Siyasetçilerin ölçüsü kaçırılmış üsluplu polemiklerine alışığız. Neticede CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın Başbakan Tayyip Erdoğan'ı hedef alan sözleri adliyelik bile oldu.
Baykal geçen hafta cumartesi günü Sinop'ta yaptığı "Adam olamamışsın" içerikli konuşmada, Erdoğan hakkında şunları söylemişti:
- Bu külhanbeyi üslubu, bu maganda üslubu ona yakışıyor olabilir ama Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı'na yakışmıyor. Bana diyor ki 'Kırk fırın ekmek ye, iktidara gel'. Değerli arkadaşlarım, sevgili Sinoplular, içimden geçen şu: Bak sen iktidar olmuşsun ama adam olamamışsın. Bana öyle geliyor ki kırk fırın ekmek yesen de adam olamazsın. Çünkü sen ne söylediğinin farkında değilsin... Erdoğan'ın avukatları tarafından açılan, 100 bin lira manevi tazminat istenen davada, Baykal'ın
konuşmasında "Erdoğan'ın şahsiyet haklarına tecavüz niteliğinde, şeref, haysiyet ve onuruna yönelik gerçek dışı, tahkir ve tezyif edici isnat ve ithamlara, fevkalade ağır, katlanılması ve tahammülü gayri kabil hakaretlere yer verdiği'' iddia edilmiş.
Aslında bu davayı açmaya gerek var mıydı bilmiyorum. Çünkü Başbakan Erdoğan hafta sonu Gaziantep'te yaptığı konuşmada Baykal'a karşı yeterli cevabı vermiş ve şöyle demişti:
Yeterli bir cevap - Sinop'ta konuşuyor sayın Baykal. O kullandığı ifadelerin çok daha daniskasını kullanmasını bilirim. Ama bulunduğum makam ve aldığım terbiye buna müsaade etmez Ama şunu söylüyorum... Benim milletim adam gibi adamı başbakan yapar. Bunu bilmesi lazım. Genel yerel seçim bu ayın 29'unda olduğuna göre, bakalım önümüzdeki 27 günde kimler kimin için daha neler söyleyecek?
Bir seçim gezisinde o zaman muhalefette olan liderlerden birinin, ayçiçeğine verilen fiyatın düşük olmasını
"Vatana ihanet" olarak nitelediğini hatırlıyorum.
Aslında bu karşılıklı atışmalar aşağılamalar kadar zekâ pırıltıları içerdikleri zaman özellikle İngiltere'de siyasi edebiyatın temel taşlarını oluşturur.
Churchill'in rakibi İşçi Partisi lideri Clement Atlee için
"O kuzu postuna bürünmüş bir kuzudur" dediğini unutmak mümkün müdür?
Ya da eski Başbakan Bayan Thatcher'i cehaletle suçlayan Muhafazakâr Parti'nin eski bakanlarından Jonathan Aitken'in
"Bayan Thatcher Sina'yı Sinüs'ün çoğulu zanneder" diye konuşması unutulabilir mi?
Gladstone-Disraeli Eski Muhafazakâr Başbakan Edward Heath de, partisini ele geçiren Thatcher'in kendisinden neden hoşlanmadığını soranlara
"Ne bileyim, ben doktor değilim ki" diye cevap verirmiş.
19'uncu yüzyıl İngiliz siyasetinin iki rakibi olan Gladstone ve Disraeli arasındaki atışmalar da siyasi edebiyatın klasikleri arasındadır.
Disraeli'nin
"Gladstone Thames Nehri'ne düşse bu bir talihsizlik, birisi onu kurtarsa bu da bir felaket olur" demesi hâlâ hatırlanır.
Bu tür atışmalar İtalyan siyasetinde de vardır.
Mesela eski Başbakanlardan Romano Prodi, şimdiki, Başbakan Silvio Berlusconi'yi şöyle eleştirmişti:
- Başbakan Berlusconi rakamlara, bir sarhoşun sokak lambasının direğine sarıldığı gibi sarılıyor. Öfkenin ve hırsın zekâyı ve zarafeti ikinci plana ittiği atışmalarda, taraflar sonunda birbirinden özür dilemek zorunda kalır.
Mesela son Amerikan Başkanlık seçimi kampanyasında Obama'nın, rakibi McCain'in yardımcısı Sarah Palin'i
"Dudak boyası sürmüş bir domuz" a benzetmesi buna örnektir.
Bizdeki gibi
"Adam ol" veya
"İhanet içindesin" içerikli atışmaların en iyi örneklerini günümüz dünyasında Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez veriyor:
Chavez'in eski ABD Başkanı Bush için
"Sen bir eşeksin, ayrıca sadece alkolik değil bir ayyaşsın da" demesi bu üsluba bir örnek değil midir?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 3 Mart 2009, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/03//barlas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.