kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
22 Nisan 2009, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Kimin darbeci kimin sivilci olduğu çok zor anlaşılır

Talat Aydemir'in 2'nci darbe girişimi (20 Mayıs 1963) içinde yer alan bir emekli general, Taksim'den komşumuzdu.
Yaşını başını almış, halim selim, olgun bir kişiydi.
Onunla sohbet ederken bir cuntanın üyesi olduğunu ve bir darbe hazırlığı içinde bulunduğunu bilmemiz tabii ki imkânsızdı.
O bahar gününün gecesi darbe tarihi olarak kararlaştırılınca, bizim komşunun hangi görevi üstleneceği de belirlenmiş.
Buna göre, darbe radyodan duyurulduktan sonra Davutpaşa Kışlası'ndan çıkmaları ve İstanbul'a girmeleri planlanan tankların komutasını üstlenmek üzere, bizim emekli general Topkapı'da bekleyecekti.
Gerçekten de komşumuz eline tüfek alıp, sabaha karşı Topkapı'da tankların gelmesini beklemeye başlamış.
Oysa o sırada Ankara Radyosu'nu basan Aydemir'in darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlanmış ve dönemin Başbakanı İsmet İnönü darbecileri "Talat'ın üçbuçuk adamı" olarak niteleyen konuşmasını yapmıştı.

Tüfekli adam
Ama o dönemde cep telefonu olmadığı için, bizim emekli generali SMS'Le uyarıp durumdan haberdar etmek de mümkün değildi.
Sonuçta sabah herkes işine gitmeye hazırlanırken yol kenarında elinde tüfekle kaldırımda duran adamı polisler görüp, karakola götürmüşler.
Orada onun da darbe girişimi içinde olduğu anlaşılmış.
Yargılanıp hapis cezası almıştı.
Demek istediğim şu ki, kimin darbeci, kimin sivilci olduğunu onunla birlikte olduğunuzda anlamanız pek mümkün değildir.
Böyle deneyimli ve olgun bir kişinin eline tüfek alıp Topkapı'da tankların gelmesini bekleyeceğini nasıl kestirebilirdiniz ki?
Bırakın bizim gibi amatörlerin bu konudaki yetersizliklerini.
Yakın tarihi yorumlayan uzmanlara göre, Demokrat Parti iktidarı eğer biraz uyanık olsaydı, 27 Mayıs darbesi önlenebilirdi.
Meşhur " 9 Subay Olayı "nı o kuşaklar hatırlar.

9 Subay Olayı
Binbaşı Samet Kuşçu, 1957'nin Aralık ayında Menderes Hükümeti'ni devirmeyi amaçlayan bir darbenin ihbarında bulunmuştu. Bu darbenin İstanbul'daki yönetim kadrosu, Samet Kuşçu'nun da içinde bulundupu "9 Subay" dan oluşmaktaydı.
Yapılan plana göre radyoevi ve elektrik fabrikası ele geçirilecek, Bakanlar Kurulu Cumhurbaşkanı istemiş gibi İstanbul'da toplantıya çağırılacak, bakanlar Yeşilköy Havaalanı'na iner inmez tutuklanacaktı. Darbe harekâtı öncelikle İstanbul, Ankara, Eskişehir ve İzmir'de gerçekleşecekti.
Bu dokuz subaydan bazılarının Hükümete sadık olduklarından kuşkulanan Samet Kuşçu, "Onlar beni ihbar etmeden önce ben onları ihbar edeyim" diyerek, ihbarı gerçekleştirmişti.
Bunun üzerine dokuz subay 26 Aralık 1957'de tutuklandı.
Ancak Demokrat Parti yönetim kadrosu Samet Kuşçu'nun o dönemin Milli Savunma Bakanı Şemi Ergin'e yakın olması üzerinden hareket etti, Şemi Ergin istifaya zorlandı. Ergin sağlık durumunu gerekçe göstererek bakanlıktan çekildi.
AskerMahkeme'de yargılanan subaylardan Samet Kuşçu dışındakiler tutuksuz yargılanmak üzere salıverildiler. 25 Kasım 1958'de sonuçlanan davada mahkeme Kuşçu'yu ordudan tard edip iki yıl hapse mahkûm ederken, diğer sekiz subay için beraat kararı verdi.
Sonuçta iki yıl geçmeden 27 Mayıs 1960'ta darbe gerçekleşti ve 1957'de hazırlanan plan uygulandı.
Görüldüğü gibi kimin darbeci, kimin sivilci olduğunu iktidarlar bile bazen bilemiyor.
Ve bazen yargı da, darbecileri serbest bırakıp muhbirleri cezalandırabiliyor.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın