başarısız biliniyor. Ben Beşiktaş'ı şampiyon yapmayı çok isterdim, bundan da onur duyardım ama yapamadım.

Seba gibi efsane bir başkandan sonra, oturmuş bir yapıyı tamamen değiştirerek daha çağdaş bir yapıya dönüştüren yönetim kurulunun başkanıyım.

"Sportif başarımız yok"
Ana hedefimiz, Beşiktaş Futbol Takımı'nın içerde ve dışarda başarı kazanması. Barcelona galibiyeti gibi iyi günlerimiz de oldu, kötüleri de... Ama kabul, sportif açıdan başarısız görünüyoruz. Başarının en önemli faktörü istikrar. Beşiktaşlı futbolcular şampiyonluk göremedi. Özgüvenleri eksik. Ayrıca benim dönemimdeki üçüncü hocadır Daum. Herbirinin ayrı anlayışı, ayrı bir isteği vardı. Takımın bunlarla hemen kaynaşması zor oldu."

Paracı değildir
"Daum, hâlâ Avrupa'nın en iyi teknik adamlarından biri. Yönetim olarak ondan çok memnunuz. Beşiktaş'a gelmek bile istemiyordu, sadece çok iyi bir dostuna, bana yardımcı olmak için geldi. Tanıdığım para için çalışmayan tek teknik adam. Çok duygusaldır, Akdeniz kanı vardır Daum'da. Hiç Alman gibi değildir. Sözüne de güvenilir."

Herkesi yanılttı
"Sinan Engin, Türkiye'nin en iyi menajeri. Onu göreve getirdiğimde çok tepki almıştım. Geçmişteki özel hayatı yüzünden, Beşiktaş camiası içinde farklı bir imajı vardı Sinan'ın. Ama beklentilerin aksine başarılı oldu. Gece gündüz Beşiktaş'la ilgileniyor. Biz Beşiktaş'ta kalıcı değiliz ama Sinan uzun süre kalır."

En iyi dostum
"Asbaşkanım Yıldırım Demirören, ta 7 yaşından beri sevdiğim bir arkadaşım. Bana karşı olduğunu, başka oluşumlar içinde olacağını düşünmem, düşünemem. Ben bu koltuğu bıraktıktan sonra ve zamanı geldiğinde başkan olması bana sadece gurur verir."

Gerçek kaptan
"Tayfur, bu ülkedeki en karakterli, en olgun futbolculardan biri. Onu kaptan yaptıktan sonra takımda gözle görülür bir bütünlük sağlandı. Daha önce bizim takımda olmayan uyum, huzur bu dönemde oluştu."



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
banner

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır