Son zamanlarda aklıma daha sık gelir oldu: Biz çocukları seviyor muyuz? "Ben çocuk sevmem," diyen sayısı çok azdır.
Çoğunluk sevdiğini ileri sürer. Peki benim aklıma niçin bu soru bu kadar sık geliyor? Size daha önce bahsetmiştim. Geçtiğimiz günlerde 5. Uluslararası Çocuk ve İletişim Kongresi ile Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali vardı. Konuşma, çocukları korumakla ilgili olunca ne basın ne de iletişim kurumları ilgi göstermişti. Oysa onların işi iletişimdi. Sorsam, hepsi çocuklara çok değer veriyordur.
Deniz kıyısında geziyorum. Bir anne, balık tutuyor. Yanında dört yaşlarında bir kız çocuğu... Anne kendini kaptırmış... İlgi çekmeye ve olaya dahil olmaya çalışan çocuk, oltayı tutmaya çalışıyor... Anne dönüp yüzüne bir tokat atarken bir yandan da "Neden mantıklı olmuyorsun?" diyordu. Kendisi dört yaşındaki çocuğa vururken mantıklı olduğunu düşünüyordu. Sorsam, eminim çocuğunu çok sevdiğini söyleyecekti.
Gece lokantada yemek yiyoruz. Yan masada dokuz yaşlarında bir çocuk, sandalyenin üstünde uyuyor. Ailesine sorsam, onu sevdikleri için getirdiklerini söyleyecekler. "Yarın tatil, yanımızda olsun istedik," diyecekler. Çocuklarla zamanın onlara uygun şekilde paylaşılması gerektiğinden bahsetsem, daha önce olduğu gibi "Bizim çocuğumuz, bizim kurallarımız," diyecekler.
Televizyonda ülkemden terör eylemleri yayınlanıyor. Emniyet güçlerine taş, molotof kokteyli atanların görüntüleri var. Bakıyorum, en ön sıralarda çocuklar... Onları yöneten erişkinlere sorsam, onları sevdiklerini ve gelecekleri için yaptıklarını söyleyecekler.
Onların geleceklerini yok ettiklerini söylesem, özgürlükten bahsedecekler. Çocuk kanı ve istismarının özgürlük olmadığını anlatsam, kimbilir neler diyecekler...
SÖMÜRÜ ARTIYOR Sokakta yürürken yanıma çocuklar yanaşıyor ve aç olduklarını, yemek istediklerini söylüyorlar. "Gel şurada sana yemek yedireyim," dediğinizde "Yok, parasını ver," diyorlar. Biraz ötede onları sokaklara gönderen aileler, parayı almak için bekliyor.
Sorsam çocuklarını seviyorlardır... Onların sokak kültürü içinde büyümesinin nelere yol açacağını söylesem, çaresizlikten bahsedecekler. Yine de çarenin çocuk sömürmek olmadığını anlatmaya çalışsam, kolay yolu değiştirmeye çalışmayacaklar.
Para isteyen çocukların eline hemen birkaç kuruş verenleri görüyorum. Sorsam çocukları sevdiklerini ve acıdıklarını söyleyecekler. Verdikleri her kuruşun onları sokakta tuttuğunu, sömürülmelerini artırdığını söylesem, "Biz ne yapabiliriz ki, devlet düşünsün," diyecekler.
Televizyonda program izliyorum. Bir kadın, kendisinin ve çocuklarının uğradığı haksızlıkları anlatıyor. Diğerleri üzülüyor, kızıyor. Söylenenler kötü, yapılanlar kötü, öneriler daha da kötü. Bunun çocukların ve kadınların çaresizliğini artırdığını, sorunu iyice çözümsüz hale getirdiğini anlatsam, izlenme oranlarından, halkın istediğinden bahsedecekler.
Artık sormuyorum. Alacağım yanıtı bildiğimden, "Sana ne, bizim çocuğumuz," denildiğinde "Evet, ama bir erişkin olarak tüm çocukları korumak zorundayız," yanıtımı anlatamamaktan olsa gerek sormuyorum.
Kendi ofisime başvuran çocuk ve erişkin hastalarıma, danışanlarıma bakıyorum. Bir hekimim ve asıl işim bu çünkü. Vakit buldukça soramadıklarımı, sorsam da söyleyemediklerimi yazmaya çalışıyorum.
Buraya sığdıramadıklarımı kitaplara yazıyorum. Seminerlerde anlatmaya, isteyenlere eğitim vermeye çalışıyorum. Sık sık "Çok yoğunsunuz, kendinize vakit ayıramıyorsunuz," diyenler oluyor. Oysa bunların tümü kendime ayırdığım vakitler...
Çünkü beni mutlu ediyorlar. Beni ben yapıyorlar. Belki de başlıktaki soruyu yanlış sordum. Soru: "Biz insanları seviyor muyuz?" hatta "Biz kendimizi seviyor muyuz?" şeklinde olmalıydı. Kendi kendinize bu soruları yanıtlayın ve lütfen yanıtlarınızı düşünün.
Yayın tarihi: 1 Kasım 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/01/ct/haber,03BCC4525FC8406C92EC2C9C5F42DB18.html
Tüm hakları saklıdır.