Bazen...
(Kendi yazdıklarınız dahil) etrafta uçuşan
"yazılar"a bakarsınız.
Sonra...
Onlardan
"bir tane daha" yazmaktansa...
Bir
"okur"un neden
"yazar" olmadığına hayıflanırsınız.
Olur zaman zaman.
Öyle bir duygu, öyle kalpten üslup vardır ki,
"içten pazarlık yazarlık" dünyasında,
"içten yazar" birinin kelimelerini alıp başınıza koyarsınız.
Bugün öyle.
İçinde, heba edilmiş yaratıcılığın, kırık bir kalbin yine de hayata, insana, doğaya, ülkeye, emeğe, umuda açılışını; makinelere de insana da alın teri ve akıl dolu şefkatini bulursunuz belki.
"Yoksul ama müsrif, yağmalanmış ama güzel ülkem"in akıl ve ruh zenginliğinden, işine saygılı ama saygısızlıklarla kırgın bir
Halit Bey'e rastlarsınız.
Bir tas çorba "Sayın aldırış eden, önemseyen (Umur) Bey kardeşim
Fincancı katırlarını ürkütmeyi göze alıp kral çıplak demeni takdirle karşılıyorum.
Katırlar tepişir, ezilen daima otlar olur.
Ben de bu zor toprakların naçizane bir otuyum. Her çiğnendiğimde, biçildiğimde, kopartıldığımda yeniden taptaze; her bahar hayat bulurum. Bittiğimi sansalar da köküm bu toprakta.
Bir tas çorbayla bir yıl okudum. On beş yıl mecburi hizmetle cezalandırıldım. Şerefle, başarıyla yirmi bir yıl çalışıp emekli oldum. Hırpalanmışlık, ezilmişlik, itilip kakılmışlık duygumu attığımı sanıyordum. Yanılmışım. Astsubaylarla ilgili yazılarınızı okuduğumda yüreğimin kanadığını, yaralarımın kapanmadığını gördüm. İtiraf ediyorum. Ben ordunun zencisiydim.
Uçmak varken koşmaya, koşmak varken yürümeye, yürümek varken sürünmeye...
Neden mahkûm edildim?
Bir soru Termal gözetlemeye harcamanın, milli servet kaybının miktarını düşünün. Dağda arıza veya soğuktan motor çalıştırılamaması durumunda tamir günler alıyor; kar bastırınca yazı beklemek zorunda kalıyorsunuz.
O karda dağın tepesinde askerler o tankı beklemek zorunda kalıyor. Çalışmayan tankı indiremezsiniz.
Çözüm için küçük, ucuz, basit, sessiz, hafif, az yakıt harcayan, gerektiğinde helikopterle tanka götürülebilecek bir şarj motoru uyarladım. Yaşar Paşa'ya da arz etmiştim, beğendi, fakat üstüne düşmedi, unutuldu.
Motor gürültüsü 5 ila 10 km arasında (gece) duyulur. Sorar mısınız, Dağlıca'daki tank, saldırı olduğunda çalışıyor muydu?
Maddi manevi bu kayıpların hesabı ve sorumluluğu kimin? 2003'te tankla ilgili başka bir projemin testi için
Kayseri Ağır Bakım FB komutanlığına gönderildim.
Herkesin adını duyduğunda titrediği Albay geldi; ilk sorduğu, nereden gördün de yaptın, oldu. Cevaben, Amerikalı, Alman, İngiliz'in yaptığını kabul ediyorsunuz da bu mu zorunuza gidiyor dediğimde, o benim bileceğim iş, dedi.
Emekli olmama birkaç ay kaldığını, beklentim olmadığını, bir yazı ile sıkıntının hangi boyutta olduğunu birliklere sormasını, söyledim; umursamadı.
Halen bu arızalar devam ediyor Emekli oldum, motor ve mekanik atölyesi açtım. İki kızımı üniversitede okutuyorum.
Babadan anadan miras yok, ama cesaret yoksa zafer de yok.
İşlerim iyi. Çok titiz ve dürüst çalışıyorum.
Ordumda da sadakatle çalıştım, küsmedim; çünkü
maaşımı devletim, milletim veriyordu. Temsil tazminatı almasam da hâlâ gururla temsil ediyorum. Temsil tazminatı alanlardan ise temsil görmek istiyorum."
Büyükler Elbet Halit Bey tek başına yapamazdı ama; Önceki DSP, MHP, ANAP koalisyonunda, hükümet ve Genelkurmay, tankların modernizasyonu işini İsrail devleti ve ordusunun batık haldeki şirketine verdi.Milletin 1 milyar dolara yakın parasıyla. Komisyonlar dahil! O sırada "28 Şubat bin yıl sürecek" diyen Genelkurmay Başkanı, çok yazı yazan ben dahil, eleştirenleri, "Doğuştan Yahudi düşmanı" olmakla suçlayabildi.O sırada, bugünkü Cumhurbaşkanı ve Başbakan da, muhalefet arazisinden, "İsrail Filistin'i ezerken bu ihaleyi hemen iptal edin" diye bağırıyordu.Sonra gün geldi... Onlar da devlet oldu.Yine "İsrail'in Filistinlileri öldürdüğünden" bahsettiler; kızdılar, köpürdüler.Ama ihale sürdü... Yenileri de verildi. Komutan gözetiminde 28 Şubatlar bin yıl sürerken, bu toprakların çok canı da, Halit Beylerin aklı ve emeği de, ülke kaynakları da heba edildi! Buna da, bağımsız, demokratik cumhuriyet dendi! Ama bahar ille de geliyor işte.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 13 Mart 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/13//haber,A05997C9D04045CE9C4FAD81B3BCE6A0.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.