Burası tuhaf bir
"kuyu" oldu. Burada darbe, askeri müdahale, andıç, 12 Eylül, 28 Şubat, Jitem, faili meçhul, işkence, Ergenekon, Gladio, Kontrgerilla, e muhtıra, militarizm...
Artık neler varsa memleketin bahtında, bunlara dair
"karşı tavır" ve eleştiri gani.
Gençliğimden, aklımla vicdanımı harmanlayış şeklimden beri böyle. Değişmedi yani.
Kısacası tam da kimilerinin
"asker karşıtı" deyip kendini rahatlatacağı cinsten durum. Tabii diğer
"karşıtlıklarım" ın yanında:
Her türlü tahakküm ve tahakkümcü iktidar karşıtı. Siyasi olandan para gücüyle hak, hukuk yiyene kadar. Olabildiği kadar.
Lakin...
Bir yandan da şu var:
Binlerce asker ise harbi dost biliyor! Kalan yüzde 20'ye kesin karşı diyemem ama asgari yüzde 80 öyle!
Büyük rakam.
Bu yazıları haklı bulmuş kimi subay bir yana, zaten astsubay ve uzman nüfusunun oranı öyle.
Arayış Üç yılı aştı; ordudaki düzenin, sevk ve idareye dair zorunluluklar dışında, bizzat ordu içinde yarattığı kesif adaletsizliklere, açtığı derin maddi ve manevi yaralara, yarattığı hissiyata dair (öğrene öğrene) çok sayıda yazı yazdım.
Aslında bu kadar çok gazete,
televizyon, haber, program, yazı, yazarın olduğu bir memlekette böyle önemli, ciddi ve
"meşru" konuda bir kuyu içine dolup da çekip çıkardığım yazılardan çok çok daha fazlası olmalıydı.
Ama anlaşılıyor ki...
"Büyüklerin lütfettiği" veya öyle göründüğü
"devrimler" de medyanın gösterdiği
"yukarıdan aşağı alaka" dışında,
"aşağıdan yukarıya hakikat arayışı ve seslendirilişi" cız konu.
Ve benim için (binlerce asker için de) artık çok ciddi bir medya ayıbı. (Hükümet ve Meclis ayıpları yanında)
Oysa, başka çok kesimde de olduğu gibi, ama
"En cumhuriyetçi" kurumda, bırakın demokrasiyi, insanlar için için,
"imtiyazsız, zümre egemenliksiz, adaletçi hakiki cumhuriyet" arıyor!
Böyle arayışınız olduğunda zaten her yerde
"demokrasi" fikrine de rastlıyorsunuz.
Vicdanların, fikirlerin, kurumların, kuralların, kanunların, devletin, memleketin demokratikleşmesi gereğiyle tanışıyorsunuz..
Yakarış Her vesileyle ulaşan binlerce (inanın atmıyorum) mesaj, mektup, mailin çoğu çok çarpıcı.
Her seferinde insanların duyguları karşısında yeniden sarsılıyorum ve bu hissiyatın yokmuş farz edilmesine şaşırıyorum.
Bazılarını yayınlasam da, kimindeki
"yakınma" şiddetini de, bu sütundaki ısrarlı yazıların sonucu kalpten olmuş
"yakınlık" ifadelerini de yayınlamakta duraksıyorum.
Çekiniyorum da... utanıyorum da.
Yanılış Kendilerine bir fotoğrafta bir suret olarak bile yer vermeyen
"Bu büyük ailenin bir ferdi olmak ister misiniz?" başlıklı askeri okul afişleri üzerine gelen
"masalsı" nota bakın:
"Büyük bir aile olduğumuz doğru. Ancak astsubaylar bu ailenin külkedileri. (Uzman erbaşların ne olduğu bile meçhul.) Ancak, bizim kısa süreli de olsa balkabağına dönen hayallerimiz ile cam ayakkabının ayağımıza uyup uymadığını kontrol edecek prensimiz de yok. " Bu meseleyi yazıp duruyorsam, sadece
"asker olduğundan değil.
Bu insanbir mesele. İnsan haklarına, kamu görevi tanımına, cumhuriyetin manasına, demokrasinin özüne, adalet duygusuna dair bir mesele.
Siyasi iktidarların, Meclis'in, komutanların, medyanın samimiyetine dair mesele.
Yazıp duruyorsam, bu konunun da bir ilke, içtenlik, hakikat turnusolü olmasından.
Yazıp duruyorsam...
"Anti militarist"ler, demokratlar, liberaller, sollar; birer insan olan bu askerlerin sorunlarını, hakkını, hukukunu da bir türlü
"insani" kabul etmediğinden...
Cumhuriyetçiler, milliyetçiler, ulusalcılar ise onları yalnıza asker zannedip bir türlü
"insan" yerine koymadığından.
Yanlış Kesin ve keskin ayrımları, ayrımcılıkları bilen biliyor zaten.
Şimdilik bitirirken, belki
"en üstler"in de bilmediği tuhaf bir hali aktarayım:
Büyük kentlerden birinde, başka yerlerde olduğu gibi ayrılmamış, aynı binada bulunan subayastsubay orduevi. Eğer birileri dümdüz caddeden girebilirken, diğerleri 200 metre arkaya dolandırılıp ancak servis kapısından kabul ediliyorsa...
Cumhuriyette, demokrasinin çözeceği bir arızadır bu da! Bitiriş Son bir söz:
Bunca senede onca okuyup onca şey yaşadıktan sonra hepsinin özeti kalmış aklımda. Kendim uydurdum galiba!
Ezilen çoksa, biri de sen olursun! Bazen ezen, bazen ezilenleri seyreden, bazen ezenleri onaylayan olsan dahi.
O yüzden bu yazılar sadece askeri değil.Asgari bir gazetecilik ve insanlık meselesi.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 4 Mart 2009, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/04//haber,F27937F7B4F44D419702AD1769F28F95.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.