kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
15 Kasım 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

Ölmedi Enver, Talat aramızdalar heyhat!

Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün "Tehcir " ( 1915 ) ve " Mübadele" ( 1923-24 ) hakkındaki sözleri sadece içeride değil, yurtdışında da büyük yankı uyandırdı. Biraz farklı bir açıdan konuya değinelim.
İttihatçı liderlerin ( Enver, Talat, Cemal paşalar) aldığı "tehcir" kararı ile Cumhuriyet yönetiminin aldığı "mübadele" kararının ortak noktası, " Müslüman olmayan " toplulukların Anadolu'dan çıkarılmasıdır.
Kuşku yok ki "mübadele", hem " gidenler ", hem de " gelenler " açısından büyük sıkıntılar yarattı. Ancak "mübadele" hiç olmazsa Lozan Antlaşması'na dayanıyordu.
Yani hukuki bir zemini vardı ve uygulama "doğrudan şiddet " içermiyordu.
İttihatçıların "tehcir" kararı ise baştan sona hunharca bir uygulamaydı.
Bir milyon civarında Ermeni ; evinden, toprağından, işyerinden koparılıp sürüldü.
Tehcirin ana sebebi neydi?
Resmi tez özetle şöyle der:
" Büyük Savaş sırasında Ermeni çeteler bizi arkadan vuruyor, özellikle Ruslara yardım ediyorlardı. Tehcir kararı bu yüzden alındı."
Ancak bu gerekçe: 1) Kadın, çocuk ve yaşlıların da sürülmesini, 2) Savaşla hiç ilgisi olmayan bölgelerdeki sürgünleri açıklayamıyor.
Demek ki tehcir, geçici bir " emniyet tedbiri " değil, apaçık bir " etnik temizlikti ".
("Soykırım" olup olmaması ayrı bir tartışma konusu.)
Bu konuda zihnimi şu soru kurcalamıştır:
" Anadolu 'daki etnik temizliğin ardındaki tek amaç, ' Türkleştirilmiş Müslümanlara' dayanan bir milli devlet yaratmak mıydı?"
Yani olayı sadece " siyaset " ( yeni bir rejime gidiş ) ve " ideoloji " ( milliyetçilik ) ile mi açıklayacağız? Yoksa işin içinde başka sebepler de var mıydı?
Fuat Dündar'ın " Modern Türkiye'nin Şifresi: İttihat ve Terakki'nin Etnisite Mühendisliği (1913*1918) " (İletişim Yay.) adlı kitabını okurken yukarıdaki soruya bir cevap buldum.
Avusturya*Macaristan Büyükelçisi Markgraf Pallaviçini ve Alman yetkili
Prens Hohenlohe, " Ermenileri niye sürüyorsunuz " diye sorduğunda, dönemin sadrazamı Said Halim Paşa şöyle der:
"Bu yerleştirme meselesi, harp halinde olunduğu için gerekli görülmüştür. Ayrıca, son yıllarda Türklerin elinden çıkan vilayetlerden (Makedonya, Batı Trakya ve Trablusgarp) Anadolu'ya göçen Müslümanların yerleştirilmeleri konusunu da düşünmek gerekir.
" Yani etnik temizliğin çok önemli bir sebebi de, katliamlar ve baskı yüzünden kaçan sersefil haldeki Müslüman topluluklara yer açmaktır.
İşte bu yüzden (de) Ermeniler, geri gelemeyecek bir şekilde " toptan " gönderildi.
Buradaki ' devlet zihniyetini' II. Dünya Savaşı ( 1939-1945 ) döneminde de görüyoruz.
Savaş korkusuyla ordunun mevcudu iki milyona çıkarılınca (yani onca kişi üretimden düşüp ' hazır yiyen' haline gelince) devlet mali açıdan ciddi bir darboğaza girdi.
Soruna buldukları çözümlerden biri, azınlıklara uygulanan Varlık Vergisi
( 1942-43 ) oldu.
Bakan Vecdi Gönül'ün ağzından, aynı fikriyatın hiç bozulmadan sürdüğünü duymuş olduk.
İttihatçı zihniyet hala aramızda: "Gelenek" diye işte buna derim!