Gözle görünen kirlilik… Bu fotoğraf Güllük Körfezi’nin kuzey yakasından çekildi. Arka planda Güllük, Güllük Limanı ve bu limana gelen alargada demirli gemiler var. Körfezin kuzey kıyısında ise balık çiftlikleri var. Güllük Körfezi, limanda bekleyen gemiler, balık çiftlikleri ve kirlilik...
İLİŞKİLİ HABERLER
Balığı yiyene değil, kazığı yiyene bakalım
Balığı yiyene değil, kazığı yiyene bakalım
Balık çiftlikleri ile ilgili sıkıntılar isyan boyutuna varınca Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonu üyesi 14 milletvekili, Bodrum Torba'ya giderek durumu yerinde inceledi. Ancak kamuoyu üyelerin neler gördüğü ile değil yenen ve kendilerine verildiği yazılan balıklarla ilgilendi. Asıl problem de gözlerden kaçtı..
Haftayı balık çiftliklerinde inceleme yapan milletvekillerimizin haberleriyle geçirdik. Bana kalırsa asıl haber, arabalara yüklenilen balık kutularının altında kalıp gümbürtüye gitti. Yok, kaç kilo balık varmış... Yok, balıklar çocuk esirgemeye (SHÇEK) gitmişmiş...
Ne kadar da önemli! Sevgili okuyucularım, vatandaşlarım, kardeşlerim denizlerimiz bitiyor yahu, denizleri bitiriyorlar. Üç, beş kilo balık yerin dibine batsın, kim yerse yesin...
İncelemenin sonu ne olmuş, şunu net bir şekilde duyalım bakalım. Çiftliklerin zararı var mı, yok mu? Bakalım hazretler ne karar vermiş.
Baştan söyleyeceklerimi söyleyeyim. Ben balık çiftliklerine karşı değilim. Bunlar olmasa memlekette kolay kolay balık yenilebileceğine de inanmıyorum. Ama çiftlikleri doğru dürüst yerlere kursunlar.
Kıyıları batırmayacak, cenneti cehenneme çevirmeyecek! Ama bu ülkede en çok sesi çıkan, en kuvvetli lobilerden biri, bu balık çiftliği sahipleri. Lütfen sayfadaki fotoğrafa iyi bakın. Bu fotoğraf Meriç Köyatası'nın Naviga dergisinin kasım sayısında yayımlanan yazısında kullanıldı. Elinizi vicdanınıza koyarak ve bu resme bakarak, sonra da Köyatası'nın özetlediğim aşağıdaki yazısını okuyarak karar verin, bunlar suları kirletiyor mu, kirletmiyor mu? İşte Köyatası'nın yazdıkları: "Ağustos ayında bir tesadüf sonucu balık çiftliklerin en yoğun olduğu Güllük Körfezi'nde Vlademir Mamaev ile tanıştım. Kendisi, Dünya Bankası Kalkınma Teşkilatı (UNDP) Çevre Fonu Başkanı. Mamaev, bir arkadaşının aracılığıyla Gülllük Körfezi'nden ev almış. Balık çiftliklerinin güzelim körfezi mahvettiğini kendi gözleriyle görünce, Türk hükümetine balık çiftliklerinin taşınması için karşılıksız proje kredisi vermeye hazır olduğu mesajını iletmiş. Ancak mesajı Milas Kaymakamı aracılığıyla iletince de mesaj, Ankara'da pek yankı bulmamış. Bunun üzerine Mamaev'i Can Pulak'la tanıştırdım.
İŞ İŞTEN GEÇİYOR
Bilmeyenler ya da hatırlamayanlar için hatırlatayım. Can Pulak, gazeteci bir ağabeyimizdir. Turgut Özal döneminde, onun çevre ve basın danışmanlığını yaptı. Bugün betona yenik düşmemiş yerlerin, yani Gökova, Hisarönü ve Göcek'in özel çevre bölgesi ilan edilmesinde en büyük pay, Sadun Boro ile birlikte Can Pulak'ındır. Can Ağabey, şu anda da büyük bir turizm yatırım grubunda çalışıyor, aynı zamanda da Turmepa Deniz Temiz Derneği'nin yönetim kurulu üyesi. Daha önce yazdığım bir yazıdan sonra çevre ve temiz denize gönül veren Can Pulak, temaslarına başladı. Konu bazı gazetelerde tekrar gündeme taşındı. Hatta Güneri Civaoğlu, 'Top madem Can Pulak'ta, bu iş tamam gibi. O, golü atmadan bu işin peşini bırakmaz,' mealinde bir yazı da yazdı.
Can Pulak daha sonra Ankara'ya gitmiş.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile konuşmuş. Günay, Tarım Bakanı ile görüşerek sorunu çözeceği sözünü vermiş. Bölgede Kazakistanlı bir grubun 2.5 milyar dolar, Net Holding ile Ağaoğlu ortaklığının da 5 milyar dolarlık turizm yatırımı var. Bu boyuttaki yatırım, balık çiftlikleri nedeniyle duruyor. Olaya ister ekonomik pencereden bakın, ister ekolojik pencereden bakın, tam bir garabet var.
O sırada büyük üstad Sadun Boro da Kısmet'le Güllük Körfezi'ni geziyor. Kirlilikten yeşile dönmüş ve bırakın dibi, bir metreden sonra görüşü kaybolan bir deniz. Boro'nun anlatımına göre, Körfez'in kuzey kıyısında bu kirlilik had safhaya ulaşmış. Bir süre sonra bu kirlilik, Körfez'in güney yakasına kayacak. Yani, Torba'nın, Türkbükü'nün, Gündoğan'ın olduğu bölgeye. Bölgeyi bilmeyenler için hatırlatayım, bu körfezde yerleşim yoğunluğu güneyde.
Kuzeydeki yerleşim çok az. Ancak kirlilik kuzeyde. Çünkü balık çiftlikleri yoğun olarak Körfez'in kuzey kıyısında. Ancak, nasıl olduğunu kavrayamadığım bir konu var. Balık çiftliklerinin lobisi acayip güçlü. Bu körfezdeki mevcut turizm yatırımlarının büyüklüğü milyarlarca dolarla ölçülecek boyutta. Yüzlerce otel ve binlerce konut var. Daha önce de vurguladım. Sadece iki yatırımın tutarı 7.5 milyar dolar. Buna karşılık değeri 500 milyon doları bulmayan balık çiftlikleri diledikleri gibi at oynatıyor, öylesine güçlü bir lobi oluşturmuşlar ki Ankara'yı etkiliyor." Meriç Köyatası'nın yazısı daha devam ediyor ve devamında bu lobinin çevre kirliliği ile ilgili hedef saptırttığından da bahsediyor.
Sırası gelmişken ben de söyleyeyim. Hiç kimse alınmasın. İşin rezilliği çıkmış durumda.
Deniz kirliliğinde en büyük günah belediyelerin.
Turistik tesisler, maalesef burada ikinci sırada geliyorlar. Daha sonra elbette yatlar da var.
Özellikle de profesyonel çalışan guletlerBunlarla ilgili pek çok olaya bizzat kendim şahit oldum. Bugün Göcek'in hali içler acısı.
Çünkü adam koydan çıkınca pis suyunu boşaltıveriyor. Körfezin dışına çıkmadan.
Kendine göre orası açık deniz yaAynen böyle.
Gerisi Allah'a emanetŞimdi lobi işine de açıklık getirelim. Bir bakıyorsun bir gazetede ya da dergide pat diye, balık çiftliklerinin aslında denizleri kirletmediği haberi çıkıveriyor.
Açıkça yazıyorum. Eğer isterse Çevre Bakanı ile birlikte istediği balık çiftliği sahibini de alıp Sığacık Körfezi'nin batı ucundaki Kokar Limanı'na gitmeyi öneriyorum.
İçeri girdiğinde sadece adaçayı koktuğu için Kokar diye adlandırılan bu kapalı limanda suyun kirliliği kahverengiye dönmüş. İçeride dört-beş balık çiftliği... Sahilde birbirinden rezil barakalarSuyun dibini tahmin edebiliyorum...
Sadece burası mı, Eğri Liman da öyleIldır Körfezi'nin hemen kuzeyinde yer alan bu harika limana da bir gidip bakalım. İçiniz sızlarSözümüzü noktalayalım: Ekonomik olarak balık çiftliklerine, hepimizin ihtiyacı var. Ancak bunları turizm alanları ve kapalı denizlerin dışına, turizm gelişme bölgesi olmayan yerlere taşımak bu kadar mı zor?
İLİŞKİLİ HABERLER
Balığı yiyene değil, kazığı yiyene bakalım
Yayın tarihi: 22 Kasım 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/22/ct/haber,71455E92DF8E4A7C8D450BC812C377EB.html
Tüm hakları saklıdır.