Bu hafta Disko Kralı'nı izlerken, geçen hafta burada düzdüğüm övgü satırlarının hepsini yutmak zorunda kaldım. "Ne oldu sana Okan?" dedirten hatalar ve gaflar zincirinin hangi birini sayayım? En iyisi numaralandırmak: 1. Çevreci mesaj veren videosuyla üne kavuşan 12 yaşındaki Malatyalı Tuncay'ı çağırıp, diğer konukların hiçbirine söz vermeden bir saat 10 dakika boyunca yayında tutup, türkü söyletmek ve bu arada ağzından bir tane bile "çevreci" mesaj almamak olur mu? 2. Küçük Tuncay'a, programın zarif konuğu, Elveda Rumeli dizisinin güzel oyuncusu Gülçin Santırcıoğlu'nu gösterip, "Bu ablayı neresinden ısırmak istersin?" diye sormak da neyin nesi? Santırcıoğlu'nun "Biraz terbiyeli olalım lütfen" yanıtı hiç mi canını acıtmadı Okan? 3. Ya konuk Nil Burak'ın kuliste dakikalarca bekletilmesine ne demeli? Telefonla bağlanan izleyiciye sorulan sorular arasında Burak'la ilgili soru yer almasaydı, belki de ünlü sanatçı kuliste unutulacaktı. Peki ya "Programa çıkmadan 15 dakika önce haber verin de ısınayım" diyen vücut şampiyonu sporcunun kuliste tam bir saat boyunca ısınmak mecburiyetinde bırakılmasına ne demeli? 4. Hasta olduğu için stüdyoda hayalet gibi duran Elveda Rumeli'nin genç oyuncusu Caner Özyurtlu ile Gülçin Santırcıoğlu stüdyodan gönderildikten sonra arkalarından "Bunların da ağzı var dili yok" demek yakışık aldı mı? Oysa Gülçin "Ben dizide babasının istemediği bir adamla evlenmesine rağmen hala hayatta olan bir kadını canlandırıyorum" gibi müthiş mesaj yüklü bir cümle söylemişti. Eskiden olsa Okan bu cümlenin üzerine program inşa ederdi, yapmadı. 5. Okan, Gülçin Santırcıoğlu'na "Seninle ilgili bir VTR var ama erken saatte girdiğimiz için risk almayalım, sonra yayınlarız" dedi. Ama o bant hiç yayına girmedi. Ekran başındakiler de haklı olarak "spekülasyon yapmak" zorunda kaldılar. Konuğun üzerine gölge düşüren o bantta ne vardı peki? 6. Okan Bayülgen, Ferhat Güzel ve zorla türkücü yapılmaya çalışılan Malatyalı Tuncay kendi aralarında bir saat 10 dakika boyunca eğlendikleri anlarda, başta Erol Günaydın ve Hakkı Devrim olmak üzere stüdyo konuklarının son derece sıkıldıklarını biz bile görürken, sunucunun bunu fark etmemesi ise inanılmazdı. Bunları Okan'a ve yaptığı işe büyük saygı duyduğum için yazıyorum. Okan, fotoğraf çekmeye başladığı andan itibaren, sanki televizyonculuk yeteneklerini kaybetmeye başladı. Her şeyden önce onu seven, hatta programlarının tiryakisi olan bir dostu olarak hatırlatmakta fayda görüyorum: Konuklar, birer portreden ibaret değildir. Hayat ise senin "dondurduğun" anlarla ölçülebilecek bir şey olamaz!..
Bugünkü Tüm Yazıları
Ne oldu sana Okan Bayülgen?
Yayın tarihi: 10 Aralık 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/10/gny/aytug.html
Tüm hakları saklıdır.