Gazeteci Uğur Mumcu 24 Ocak 1993'te, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ise 24 Ocak 2001'de hâlâ aydınlatılamamış suikastların kurbanı oldular. Her iki suikastın failleri de kamuoyunu tatmin edecek şekilde ortaya çıkarılamadı. İki ismin ortak noktaları sadece ölüm yıldönümleri değil. İkisi de öldürülmeden kısa bir süre önce iki ayrı terör örgütünün bağlantılarına ilişkin ilginç ipuçlarına ulaşmışlardı. Arabasına konan bombayla hayatını kaybeden Mumcu'nun öldürülmesiyle ilgili olarak dört senaryo ortaya atıldı. İlk senaryoya göre Mumcu, Öcalan ile MİT ilişkisini saptadığı için derin devlet tarafından ortadan kaldırıldı. Ergenekon tutuklusu Ümit Oğuztan'ın ortaya attığı iddiaya göre ise Mumcu, Ergenekon örgütünün Kuzey Irak'taki Kürt yönetimine ve PKK'ya sattığı silahlardan haberdar olduğu için öldürüldü. Üçüncü senaryoya göre Mumcu, İran bağlantılı radikal İslamcı gruplar tarafından öldürüldü. Sadettin Tantan'ın İçişleri Bakanlığı döneminde yapılan Umut operasyonu, bu üçüncü senaryoya göre yürütüldü ve cinayetin bir numaralı sanığı Ferhan Özmen müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ancak kamuoyu, Mumcu cinayetinin aydınlatıldığı konusunda ikna olmadı.
MOSSAD SENARYOSU Dördüncü senaryo ise sahte bir MİT belgesine dayandırıldı. Ergenekon soruşturması sırasında Veli Küçük'ün evinde de çıkan MİT belgesine göre Mumcu, Türkiye'nin dine dayalı bir yönetim altına girmemesi için CIA denetiminde Mossad ajanlarınca öldürülmüştü. Cinayet için altı özel tim elemanı, Hayre Deniz Üssü'nden botla Türkiye'ye gelmiş ve Mumcu'yu öldürmüştü. Bu son senaryo, Mumcu suikastı senaryolarının en mantıksızı olarak görülüyor.