Galiba maliye de biraz tıp gibi... Kimi uzman "Yazarlar makbuz kesmez," derken, kimisi ise "Orhan Pamuk yılda bir kitap yazıyor, sen her hafta yazıyorsun, kesmen lazımdı,'' diyor. Devleti göreve çağırıyorum! Usul hatası mıdır, usul eksiği midir, adı her neyse bana ceza kesin!.
Çocukluğumda filan, "Vergi kaçırdı, vergi yüzsüzü!" haberlerindeki insanları ailem nasıl 'çıkçık'layıp, haklarında ne yaratıcı hakaret sözcükleri kullandılarsa artık, 'vergi' denince, sırtımdan bir ürperti geçiyor! Vergi mükellefi olduğumdan beri muhasebecim "Şöyle yaparsanız daha az vergi ödersiniz," diyecek oluyor, "Gerek yok, çok ödeyelim, fazla fazla verelim, devlet bize borçlu çıksın," diye kesiyorum. İki üç ayda bir de "Biz gelir vergisi ikinci taksidi ödemeyi unutmuş olabilir miyiz? Belki de unutmadık, ama ya unuttuysak! 'Vergi yüzsüzü,' diyecekler, her şeyi diyecekler, ismim lekeleneceek?" tonunda bir fobi yaşıyorum. Vergi dairesi aranıyor, gecikmiş vergim olup olmadığı soruluyor, bıkkın bir "Hayır," cevabı alınıp bir süre rahat uyunuyor. Muhasebecimin gözünde vergiden düşmek için fatura vermeye bile korkan bir sazan vatandaşım!
Uçaktan, karanlıktan, yükseklikten, örümcekten korkmam. Benimkisi maliyefobi!
ORHAN PAMUK'TAN NE EKSİĞİM VAR? Bu 'inek öğrenci'liğimden dolayı, bir süre önce vergi denetimine tabi tutulduğumda, içten içe, bir şilt, bir tebrik mektubu, en azından bir kuru teşekkür bekliyordum, ne yalan söyleyeyim! Denetmen, aslında reklamlardan kazandığım oyunculuk gelirlerini inceleyecekti. Kestiğim makbuzları, verdiğim vergileri ve bütün banka hesaplarımı rica etti. Onları kontrol ettikten sonra, belki bankaya yatırılmadan, elden para almış olabileceğim şüphesiyle reklam sözleşmelerimi de istedi. 'Örtmene' çok iyi yapılmış dönem ödevini gösterme duygusuna benzer gizli bir zevk ve tüm mükelleflerin böyle didik didik inceleniyor olması dileğiyle belgeleri verdim. Denetmen bey, reklam, dizi, film, her tür oyunculuktan kazandığım bütün gelirin KDV, stopaj ve gelir vergilerini taradı, eksik yok. Ardından yazarlık gelirimi denetlemeye geçti. Malumunuz yazarlık, karikatüristlik filan, gelir vergisinden muaf olduğu için, devletin yazardan aldığı tek vergi 'stopaj'ın eksiksiz yatıp yatmadığına baktı, yine her şey tamamdı. Bendeniz, teşekkür mektubu beklerken, bir gün karşılıklı görüşmek istedi ve şöyle dedi: "Yazarlık için makbuz kesmeniz lazımdı."
-
Ama yazarlar makbuz kesmez ki?
Yani muhasebecim ve Plato Film böyle diyor. Mesela
Orhan Pamuk makbuz kesiyor mu?
-
Orhan Pamuk'ın kesmesine gerek yok, sizin kesmeniz gerekirdi.-Tabii siz bilirsiniz ama ikimiz de yazarlık yapıp para kazandığımıza göre, eserlerimizin edebiyat dünyasındaki yeri ve önemi, Nobel'ler filan, maliye açısından fark yaratmaz diye düşünüyorum.
O halde niye ben?
HER KAFADAN BİR SES! Galiba maliye biraz tıp gibi! Aynı konuda farklı yaklaşımlar olabiliyor. Kimi uzman, "Yazarlar makbuz kesmez," diyor. Kimisi, denetmenimiz de dahil "
Orhan Pamuk yılda bir kitap yazıyor, sen her hafta yazıyorsun, o bakımdan kesmen lazımdı," fikrinde... Bir kısım uzman da "Mevzuata göre oyunculuk yüzünden vergi mükellefi olup vergi vermeseydin, yazarlıktan makbuz kesmen gerekmezdi," görüşünde... Tam anlamadım ama ya çok çalıştığım için ya da vergi verdiğim için bu durumdayım.
İşin komik yanı şu: Bu hikâyede devletin bir lira kaybı veya kazancı yok. Makbuz kesseydim de sözkonusu KDV, çalıştığım şirket tarafından devlete verilip, sonra da KDV olduğu için devletten geri alınacaktı. Yani ne devlet ne de benim için makbuz kesip kesmemem, gelir giderde bir kuruş fark ediyor. Ama olsun, muhasebe cilveli bir konu ve şu anda, denetmen açısından bakıldığında, ben vergi konusunda bürokratik yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmemiş bir vatandaşım! Sakınan göze çöp battı işte! Görüyor musun başıma geleni!
MAKBUZ KESECEK İLK YAZARIM!
Yıllardır haftada birkaç kez gördüğüm bir kâbusum var: Boğaziçi'nde öğrenciyim, muhasebe dersi finaline gidiyorum, diyorlar ki, "O sabahtı, kaçırdın!" "Ama ama ben final saatine bakmıştım," diye söylenirken, kan ter içinde kâbus bitiyor. Şimdi de şu başladı: Maliyeciler kelepçeleyip götürüyorlar, ben de "Ama ama ben vergimi ödemiştim," diye söylenirken, kan ter içinde kâbus bitiyor.
İki kâbus da muhasebe yüzünden, iyi mi? Uzmanlar diyor ki, "Abartmayın, bu olsa olsa bir usul hatası. Ya mahkemeye gideceksiniz ve devletin kaybı olmadığından muhtemelen kazanıp bir lira bile ödemeyeceksiniz ya da maliyeyle uzlaşıp bir miktar para ödeyeceksiniz!" Sizce 'maliyefobi'm hangi seçeneğe yöneltti beni?
- Para ödeyeyim para, mahkeme istemem, gerginliğe gerek yok, uzlaşalım, el sıkışalım, barış yapalım!
Kaybı yoksa da devlet ekstradan para kazansın. Ben vergi kaçırmadım, gazetelerde gözü siyah bantlı resimlerim yayımlanmasın! Alnımda kara leke olmasın!
Devleti göreve çağırıyorum! Usul hatası mıdır, usul eksiği midir, adı her neyse, bana ceza kesin! Kesin kardeşim! Alın paramı, yol yaparken kullanın, okula tebeşir alın, ülkeye bir katkım olsun! Ayriyeten, büyük ihtimal,
Türkiye'nin makbuz kesen ilk yazarı olmanın haklı gururunu taşıyacağım, az şey mi?! Bir de şunu isterim doğrusu: Benim gibi sınıfın inek öğrencisinin 10'luk ödevine "Bunun kenar süsü yok," diye böyle eksik bulmak sizin görevinizse, sınıfın ödev yapmayan, derse gelmeyen, tebeşirleri çalıp sıraları kıran öğrencilerinin acımasızca peşine düşülüp cezalandırılmalarını beklemek de benim gazeteci ve vatandaş olarak görevim!
Yayın tarihi: 4 Ocak 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/04/pz/birsel.html
Tüm hakları saklıdır.