Her toplum,
dinamizmini dayandıracağı bir enerjiye ihtiyaç duyar. Tarım toplumunda bu enerji,
kaslarımız ve yetmediği yerde hayvan gücüydü. Ama sanayi çağının dinamizmine bunlar da
yetmeyince devreye makineleri aldık. Önce buharlısı ardından elektriklisi, içten yanmalısı derken
milyonlarca sistem ürettik.
Sistemin yumuşak karnı "
değirmenin suyu "nda yatıyor. Şimdi sorun, elimizdeki milyonlarca fişi, hangi
enerji kaynağına takacağımız.
Sürdürülebilir enerji kaynağı, ülkelerin stratejik önceliği haline gelmesi tam da bu sebepten. Yalnızca
doğalgazdaki yaşanan "
sıkıntı ", fişi çekilen bir sistemin yaşayabileceklerini hatırlatmaya yetti.
Coğrafyamızın bize tanıdığı
fırsatlardan biri, tam da bu noktada belirginleşiyor. Doğu ile Batı arasındaki
köprü ülke Türkiye'nin "
enerji koridoru " kartı, "
yerinde ve ağırlığında " kullanılması gereken en önemli kozlarından biri.
Avrupa'nın ihtiyaç duyduğu doğalgazı üzerinden geçiren
Nabucco Boru Hattı, zaten
Türkiye'nin bir başka "
oyun kurucu " gücünü oluşturuyor.
Avrupa'nın gaz ihtiyacının
yıllık 500 milyar metreküp olduğu düşünülürse bunu Avrupa'ya ulaştıracak hatlar, stratejik öneme yükseliyor.
Nabucco'nun
Azerbaycan ve
İran sınırından
Viyana'ya 31 milyar metreküp kapasiteyle uzanan boru hattının, tüm engellere rağmen bitirilmesi,
Türkiye'ye yeni ufuklar açabilecek. Bunların başında da
arz güvenliği geliyor ki kış ortasında gazı kesilmiş ülkenin yaşadıklarının yakın tanığıyız.
İş bununla da bitmiyor. Zira gaz yalnızca kombiyi değil fakat aynı zamanda
fabrikayı,
elektrik santralini çalıştırıyor.
Nabucco'nun tepe yöneticisi
Reinhard Mitschek 'i dinliyoruz. Söylediği; "
Alternatif bir hat olarak Nabucco'nun farkı, kapalı bir kulüp olmaması " ve farklı ticariiş modellerine açık bir proje olması. Yaklaşık
18 ay sonra ilk kazmanın
Erzurum 'dan vurulması planlanan hattın devreye girme tarihi,
2013 . İlk etapta
5-13 milyar metreküp sevkıyatla devreye girecek hattın, talebe bağlı olarak
31 milyar metrekübe çıkarılması planlanıyor .
Türkiye'nin
jeopolitik dinamizmiyle örtüşen bu projenin gecikmesi yönünde yığınca politik manevranın olması doğal.
Ayrıca 2 bin kilometresini üzerinden geçirten
Türkiye'nin "
hat güvenliği " konusunda yüklendiği riskleri göz önüne alırsak
eşitler arasında birincilikten doğan ek hak talepleri de tanımlanabilir.
Tüm bunların aşılmayacak sorunlar olduğunu biliyoruz. Enerji işi bir süpermarket zinciri anlaşmasına benzemez. Yığınca
tarafı ve yüzlerce tartışma
argümanı vardır. Hele ki uluslararası boyutta uzun geçişleri de hesaba katarsak,
dış politika boyutlarında tartışmalara dahi varabiliriz.
Nabucco Hattı 'nın bu pürüzlere rağmen bir an önce bitirilmesini akılcı kılan bir başka konu,
kriz ve sonrasında
Türkiye'yi bekleyecek olan gelişmeler. Krizin değiştireceği dünyada beklenen
ekonomik patlama, beraberinde
enerji talebindeki tırmanmayı da getirecek.
Bu tırmanma yalnızca Avrupa'nın gaz talebine bağlı değil.
Türkiye,
kentleşen yapısı ve
artacak üretim kapasitesiyle de "
enerji arz güvenliğine " daha fazla ihtiyaç duyacak. Kaldı ki enerji işinde altın kural şudur; "
altını olan, kuralı koyar ."
Türkiye'nin elinde
petrol ve
gaz gibi altını olmayabilir. Fakat eşsiz coğrafyası ile
enerji koridorunda patrondur. Bu pozisyonun getirdiği
dış politika kartı, uluslararası arenada
pozitif bir değer olacaktır.
Türkiye'yi
2050'den önce ilk 10'a yerleştirecek olan dinamizmi, enerjisiz düşünemeyiz. Hal böyle iken enerjide daha yüksek bir gayret gördüğümü söyleyemem.
Sonuçta her yıl
yarım milyondan fazla ek yeni iş doğuracak sanayisini daha ileri düzeye taşıyacak bir
Türkiye'nin
enerji diye bir sorunu vardır.
BOTAŞ 'ı yalnızca bölgenin değil,
Avrupa,
Ortadoğu ve
Hazar Havzası 'nın en çok bilinen şirketlerinden biri haline getirecek olan Nabucco Boru Hattı'na bir de bu açıdan bakmakta fayda var.
Küçük hesaplar ve
giderilebilecek pürüzlerle kaybedilen zaman, "
enerji açığı riski " olarak karşımıza çıkabilecek.
Yayın tarihi: 16 Ocak 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/16//oguz.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.