kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
24 Ocak 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

Boşanma haberleri yüzünden Can'dan gazeteleri saklıyoruz

TULUHAN TEKELİOĞLU
23.01.2009
Dokuz yaşındaki çocuğunuzun sizin, yani annesiyle babasının ayrılacağı haberini gazeteden okuduğunu düşünün. Veya bir sabah, okul arkadaşından 'Annenle-baban ayrılıyormuş, öyle mi?' diye duyduğunu... Evde hiç konuşmadığınız, bahsetmediğiniz, ağzınızdan bir kez bile çıkmamış bu lafların en olmadık yerlerden kulağına gelmesi, onda nasıl bir korku yaratır? Nasıl bir yara açar? Geçtiğimiz hafta 'Örnek çift ayrılıyor mu?' haberlerini okudukça, babanın 'Yok öyle bir şey,' diyerek savunma dürtüsüyle verdiği cevapları gördükçe, hep onu düşündüm, dokuz yaşındaki Can'ı... Yaşından olgun cümleler kuran, meraklı, sevecen, küçük Can'ı. Anneler Günü çekimi için, bütün bir öğleden sonrayı birlikte geçirmiş, ona Emirgan Korusu'nun en ilginç yerlerinden birini göstermiştim. Oğluyla şiirsel bir uyum içinde olan zarif anneyi izlemiş, 'Her Şeye Rağmen İkimiz' aile röportajı için Mehmet Aslantuğ ve Arzum Onan'ı bir araya getirmek istemiştim. Ama olmadı. 'Evliliğimizi insanların gözüne soktuğumuzu düşünüyorlar' korkusuyla birlikte konuşmak istemediler.
Bu hafta bir kez daha aradım Mehmet Aslantuğ'u. Öfkeliydi. 'Bunları yazan insanlar çocuğumuzun olduğunu, okuma yazma bildiğini, onun duygularını paralize edebileceğini nasıl düşünmüyorlar?' diyordu.
Bir gün sonra Kemer Country'deki eski evlerinde (yeni ofislerinde) buluştuk. Kuralı yine bozmadılar.
Mehmet Aslantuğ ve Arzum Onan'la ayrı ayrı konuştum.
Hiç kolay olmadığını söylemeliyim.
Önce anne, sonra gazeteci olmanın getirdiği sabırla belki, röportaj sona erdi. Yanlarından ayrılırken hissettiğim duygu şuydu: Birlikte kurduğumuz hayat hep aynı sükunla devam etmez, evlilik her zaman bir ilkbahar tazeliğinde seyretmez. Sonbaharları da yaşamak gereklidir. Bu geçişlerde kendimizi yeniden yaratmayı başarabiliyorsak, birlikte yürünen yol çok daha değerlidir...