Son dönemin en etkili düşünürlerinden birisi finans tarihi üzerindeki çalışmalarıyla tanınan, Paranın yükselişi: Dünyanın finansal tarihi (The Ascent of money: A Financial History of the World) kitabının yazarı İngiliz tarihçi Niall Ferguson. Ferguson da yaşanan krizin nedenleri ve etkileri üzerinde ciddiyetle düşünüyor. Krizin siyasi sonuçlarının ne olabileceği hakkında yazdığı son yazısında bazı çarpıcı önermeleri de var.
Meslekdaşı Moritz Schularick ile birlikte ürettiği
Çin ve Amerika ekonomilerinin ilişkilerini betimleyen bir terimi var Ferguson'un: Çimerika. Son on yılda dünya ekonomisinin geçirdiği evrelerin bu ikili arasındaki birbirini
besleyici ilişkiyi değerlendirmeden anlaşılamayacağını savunuyor. Sonuçta Çin ve ABD dünya yüzölçümünün yüzde 13'ü, nüfusunun yüzde 25'i ve geçen altı yılda dünya ekonomik büyümesinin yarısını temsil ediyor.
Bu ikilinin ilişkisi
dünya ekonomisinin dinamosu olduğu gibi ABD'nin borç batağında ürettiğinden çok daha fazla tüketerek iflas noktasına gelmesinin ve
patlayan finansal krizin zeminini de hazırladı. Giderek tüm dünyayı etkisi altına alan krizde Amerikan tüketicileri harcamayı dramatik şekilde kesti. Resesyona giren ABD ekonomisinin daha iki çeyrek boyunca büyümeyeceği bekleniyor. Bunun ötesinde ise
kredi daralması nedeniyle Amerikan büyümesinin çok düşük düzeylerde gerçekleşmesi söz konusu. Çin'inse en azından yüzde 6'lık bir büyüme hızını rahatlıkla sürdürebilmesi bekleniyor.
Ekonomide yaratıcılık Veriler böyle olunca Çin'in Amerikan piyasasına bağımlı olmadan büyüyebilmesi mümkün. Borç yükü altında ezilen, büyümesi yavaşlamış bir ABD söz konusu olunca da doların
dünya rezerv parası olma niteliğini yitireceğini savunanlar var. Ekonomik anlamda gücün böylesine kayması tabii ki stratejik sonuçlar da verebilir. Yani bugünkü şartlarda Amerikan milli gelir düzeyini 2027 yılında yakalaması beklenen Çin Asya'dan başlayarak dünya üzerinde stratejik hakimiyeti elde etmeye başlayabilir. Kimi gözlemcilerin, biraz da böyle olmasını arzuladıkları için, beklentileri bu yönde. Yani Amerikan hegemonyasının hem ekonomik hem de siyasi sonunu ilan ediyorlar.
Obama yönetimi iyi bir ekonomik performans sergileyemez ve dünya kapitalizmini krizden çıkarmayı beceremezse bu senaryo gerçekleşebilir de. Ancak rakamlara biraz daha yakından bakınca ortaya çıkan tablo bu türden bir kolaycılığa prim vermiyor. Ekim 2008 itibarıyla Amerikan borsasındaki düşüş yüzde 34 iken, bu oran Brezilya'da yüzde 54, Çin'de 58, Hindistan'da 64 ve Rusya'da 66 düzeyinde gerçekleşmiş. Petrol fiyatlarının düşüşte olduğu bir dünyada Rusya'nın veya Venezüella, İran gibi ülkelerinin
herkese kafa tutma imkanları da hayli sınırlı. Çin sanayii Amerikan piyasasındaki kriz nedeniyle fena durumda.
Ferguson'un gündeme getirdiği asıl ilgi çekici değişken ise yaratıcılık. Amerikan ekonomisini geçen yüzyıldaki krizlerden de çıkaran en önemli özelliği yaratıcılığı. En krizli dönemlerde Amerikan kapitalizminin ürün çeşitliliği, teknolojik atılım ve üretim örgütlenmesinde sergilediği yaratıcılık, ekonominin kendisini toparlamasını sağlamış.
Obama yönetiminin başarısı da bir ölçüde
ekonominin yeniden yapılandırmasına ve açık toplumlara özgü yaratıcılığın önünü açmasına bağlı. Ancak bunu yaparken
piyasa köktenciliğinden uzaklaşması, kamunun yönlendirici özelliklerini güçlendirmesi lazım. Bir de dünyanın ABD bonolarını alarak gösterdiği güvenin sürmesi gerekiyor.
ABD bunu becerebildiği taktirde Çin'in tek başına yarıştan kopmasından çok Çimerika'nın sürmesi daha güçlü ihtimal.
Hıristiyan okurların Noel'ini kutlarım.
Yayın tarihi: 25 Aralık 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/25//haber,070658224D8544F390411376EC2F97D0.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.