Türkiye ile IMF ilişkilerinin yeni bir döneme girdiğini söyleyebiliriz. Kısa süre öncesine kadar IMF anlaşması sürpriz iken şimdi bir anlaşma olmaması sürpriz sayılabilir. Hatırlanacağı gibi "Ümük sıkma" tartışması başladığında IMF heyeti, program sonrası izleme kapsamında Ankara'daydı. IMF
Türkiye Masası uzmanları, "yeni anlaşma" niyetini ilan etmeyi planlıyordu ki teknik müzakereler, siyasi alana taşınınca işin rengi değişti. IMF ekibi hiçbir açıklama yapmadan Washington'a dönmeyi tercih etti. Gelinen aşamada atmosfer bambaşka. Çünkü, G20 Devlet Başkanları Zirvesi'nde, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, IMF Başkanı ile gerçekleştirdiği görüşme, sürecin seyrini kökten değiştirdi.
Bir bakıma IMF, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu yükselen piyasalar için önerdiği küçülme reçetesi askıya alıp, "genişlemeci maliye politikalarına" kapı araladı. Hükümet kanadındaki "iyimser hava"nın nedeni bu. Nitekim gerek bakanlar gerekse AK Parti kurmayları, iki kritik parametrede IMF inadının kırıldığını düşünüyor. Neydi o iki bariyer?
1-IMF tanımlı faiz dışı fazlanın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYİH) oranı yüzde 4.5 yerine 2009 Programı'nda olduğu gibi yüzde 3'te kalacak.
2-2009 yılı GSYİH büyümesi yüzde 2'ye çekilmeyip, yüzde 4'te tutulacak.
Ancak IMF kanadının, yüzde 4 büyüme hedefine ikna olmadığı, yıl içindeki gelişmelere göre, temel ekonomik göstergeleri revize ettirebileceği konuşuluyor. Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren'in açıklamaları da bu durumu teyit ediyor. Bu aşamada IMF'nin, "Aman mevcut harcama sınırlarına bağlı kalın, yeter" dediği biliniyor. Ekonominin kontrollü küçülme dönemine gireceğini savunan IMF, iddialı büyüme hedefine ulaşılamayacağını bir süre sonra Hükümet'in de kabul edeceğine inanıyor.
IMF '18 milyar $' diyor Peki, taviz veren taraf gibi konuşlanan IMF,
Türkiye için muslukları ardına kadar açacak mı? İşte orada sıkı pazarlık sürüyor. Zira IMF ile
Türkiye arasında ABD'de söz kesildiği bir gerçek. Lakin programa sağlanacak finansal desteğe ilişkin olarak kamuoyuna yansıyan tutarlar IMF'nin taahhüdünden ziyade
Türkiye'nin beklentisi. Yani, "Ukrayna 16, Macaristan 23 milyar dolara imza attı.
Türkiye, 24 milyar dolardan aşağı inmemeli, mümkünse 40 milyar dolar almalı" ifadesi henüz karşılanmış değil. IMF'nin verebileceği destek 16-18 milyar dolar arasında ve bu tutarın artırılmasına çaba sarf ediliyor.
Standby çözümü IMF'nin nasıl ikna olduğuna gelince
1-Küresel mali kriz tüm kuruluşlara ezber bozdurdu.
2-G20 Zirvesi'nde, gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanabilecek ikinci kriz dalgasını dünya ekonomisinin kaldıramayacağı teyit edildi.
3-IMF,
Türkiye'de şimdiye kadar hep kamu açıkları için önlem isterken bu kez sorunun değiştiğini gördü. Özel sektör borçlarının çevrilmesi ile bankaların sistemi fonlamasının önceliğini kabul etti.
4-ABD, yeni Başkan Obama ile yeniden yapılanma döneminde zaman kazanma ihtiyacı hissetti. Irak'tan çekilme planı ise
Türkiye'nin istikrarlı tutulması gereğini gösterdi.
5-AB ülkeleri de ekonomik küçülme yaşarken
Türkiye'den gelebilecek şoku göze alamadı.
Bu durumda, cevabı aranan soru nasıl bir program yapılacağı? Türkiye'nin talep ettiği finansman dikkate alındığında, IMF'nin artık "İhtiyati Stand By'a evet" demediği anlaşılıyor. Muhtemelen IMF ile yeniden "Stand By Düzenlemesi'ne gidilecek." İlk etapta ne yapılacağına gelince
IMF'den sağlanacak kredinin Merkez Bankası'nda bir fona dönüştürülmesi ve riskler bankalarda kalmak kaydıyla özel sektör borçlarının yapılandırılması söz konusu olabilir. Veya hazine, özel tertip devlet iç borçlanma senedi ihraç ederek örneğin Kredi Garanti Fonu üzerinden bu mekanizmayı işletebilir.
Yayın tarihi: 24 Kasım 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/24//haber,AEDB5E0416564564854A47F9478D8B2F.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.