kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
1 Kasım 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MELİHA OKUR

IMF ile Türkiye: Var mısın Yok musun

Soru basit; Türkiye olarak IMF ile birlikte yeniden yola çıkma konusunu niye bu kadar çok tartışıyoruz? Yanıt, IMF tartışması ekonomik değil siyasi! Çoktan küresel mali krizin yarattığı, "Panik öncesi sendromuna" kapıldık. Sonuçta IMF ile yola devam etmek bu endişeyi daha da artıracak mı? Yoksa azaltıcı bir etki mi yaratacak?
Hiçbir şey bilmiyoruz... Üstelik o kadar gereksiz bir IMF tartışmasına gömüldük ki, kendi evimizin içindeki sorunları bile unuttuk.
Abartmıyorum.
Türkiye'nin normal koşullarda IMF'ye filan ihtiyacı yok! Ancak biliyoruz ki, anormal koşullarda IMF'ye çok ihtiyacımız olacak!.. Karşımıza kapı gibi ödemeler dengesi problemi çıkınca ne yapacağız; kimin kapısını çalacağız? Şimdiden söylüyorum, Türkiye olarak fellik fellik IMF'yi arayacağız.
Sorun bu.
Kafamız karışık. Bize acı ilacı içiren IMF,
"İyi yoldasınız! Kolaylık sağlayalım " diyor. Çok biliyoruz ya, "Yok, yok, bize standby lazım" diye tutturduk. IMF'nin karşısına bir türlü dikilemiyoruz.
Üstelik bu ülkede her kesimin ajandası çok farklı. Ortak yolda buluşamıyoruz.
* AK Parti'nin ajandasında yaklaşan
mahalli seçim var. Hükümet, hesap yapmış. Diyor ki; 10-12 milyar dolar arasında Varlık Barışı'ndan kaynak gelir. Elimizde rezerv para diye tutuyoruz, Körfez ülkelerinden gelen 6 milyar dolar var. Üstüne vergi affından gelecek parayı koy. Bu para 2009 Mart ayında yapılacak seçimlere kadar durumu idare eder. Sonra IMF devreye girer.
* Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), kur riskini gündemine almış. Kolay mı? 35 büyük patronun kasasında toplam 80 milyar dolar nakit para var. Ekonomisinin yüzde 96'sı KOBİ dediğimiz küçük ve orta boy işletmelerden oluşan Türk özel sektörünün açık pozisyonu ise 80 milyar dolar. Döviz bulmak, kaynak yaratmak önemli.
* Bankacılar, "Daha çok İstikrar" diyor. IMF'yi tartışmıyor, kredibiliteyi konuşuyor. "Aman bir kazaya kurban gitmeyelim!" diye uğraşıyor.
* Vatandaşın ajandası ise daha da renkli. Vatandaş az gelirle çok harcamayı seviyor. Ayağını yorganına göre uzatamıyor.
İşte olayın özü!..
Tamam da, yapılacak bir şey yok mu? Bu ülkenin kurumları bir araya gelemez mi? Ortak akıl yaratamaz mı? "2009'da bu dalga bizi nasıl sallar" diye çözüm arayamaz mı? Yeter ki iyi niyet olsun! Panik yapılmasın! Karamsar bir hava yaratılmasın. İhtiyat elden bırakılmasın! Yapısal problemlere odaklanılsın. Ülkenin üretmeye ihtiyacı var.