kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
15 Kasım 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Modern insanın kolundaki saat

Bebek'teki bir kafede iki erkek oturmuş sohbet ediyoruz.
Ve tabii ki laf global ekonomik krize geliyor!
Arkadaşım eski finansçı yeni işadamı olarak alıyor sazı eline...
Wall Street'ten giriyor, Şangay'dan çıkıyor.
Yeni zenginlerden söz açıyor. Robert Frank'in Richistan (Zenginistan) adlı kitabını okuyup okumadığımı soruyor.
Finansçıların klasik anlamıyla bir "kapitalist" değil, "vaat tüccarı" olduklarını anlatıyor.
"Yani hem kahin gibi hem de tefeciler" diyorum ona; "iki şeytani günah!"
Bıyık altından gülüyor.
Aşırı lüks ve gösteriş tutkusunu konuşuyoruz.
Bu tutkunun giderek "tatmin edilebilir" olmaktan çıkartılışına değiniyoruz.
Ona yeni duyduğum bir haberi aktarıyorum: Oligarklardan birinin yakında açılacak Antalya'daki otelinin bahçesi altın suyuna batırılmış ferforjeyle çevrelenmiş!..
"Yuh!" çekiyor.
Dikkat ediyorum; arkadaşım konuşurken ara ara cep telefonunun ekranını gözden geçiriyor.
Sonunda "bir sorun mu var?" diye soruyorum.
"Saate bakıyorum" diyor.
O an fark ediyorum...
Kolunda kalitesi yüksek, görüntüsü sade birkaç bin dolarlık bir saat var.
Ama zamanı öğrenmek için cebine bakıyor.
Bundan normali olabilir mi?
İşyerinde olsa cep telefonuna bile bakmayacaktı; bilgisayar ekranının sağ alt köşesine göz atması yetecekti...
Bunu hatırlatıyorum ona; "hiç sorma" diyor; "işlevi yok ama bayılıyorum saatlere; şimdi bir saatçinin önünden geçsem, dayanamaz girer, cüzdanı orada bırakırım."
Gerçek şu ki...
Bugün yüz binlerce erkek saatini lüks ve şık bir bilezik olarak taşıyor.
Bu pazarın Türkiye'deki hacmi 500 milyon doların üzerine çıktı geçen yıl.
Dünyadaki hacmine gelince...
Dudağınızı uçuklatabilir: Bu pazarın cirosunun 2000'li yılların ortasında 20 milyar doları geçtiği tahmin ediliyor.
Bu saat meselesi...
Modern kapitalizmin tüketim girdabında nasıl boğulup gittiğimizi en iyi anlatan örneklerden biri...
Süse, takıya hiç itirazım yok!
En pahalısını isteyen varsa, onu da isteyen bilir.
Ama mücevheri mücevher olarak işlemek; bir takıyı sadece tasarımıyla değerli kılmak da ayrı bir sanat, ayrı bir beceridir!..
Oysa bu işlevi kimsenin umurunda olmayan pahalı saatler için İsviçre'deki atölyelerde hala eski özenleri ve incelikleriyle çalışıyor ustalar.
Ki tıkır tıkır işleyip "saati" göstersinler...
Saatin değerini ise bu işçilik ve bu işçiliğin tarihsel güce sahip markası belirliyor.
Gülünç aslında!
Ama herkes bunun farkında değilmiş gibi yapıyor.
Nostaljik ve çoktan işlevini yitirmiş bir ürün, güncel bir tüketim ve arzu objesi olarak satın alınıyor.
Sadece statü ve fark yaratmakla açıklanabilir mi bu saçma durum?
Söyleyin: Modern insanın kolundaki şık saat neyi gösteriyor?
Mantıklı sandığımız saçmalığı!
Öyle bir dünya ki bu...
Yoksullar parasız ne yapacaklarını...
Zenginler de parayla ne yapacaklarını bilemiyor artık!