Malum kişiler malum tepkileri verdiler, bunun böyle olacağı da belliydi... Hemen işin geyiğine geçildi. Kullanılacak
"geyik klişeleri" de belliydi: Kavuk giymiş bir başbakan,
"Birinci Recep" benzetmesi, Unakıtan maliye
"nazırı", Melih Gökçek
"şehremini", falan filan...
Hayret, bu kez takunya, ibrik, çember sakal yok!
"Köylülük Osmanlılığa dahil" değil mi yoksa?
Bir zevzek
"padişah Erdoğan" diye pankart açınca,
"karşı zevzeklerin" neler yapacaklarını da önceden kestirebiliyorsunuz.
Daha yaratıcı gırgırlar beklerdik: Edirne postanesinden bir telgraf memuru bulup
"bu sefer kimleri kesmeyi düşünüyorsunuz" diye sormak gibi falan!
Ben bunlara şaşırmadım.
Osmanlı'ya duydukları korkunç nefrete şaşırdım.
Sanki yabancı ve düşman bir devletten sözediliyordu, Çarlık Rusyası gibi...
Başbakandan mı daha çok nefret ediyorlar Osmanlı'dan mı, yoksa vergi kaçakçısı olduğu söylenen patronlarına yaranmak için mi bu gülünç gayretkeşlik, tam da çözemedim ama...
Halkın
"derin ve köklü bir refleksle" gönlünü okşayan Osmanlı hatırlatması, bu kişilerde beklenmedik bir
"infial" uyandırıyor.
Çünkü onlara öyle öğretildi, beyinleri o yönde yıkandı.
Fransız cumhuriyetçileri Paris'in ortasında Dördüncü Henri heykelinden (hele bunun bir de lisesinden) gocunmuyorlar ama bizimkilerin şakasına bile tahammülleri yok.
Oysa Osmanlı'nın
"işlerine gelen" yanlarıyla hiç düşünmeden şişinebiliyorlar, Viyana kapılarına dayanmak, gemilerin yelkenlerini atlastan, halatlarını ibrişimden yapmak, Katerina'yı düdüklemek falan gibi!
Asker Viyana'ya dayanırsa hoşlarına gidiyor da, işadamı elinde çantasıyla Dubai'ye dayanırsa panik başlıyor...
Hem nefret ediyorlar, hem de turist gelsin Topkapı Sarayı'nı gezsin ve hayran kalsın istiyorlar. Kılıçdaroğlu şakadan fes giyince çok ayıp ama Kapalıçarşı'da fes satışları artsın ki döviz gelsin!
Yavuz Selim Mısır seferinde
"korkanlar karılarının yanına dönsünler" deyince büyük adam sayılıyor, Deli İbrahim Samatyalı Kaliyopi'ye sulanınca serseri...
Çünkü memur ruhlu bunlar.
Kırpık bıyıkları, Sümerbank kunduraları, ceketlerinin içine giydikleri düğmeli hırkalarıyla, İsmet Paşa çocukları.
Rakı şişesinin etiketine tükenmez kalemle çentik atarlar ve Kızılay sodası içerler.
Osmanlı onların gözünde düşmandır.
Ruhları bozkır kavağı koktuğu için de
"İstanbul yeniden başkent olursa..." diye ödleri patlar.
Bizi
"zevk-ü sefa" batırmıştır, yazımız da zaten
"kargacık burgacıktı" ...
Bu kafayla hiçbir seçimi kazanamayacaklar, hiçbir seçimi.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 6 Mart 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/06//ardic.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.