kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
23 Aralık 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Sıradan sandığımız şeylerdedir, mutluluk!..

"Kahvaltı etmenin dayanılmaz romantizmi' başlıklı yazınızı okudum. Arada bir bende hayal kırıklığı yaratacak yazılar yazdığınızı söylemek isterim.
Herkes sevgilisiyle bahsettiğiniz kahvaltıları, hatta romantizmin daha cilalı olanlarını yaşar.
Yazdıklarınız çok sıradan geldi, sayfayı ziyan etmişsiniz hissine kapıldım bi an.
Bir yazar için en acı verici şey okurlarını kaybetmek olmalı, değil mi?
Siz daha iyi bilirsiniz.
Sevgiyle kalın"
diyor okur Haluk..
Geçen hafta sevgiliye hazırladığım bir pazar kahvaltısını anlatmıştım.. Ve onu, benim gönlümü, coşkumu, keyfimi ve sevgimi katarak hazırladığım sofrada seyretmenin nasıl bir mutluluk anı olduğunu..
Haluk'un mektubunu okurken üzüldüm.. Kendi adıma değil.. Onun için..
İşte "Mutluluk" dediğimiz şeyi asla bulamayacaklardan biri daha muhtemelen..
Simenon'un anekdotunu kaç kez yazdım..
Üstad, tüm eserlerini Paris'te Eyfel Kulesi'nin içindeki bir lokantada yazarmış..
Gazeteci sormuş.. "Kuleyi bu kadar çok mu seviyorsunuz?.."
"Tersine" demiş, Simenon.. "Bu kentte bu lanet kulenin görünmediği tek yer burası.."
Bir şeyin tam içinde iseniz görmeniz, fark etmeniz zordur..
Mutluluk da işte tam bu tarife uyar..
Hayat boyu mutluluğu bulamadığından şikayet edenlerin çoğu, aslında mutluluğun tam da göbeğinde yaşayanlardır..
Sıradan şeylerdeki güzelliği göremeyen, sıradan şeylerdeki duygusallığı hissedemeyenler.. Yani.. Çoğu zaman çok sıradan görülen şeylerin, aslında nasıl bir mutluluk kaynağı olduğunun farkına varmayanlar..
Mutluluğu tırmanılmaz dağın doruklarında sandıkları için, eteklerinde yürürken ezdikleri çiçekleri göremeyen ve koklayamayanlar..
Sanırım sevgili Haluk da bunlardan biri..
Hayatta yaşanmaya, anlatılmaya, dikkate alınmaya, farkına varılmaya değen şeylerin ille de olağanüstü, en azından çok cilalanmış şeyler olduğunu sananlardan yani..
Filmleri el ele seyreden milyonlarca çift var..
Peki bir filmin romantik bir anında, sevgilinin elinin onu elini araması, bulması ve sımsıcak sıkmasının nasıl bir mutluluk olduğunun farkına varan..
O öyle bir andır ki, oturur sütunlar dolusu yazarım..
Anlayana ne mutlu..
"Ne var bunda.. Herkes el ele film seyrediyor" diyenlerin ise öğrenecekleri o kadar çok şey var ki, yaşamdan..
Sevgili Haluk,
Senin için gerçekten üzüldüm..
Ben mi?..
Böylesine sıradan, böylesine cilalanmamış şeyleri yazmaya devam edeceğim..
Mutluğun sıradan yaşamdan çok farklı şey olduğunu sananlara da yararım olur diye..
Benim için üzülme.. Okurum azalmaz, merak etme..
O yazıma gelen telefon, kısa mesaj ve emailin haddi hesabı yoktu..
Senin yazdığın ise, yüzlerin içinde tek..
(26 Mart 2006'da yayınlandı)