kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Kasım 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ERGUN BABAHAN

Ergenekon, MİT ve Tuncay Güney (İpek)

Türkiye sonuçta bir kurumlar ülkesi. Silahlı Kuvvetleri'nden Milli İstihbarat Teşkilatı'na, Meclis'inden yargısına kadar kurumları işliyor.
Bu kurumlar içinde bilerek veya bilmeyerek yanlış yapan, yanlış yollara sapanlar, içinde bulunduğu kurumu yanlışlara yönlendirenler mutlaka çıkıyor.
Ergenekon Davası, bunun tipik bir örneği.
Susurluk'tan başlayıp Ergenekon'a uzanan bir süreçte, kimi kamu görevlilerinin kendilerini hukukun üstünde veya dışında görmelerinin örneklerine tanık oluyoruz.
Bu insanlar düne kadar da tam bir dokunulmazlık içindeydiler.
Ergenekon Davası bu dokunulmazlığın bittiğinin işaret fişeği oldu.
Ancak kimi çevreler başından itibaren bu davayı inandırıcılıktan uzaklaştırmak, iddianameyi küçümsetmek için ellerinden geleni yaptı.
Dayandıkları en büyük tez, davanın tamamen Tuncay Güney üzerine kurulu olması, onun da sahte haham hatta hafif çılgın bir tip olmasıydı.
Abdurrahman Şimşek'in ortaya çıkardığı belge, Güney'in çılgın bir sahte haham olmadığını ortaya koydu.
Güney devletin farklı kurumlarına hizmet veren biri.
Bu sayede çeşitli ülkelerin liderleriyle görüşme fırsatı bulmuş, Ergenekon denilen örgütlenmeyle ilgili inanılmaz bilgi ve belgelere ulaşmış.
Şimdi ortaya çıkan belgeler, Güney'in bu hizmetleri sırasında MİT'le en azından ilintili olduğunu ortaya koyuyor.
Yani, devletin en temel istihbarat örgütü, yine devlet içinde yasadışı bir örgütlenme olduğunu fark etmiş ve izlemeye almış.
Yani ortada fos bir öykü yok.
MİT'in birebir izlediği bir yapı var.
Bunun ortaya çıkmış olması, Ergenekon davası ve iddianamesi hakkında yaratılmak istenilen kuşkuları etkisiz hale getirecektir.
Bunu yaptığı için MİT'i eleştirmek veya kızmak olmaz. İstihbarat teşkilatı olarak MİT üzerine düşen görevi yerine getirmiştir.
Elindeki bilgi ve belgeleri dolaylı yoldan da olsa, biraz gecikerek de olsa sorumlulara iletmiş ve düğmeye basılmasını sağlamıştır.
Böylesi bir yapılanmanın istihbarat örgütlerinin dikkatini çekmeden faaliyet gösteriyor olması ülkemiz için ürkütücü olurdu aslında.
İstihbarat bu yapıyı fark etmiş, içine adam sızdırmış ve yapılanma hakkında en ayrıntılı bilgilere ulaşmış.
Önemli olan budur.
Burada kimin kimin adamı olduğu, istihbarat içinde kimin kimle kavga ettiği, ikincil bir meseledir.
Türkiye, tüm kurumlarında hukukun üstünlüğü ilkesini sağlamak zorundadır.
Buna silahlı bürokrasi de, istihbarat teşkilatı da dahildir.
MİT'in açıklamaları bu kurumun böyle bir süreçten geçtiği ve asli işlevi üzerine yoğunlaştığını anlatıyor.
Doğru olan da budur.
Onun dışında açıklamaların satır aralarını okumak ve kurumların içinde geçmişte ne gibi kavgalar yaşandığı ve bu kavgaların Türkiye'yi nasıl bir atmosfere soktuğu, bu işin uzmanı olan gazeteci arkadaşlarımızın yapacağı bir iştir.
Arkadaşımız Abdurrahman Şimşek son dönemin en önemli haberine imza atmış ve hem Ergenekon davası sürecinde çok önemli bir etki yaratmış, hem de Türkiye'nin gündemini belirlemiştir.
Kendisini tebrik ediyorum.