Acıya dayanıklı, tutkulu, dürüstlükten ödün vermeyen, eve para getiren, bazen gizliden gizliye ağlayan, duygusal bir kadın... Çocukluğunda birlikte yemek yemeyi özlediği, kahvaltıda, yemek vaktinde göremediği ama ona ekrandan gülümsediğini bildiği, bazen kıskandığı, bazen çekindiği ama hep güvendiği, yakın dostu, her şeyi. Hayatının başrolünde hep annesi var. Kerem Kürşat, 22 yaşında makine mühendisliği okumakta. Annesi her iş değiştirdiğinde evleri de değişmiş. Şişli'den Halkalı'ya, televizyondan televizyona, 12 kez kiraya çıktıktan sonra, bu yıl bu işi sonlandırmışlar nihayet. Bu seferki kendi evleri. Sarıgazi'de bir site dairesi. 50 yaşında ev sahibi olabilmenin mutluluğu ve huzuruyla annesi, her duvarını ayrı bir renge boyamış. Mor, mavi, yeşil... Bu renkler aynı zamanda anneanne, Kerem ve annenin ruhsal terapisi. Anneanne (Suna İlhan), anne ve oğul bir yandan yerleşik hayata geçmenin mutluluğunu yaşarken, bir yandan da belirsiz gelecekten endişelenmekte... Kerem'in söyledikleri ise Türkiye'deki bir gerçeği, televizyonun merhametsizliğini anlattığı için içimi ürpertti: "Hayatımız annemin güzel kalmasına bağlı. Televizyon kanalları akıllı kadından çok, güzel kadın istiyor. Annemin akıllı olması, yıllardır emek veriyor olması, mesleğinin sunuculuk olması onlar için hiç önemli değil. Bu yüzden hayatımız annemin güzel kalmasına bağlı..."
- Boyunuz kadar oğlunuz olduğunu bilmiyordum... - A.Y: 26 yaşında evlendim. Zaten evlenmem gerektiğini söyleyen bir çevrem vardı. Fransa'dan dönmüşüm. Eli yüzü düzgün bir kızım. Başım önde yürüyorum mecburen: Askerliğini yapmış her erkeğe nasıl birini ararlar, onun gibi bir şey oldu.
- İlk eşinizi kamuoyu tanıyor mu? - A.Y: Yok hayır. Zaten ilk kez anlatıyorum bunları. Hemen evlendik. Bir ay sonra da hamile kalmışım. Köylü kadınları gibi. Kerem'e çok ağır bir hamilelik geçirdim; zaten duygusal bir insanım. Her şeye alındım, her şeye üzüldüm. İyi ki beynim, sevmediğim şeyleri unutuyor. Daha gebeyken hırpalandım. Birbirimizi hiç tanımadan evlenmenin getirdikleriydi belki. Ruhlarımız, hayata bakışımız uyuşmadı. Bunda ne onun ne de benim suçum var.
- Bebeğiniz kucağınızdayken boşanma kararı almışsınız... - A.Y: Zor günlerdi. Kerem'in lise mezuniyetinde rica ettim. Herkesin anne babası orada. Sağ olsun kırmadı geldi. Lise mezuniyet töreninde oğlumuz için ilk ve son kez bir aradaydık. Kerem beş kez ameliyat geçirdi. Ameliyatlarında yalnız ben vardım. Kerem'in babası da ikinci kez evlendi. Tatlı bir kız kardeşi var. Kerem'e bir mektup yazdım. 'Cumhuriyet'in 100. Yılına Mektup' diye bir kampanya vardı. Kerem 36 yaşına geldiğinde eline geçecek. Orada kız kardeşiyle ilgilenmesi gerektiğini yazdım. Onlar birbirlerine sahip çıkmak zorunda... (Ağlıyor)
- İyi misiniz? - A.Y: Çoğu kadın beni anlayacaktır. Ayrılırken eşimden bir ricada bulundum. "Altı aylık bir çocuğumuz var. Kerem'in adına bir ev ve mümkünse bir araba garantisi." Bir ev ve bir araba tabii ki olmadı. Çünkü erkekler ayrılırken ruhsal ve duygusal açıdan kendisine zarar vermiş bir kadına hiçbir şey vermek istemiyor. Dilerdim ki birbirimizi anlamaya çalışalım. Çünkü ikimiz de yetişkindik. Oğlumla babamın evine gittim. Babam için kızının ne kadar mutlu ya da mutsuz olması önemli değil, çevrenin dediği önemliydi. Sonra kaderin bir cilvesi, hayat beni 2005'te Yalnız Değilsin diye bir programın içine koydu. Benim durumumdaki kadınlara nasıl yön bulacaklarını anlattım. En sevdiğim, kalpten yaptığım işlerden biriydi.
- Kerem'e baba modeli dedesi mi oldu? - A.Y: Sanırım ikinci eşim Cem Yazıcı onun baba modeli oldu. Kerem üç yaşındaydı onunla evlendiğimde. Âşık olarak evlendim. Hâlâ da çok iyi anarım. Cem, Kerem'e çok emek vermiştir. Sekiz yıla yakın sürdü bu evlilik. Felç geçirdiğim sırada Kerem'le benim ayrı bir eve taşınmamız gerekiyordu. Çünkü ikimizin de annesi neredeyse bizimle 24 saat oturmaya başlamıştı, buna tahammül edemedim. Bir sene sonra da boşandık.
- Felç durumu ne kadar sürdü? - A.Y: Sekiz ay devam etti. İnsanlar ekranın altında belden aşağısını görmedikleri için seni gülümseyen yüzünle mutlu sanıyorlar. 'İnme,' dediler. Ben de bilmiyorum. Bir kadın olarak tüm sorumlulukları üstüme almak, ağır gelmişti galiba...
Yayın tarihi: 24 Ocak 2009, Cumartesi Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/24/ct/haber,521C0901F78E406DA5F843ADFFD27897.html Tüm hakları saklıdır.