Ekonomik krizin etkisi dün gelen yeni veri ile bir daha teyit edildi.
Sanayi üretimi aralık ayında yüzde 17.6 küçüldü.
Bu demektir ki, diğer sektörlerde kelebek çarpan etkisi yaratacak; ilgili diğer işkollarındaki daraltmayı geometrik artıracak.
Sonuçta bu aydan itibaren işsiz sayısındaki artışı daha da yükseltecek.
Resmi verilere göre 3 milyonu, TOBB verilerine göre de 6 milyonu aşan işsizler ordusuna yüz binlerle ifade edilen yenileri katılacak.
Nitekim Sanayi Bakanlığı verilerine göre ekonomik krizin etkisini daha yeni hissettirmeye başladığı ekim-kasım aylarında dahi 170 bin kişi işini kaybetmiş.
Bunun belirli bir kısmı yeni iş bularak çalışma hayatına dönmüş, ancak 117 bin kişi hâlâ bir işe yerleşememiş...
Aktarıldığına göre işsiz sayısındaki en büyük artış tekstil, demir çelik, inşaat, seramik ve otomotiv sanayisindeki daralmadan kaynaklanıyor.
Hükümet bir süredir sektörlerdeki daralmanın önüne nasıl geçileceğini tartışıyor.
Bir yandan IMF ile yeni bir stand-by anlaşması planlarken, bunun daha ağır yükler getireceğinden kaygı duyuluyor.
Alınması planlanan önlemler ise IMF'nin anlaşma şartlarına takılacağından dolayı öteleniyor.
SSK prim ötelemesi Bundan dolayı ekonomiden sorumlu bakanlar IMF engeline takılmadan alınabilecek önlemleri bir süre önce Ekonomik Sosyal Konsey'de masaya yatırmışlar.
Bunun başında da hükümetin daha önce işveren hissesinden 5 puanlık indirim yaptığı SSK primleri gelmiş.
Her bir puanlık indirimin maliyeti bir milyon liraya denk gelen düzenlemeye ek olarak yeni bir uygulamanın yapılıp yapılamayacağı tartışılmış.
Sanayi Bakanı
Zafer Çağlayan SSK primlerinin bir süre ötelenmesini önermiş.
Şartlarını da
"İşçi çıkarmama ve ötelenen miktarı belirli bir sürenin sonunda en düşük faiz oranından geri ödeme" olarak sıralamış.
Buna göre bir işveren işçi çıkarmazsa SSK primlerini örneğin 6 ay gecikmeli yatıracak. Karşılığında düşük faiz ödeyecek.
Yatırmadığı SSK primi bir anlamda kendisine sağlanmış kredi durumuna dönüşecek.
Bakan Çağlayan'ın önerisi ekonomiyle ilgili bazı bakanların itirazlarına neden olmuş, karara bağlanamamış.
Yeniden yapılandırma Hükümet işçi çıkarılmasının önüne geçmek, sosyal patlamayı ötelemek, krizden rahat çıkmak için belirli yollar arıyor; kanun tasarıları hazırlıyor.
Ancak bugüne kadar IMF'nin de benimsediği kalıcı ve ileriye dönük bir formül bulunduğu söylenemez.
Oysa
Türkiye'nin elinde geçmişte başarıyla taçlandırdığı formüller duruyor.
Bunun başında da daha önce de dile getirilen ancak bir türlü uygulamaya konulamayan
"reel sektörün yeniden yapılandırılması" bulunuyor.
Bugün tüm dünyada bankalar ekonomik krizden etkilenirken,
Türkiye 2001'de bankacılık sektörünü yeniden yapılandırmış olması nedeniyle sıkıntı yaşamıyor.
Eski Hazine Müsteşar Yardımcısı
Hakan Özyıldız'ın da dün altını çizdiği gibi sağlam hale gelmiş bankalar eliyle aynı formül çalışır.
Bir şirket yeniden yapılandırmaya uygun ise devlet yüzde 70 riskini alır, geri kalan yüzde 30 riski de bankalar üstlenir ve yeni kredi olanağı bankalar aracılığıyla yaratılır.
Şirket evlilikleri de kolaylaştırılır.
Dolayısıyla kurtulabilecek olan şirketler kurtulur; batacak olanlar için de boşa efor sarf edilmez.
"Peki, uygulanabilir mi?" sorusuna verilecek yanıt ise şöyle:
"Evet; ama seçim hedeflemesine girmiş siyasetin tartışacak zamanı yok..."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 10 Şubat 2009, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/10//sarikaya.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.