Başbakan Turgut Özal Çankaya'ya nasıl kaçtı?
Turgut Özal en önemli hamlelerini yapmıştı. ANAP'ın oyu artık inişteydi. Köşk'e çıkarak hem soluk aldı, hem de muhalefete düşmekten kurtuldu.
Kalp ameliyatı geçirenlerin ömürleri fazla olmuyor. Halen 62 yaşındayım. Ne kadar ömrüm kaldı bilemem. Babam 53 yaşında ölmüştü." Tevekkül ve hüzün yüklü yukarıdaki sözleri Turgut Özal, 5 Ekim 1989'da dönemin Kenan Evren'e söylemişti. 'Kalp ameliyatı' derken, 10 Şubat 1987'de geçirdiği baypas operasyonundan söz ediyordu. Başbakan ile Cumhurbaşkanı haftalık olağan görüşmelerini yapıyorlardı. Konu yeni cumhurbaşkanıydı. İki gün önce Meclis Başkanlığı prosedürü açıklamıştı: 10 ila 19 Ekim günleri arasında Cumhurbaşkanlığı seçimine girmek isteyenler başvurularını yapacak, 20 Ekim'de de ilk tur oylama gerçekleşecekti.
ANAP MI, KÖŞK MÜ? Dışarıdan bakıldığında Özal sanki biraz kararsızdı: Kendi eliyle kurduğu, bin bir çabayla büyütüp iktidar yaptığı Anavatan Partisi'ni bırakıp, kendisinden önce sadece 7 kişiye nasip olan o makama otursun mu? Yoksa partisinin başında kalarak, Demirellere, Ecevitlere, Erdal İnönülere karşı mücadeleye devam mı etsin? Evet dışarıdan bakıldığında biraz kararsız gibiydi ama iç aleminde Özal çoktan kararını vermişti: 864 rakımlı Çankaya Köşkü'ne çıkacaktı. Bu güçlü arzunun çeşitli dışavurumlarından biri de "Ben muhalefete düşmem" lafıydı. Kamuoyunun onu tanıması 1980'de Demirel'in Başbakanlık Müsteşarı olarak '24 Ocak Kararları'nı hazırlaması ile oldu. 12 Eylül darbesinden sonra Bülent Ulusu hükümetinde Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı oldu.
EVREN'İN SİNİRİ 1983'te sivil siyasete geçilirken Milli Güvenlik Konseyi'nin izin verdiği üç siyasi partiden biri olan ANAP'ı kurdu. Rakipleri Necdet Calp (Halkçı Parti) ve Turgut Sunalp'ti (Milliyetçi Demokrasi Partisi). 6 Kasım 1983 günü yaklaşırken halk kime oy vereceğini tam olarak bilemiyordu. TV'deki tartışmada Turgut Özal "Boğaz Köprüsü gelirlerini önceden satacağını" belirtmiş, Calp ise "Sattırmam" demişti. Konsey'in gönlündeki model şöyleydi: MDP iktidar olsun. HP ana muhalefeti oluştursun. Meclis'te bir de küçük denge partisi (ANAP) olsun. Özal'ın Batı dünyasından esinlenerek ortaya attığı liberal fikirler, uzun yıllar dışa kapalı devletçi bir ekonomide yaşamış insanlara "uçuk-kaçık-fantastik" geliyordu. Ancak seçimden iki gün önce, TV'ye çıkan Kenan Evren, Özal'ı hedef alan bir konuşma yaptı. ANAP'lı Hüsnü Doğan, daha sonra, "O konuşma bizden 3 puan götürdü" dese de, halk için artık saflar apaçık belli olmuştu.
DEMİREL'İN DÖNÜŞÜ ANAP yüzde 45 oy oranıyla 211 milletvekili çıkardı. Onu yüzde 30'la HP (117 mil.) takip etti. Cuntanın partisi MDP ise yüzde 24'te kaldı. (71 mil.) Yeni iktidar hemen kolları sıvadı: Serbest pazar ekonomisini geliştirecek, Türkiye'yi dünya ekonomisine açacak, ihracatı artıracak bir program uyguladı. 29 Kasım 1987 seçimleri ilginçti: Hemen öncesinde yapılan referandumla Demirel ve Ecevit gibi 12 Eylül cuntasının 10 yıl siyasetten menettiği liderlerin yasağı, 'burun farkıyla' kalkmıştı. Seçimlerde ANAP yüzde 36 oy oranıyla 292 milletvekili çıkarmıştı. Erdal İnönü liderliğindeki Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nin 99, Demirel liderliğindeki Doğru Yol Partisi'nin ise 59 milletvekili vardı. Ve bu Meclis 1989'un sonbaharında Kenan Evren'in yerine 8'inci cumhurbaşkanını seçecekti. 1986'DA KONUŞULDU Ancak bu arada ilginç bir olay oldu: Mart 1989'daki yerel seçimlerde SHP birinci, DYP ikinci parti çıktı. Üçüncü gelen ANAP'ın 'İl Genel Meclisi' oyları yüzde 21.75'ti. Bu muhalefet partilerinin eline büyük bir koz verdi: "Ne yani" diye bastırıyordu Demirel, "Özal, 21.75 ile cumhurbaşkanı mı seçilecek?" Evet Özal adaylığını resmen açıklamamıştı ama Köşk'ü istediğini bilmeyen yoktu. Bir iddiaya göre 1986'da ailesine ve İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan'a bunu çıtlatmış, hatta "Sen de başbakan olursun" demişti. Daha ortada cumhurbaşkanlığı tartışmasının C'si dahi yokken, kurt politikacı Demirel, ANAP'ın 292 sandalye kazandığını görünce, "Özal Çankaya'ya çıkar" demişti. Başka bir seferinde de gönlünde yatan aslanı "Doğrusu onun yerinde olsam, ben de kendimi seçtirirdim" diyerek ortaya koymuştu.
***
Köşk böyle 'first lady' görmedi! Semra (Yeyinmen) Özal 1934'te doğdu. Nişantaşı Kız Lisesi'nden mezun oldu. Ankara'da Elektrik İşleri EtütDairesi' sekreter olarak çalışırken, daha önce başından kısa bir evlilik geçmiş olan mühendis Turgut Özal ile tanıştı. Turgut Bey ona zilzurna sarhoşken evlenme teklif etti. İki gün sonra ayıkken aynı teklifi yapınca kabul etti. 1954'te evlendiklerinde yemek yapmayı bilmiyordu. Kitaplara bakarak yaptığı etli dolmayı eşi çorba sandı. Üç çocuğu oldu: Ahmet, Zeynep, Efe... Kafasına koyduğunu yapan, lafını sakınmayan, kendine güvenen, cesur, zeki, rahat, hareketli bir kadın olarak, eşinin Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı döneminde ortaya çok farklı bir portre koydu. Turgut Bey'le el ele yürüdü... Eşinin dindar ailesiyle (mesela Korkut Özal) yıldızı pek barışmadı... Kameralar önünde puro içti, viski yudumladı, direksiyondaki eşinin isteğiyle "neşe bulmak" için otomobilin teybine kaset koydu... İmam nikahlı eşlere resmi nikah yapan, doğum kontrolünü öğretmek için çalışan 'Türk Kadınını Güçlendirme Vakfı'nı kurdu; para toplamak için "Papatyalar" adı verilen zengin kadınlarla organize ettiği gecede Osmanlı kıyafetleri giydi... F.Bahçeli Turgut Bey'e karşı, o BJK taraftarıydı, tribünde maç izlerdi... Özal, Yıldırım Akbulut'u Başbakanlığa getirirken, o Mesut Yılmaz'a destek verdi... Köşk'e çıkan eşinin isteğiyle ANAP İstanbul İl Başkanı oldu. Kenan Evren, 1983 seçimlerini kazanan Özal'ı hemen çağırmamıştı. Gergin bir bekleyiş başlamıştı: Yoksa ordu iktidarı devretmekten vaz mı geçmişti? Semra Hanım, eşine bastırdı: "Randevu iste. Git Evren'le konuş. Korkunun ecele faydası yok. Ne olacaksa olsun, biz de önümüzü görelim." Eşinin dediğini yapan Özal'a randevu hemen verildi. ANAP milletvekili Güneş Taner'e göre, Turgut Özal'ın cumhurbaşkanı olmasını pek istemedi. Ama sonra Köşk'e çıktı. Eşinin kendisini öpmeden işe başlamasına tahammül edemez, "Nereye Turgut" diye uyarırdı... Oğul Ahmet ısrarla aynı şeyi söyler: "Annem olmasaydı, babam olmazdı." Yazar Selim İleri, Semra Hanımın edebiyat bilgisinin gayet yüksek olduğu söyler.
***
Asker niye karışmadı? Özal'ın cumhurbaşkanı olmasına karşı gelenlerin bayraktarlığını Demirel yapıyordu. Erdal İnönü (SHP) ve yüzde 10'luk seçim barajı nedeniyle Meclis dışında kalan Ecevit (Demokratik Sol Parti), Necmettin Erbakan (Refah Partisi), Alparslan Türkeş (Milliyetçi Çalışma Partisi) ona destek veriyordu. Onlar kadar önemli bir başka direniş odağıydı ANAP'ın içindeydi. Bugün nasıl Başbakan Erdoğan'ın Köşk'e çıkmasına karşı bin bir laf ediliyorsa... Benzerleri Özal'a söyleniyordu:
* "Seçimi boykot ederiz." n"Özal değil Cumhurbaşkanı, Çankaya'ya noter bile olamaz."
* "Cumhurbaşkanını halk seçsin."
* "Erken seçim yapılsın, Cumhurbaşkanını oluşacak yeni Meclis seçsin."
* "Hele bir çıksın, onu Çankaya'dan indirmesini biliriz."
* "Bu makama iki türlü çıkılır. Biri kartallar gibi uçarak; diğeri, yılanlar gibi sürünerek. O yüce mevkie uçarak çıkmak gerekir."
* "Halkın yüzde 80'inin desteklemediği bir parti cumhurbaşkanını seçemez."
ORDUNUN TAVRI 1960'tan 1982'e tüm Köşk seçimleri silahların gölgesinde, hatta namluların ucunda gerçekleşmişti: Siviller ciddi biçimde baskı görmüş, hatta tehdit edilmişti. Ancak 1989 seçimlerinde bir ilk gerçekleşti. Bazı alt rütbeli subaylar Özal'ı istemiyor, sağda solda toplantılar filan yapıyordu. Özal, Köşk'e çıktıktan sonra, Murat Şeref Baba adlı bir teğmen "Sizin cumhurbaşkanlığınıza alışamadım" diye mektup yazmıştı. Bu tavır sözünü ettiğimiz hislerin ifadesiydi. Ordu üst yönetiminin ise Özal'a bir itirazı yoktu. Olsa dahi bunu gizlediler. Aktif biçimde ortaya dökmediler. Bunu birkaç nedene bağlayabiliriz: 1) Askerlerin fikir ve taleplerini ifade edebildikleri güçlü Milli Güvenlik Kurulu bazen ikinci bir hükümet gibi davranıyordu. 2) Ekonomik durum fena değildi. PKK sorunu hariç toplum katında önemli bir gerilim yoktu. 3) ABD yönetimi Özal'ı destekliyordu. 4) Asker kökenli Kenan Evren ile Özal birçok konuda anlaşıyordu. Peki o arada Özal ne yapıyordu? Turgut Özal, Ocak 1988'de Evren'in ağzını aramıştı: "Görev sürenizin uzatılmasını ister misiniz?" Evren böyle bir hevesi olmadığını belirtince de Özal rahatlamış ve konuyu bir daha açmamıştı. Ailesiyle, partililerle ve gazetecilerle konuşup tartışan Özal, 17 Ekim günü, ANAP Grubu'nda uzunca ve etkileyici bir konuşma yaparak Cumhurbaşkanı adayı olduğunu açıkladı. Dakikalarca alkışlandı. ***
Protestolu oylama Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu 20 Ekim 1989'da yapıldı. SHP ve DYP milletvekilleri oylamaya katılmadı. (Erdal İnönü bu karardan daha sonra pişman olmuştur.) Şimdi nasıl "İlk turda üçte iki çoğunluğun hazır bulunması gerekir" diyenler varsa, benzeri itirazlar o zaman da yapılıyordu. Mesela SHP'den Hasan Fehmi Güneş, "İki muhalefet partisi oturumda yok; seçim yapılamaz" diyordu. Partideki kopmalardan sonra sandalye sayısı azalan ANAP, mazeretli bir milletvekili hariç tam kadro oradaydı. 285 kişinin katıldığı oturumda Özal'a 247 oy çıkmıştı. İkinci tur 24 Ekimde yapıldı. Bu kez Özal'ın oyu 256'ya ulaşmıştı. Salt çoğunluğun yettiği üçüncü tur ise 31 Ekimde gerçekleşti. Özal 263 oyla Cumhuriyet'in 8'inci Cumhurbaşkanı seçildi. Bu görevi 17 Nisan 1993'e kadar yürüttü. O gün geçirdiği kalp kriziyle hayata veda etti.
|