Asansöre ara katlardan bindi arkadaşları ile.. Genç, şirin, tatlı bir genç kız.. Nasıl keyifli.. Heyecanlı.. Gözleri ışıl ışıl.. Dünyaların onun olduğunu anında okuyorsunuz..
"İlk defa çıktı imzan değil mi" dedi arkadaşı..
İlk defa resimli çıkmış imzası Sabah'ta..
Mutluluğun sebebi o..
O ne mutluluktur o!..
M. Ali Ağabey çağırdı, "Çocuklar yardıma gelin" diye.. Gazetede isyan çıkmış.. Rest.. Cihat Bey (Baban) "Gördüm" demiş.. Bir o kalmış, bir de Kışlalı.. Üç de biz eklendik.. Ahmet Kışlalı ve Öcal ağbimle..
"İki üç gün yardım" diye gittik, hayatımız değişti. Gazeteci olduk.. Allah'ın günü yazıyoruz.. Her şey yazıyoruz.. Spor, sinema, magazin, haber, aklınıza ne gelirse..
Ama gazetede adımız yok.. Gazeteci olduğumuzu bizden başka bilen yok..
Ankara'da o zaman başka gazeteler de var.. Ulus.. Zafer.. Kudret.. Akşam gazeteleri.. Hepsinde herkesin pabuç gibi imzaları.. Bizim Yeni Gün'de imzamız yok..
Bir yazının en altına adımı yazacak oldum, Kışlalı'dan fırça..
"Yazının başlığını ve imzasını koymak şefin işi ve tercihidir. Sakın bir daha yapma.." Kışlalı bu.. Sıkıysa yap..
Haftalar geçti.. Sorarsanız küçük değil, büyük dağları da yaratıyoruz her gün.. İmzamız yok..
"Zamanı gelince" diyor Kışlalı..
"Cart diye imzanızı koyarsam yazının altına, okur 'Nerden çıktı bu herif' der.. İmzasız yazılarınız dikkati çekecek kadar güzel olmaya başlarsa, okur da merak eder, 'Kim yazıyor bunları' diye.. Mesele de odur işte..
'
Kim yazıyor'
dedirtmek.. '
Nerden çıktı'
dedirtmek değil.. O zamana kadar bekleyeceksiniz.."Bekledik..
Bir gün gazeteyi elime aldım..
Yazımın en altında iki harf.. "H.U." Hepsi bu.. H.U..
İçimde öyle bir coşku.. Param olsa bütün gazeteleri alacağım, gidip Mülkiye kantininde dağıtacağım..
"Bakın H.U.. Ben.. Gazetede imzam çıktı.."
Haftalar da öyle geçti..
Bir sabah baktım..
Yazının sonunda "H. Uluç."
Terfi etmişiz..
H.U.'nun U'sunun "Uluç" olduğunu öğrendi millet işte..
Ve nerdeyse senemiz dolarken, ilk "Hıncal Uluç" imzasını koydu M. Ali Ağabey, gene yazının altına.. Bittiği yere ve yazının puntosu büyüklüğünde..
Bana sorarsanız, gazetenin manşetinde idi adım.. Öyle müthiş bir zevkti.. Öyle müthiş bir coşku, heyecandı, yazının dibindeki bu okuduğunuz yazı büyüklüğündeki harflerle imzam..
O sırada Namık Ağabey spor yazarlığında Star sistemini getiriyor, yazının tepesine hem de resmi ile kocaman kocaman imzalar koyuyordu.. Yazarın öne çıktığı sistemin başlamasıydı bu, spor sayfalarında.. Ama Kışlalı "Yazar değil, yazı" diyordu.. Yazımızı sunuyordu, imzamızı değil..
Bu yüzden iyi yazmayı öğrendik..
Bu yüzden yazının altına konmak için bir seneden fazla bekleyen imzamızın kıymetini bildik.. Bu yüzden, bugün, nerdeyse 50 yıl sonra gazeteyi açınca imzamı görmek bana hâlâ müthiş bir heyecan verir.. Hem de resimli.. Hem de yazının dibinde minicik değil, tepesinde kocaman..
Minnacık Yeni Gün'deki minnacık "H.U"lardan, koskoca Sabah'taki bugüne..
Mehmet "Geldik Hıncal Bey" dedi.. Zeminde durmuşuz.. Asansör boşalmış.. İmzası ilk defa resmiyle çıkan genç muhabir adeta zıplayarak koşuyor, kapıya doğru..
Bu heyecanı sonuna kadar taşıyabilmek..
İşte bizim mesleğin başarı sırrı bu..
(18 Mart 2006'da yayınlandı)
Bugünkü Tüm Yazıları
Gazetede imzası var.. Hem de fotoğraflı..
Yayın tarihi: 21 Aralık 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/21//haber,EC0E345C2AE046DCA6ACE4886710C152.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.